Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

15.09.2006, 17:21

Hukuk Düzeni: Kışkırtıcılar Korunsun, Masumlar Cezalandırıls

Hukuk Düzeni: Kışkırtıcılar Korunsun, Masumlar Cezalandırılsın!



Danıştay saldırısı sonrasında, saldırganın tekbir attığı ve “Allah’ın askeriyiz” diye bağırdığı iddiaları yalan çıkan Tansel Çölaşan hakkında yapılan suç duyurularından takipsizlik kararı çıktı.
Başörtülü bir öğretmeni “kötü örnek” gösteren ve sokakta başörtüsü yasağı şeklinde yorumlanan karara imza atan Danıştay 2. Dairesi’ne yönelik geçtiğimiz Mayıs ayında yapılan kanlı saldırı sonrasındaki açıklamalarıyla, saldırının Müslümanlara yönelik bir linç kampanyasına dönüştürülmesinde önemli rol oynayan Danıştay 1. Başkanvekili Tansel Çölaşan hakkında “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek suçu”ndan dolayı yapılan suç duyuruları, Danıştay Başkanlığı tarafından herhangi bir suç unsuru bulunmadığı gerekçesiyle geri çevrildi.

Tansel Çölaşan, yaralıların kaldırıldığı hastaneden çıkışında, saldırganın 11 kez ateş ettiğini, tekbir getirdiğini, “Allah’ın elçisiyiz, askeriyiz” şeklinde bağırdığını ve saldırının başörtüsü kararından ötürü gerçekleştirildiğini iddia etmişti. Fakat diğer üyelerin polise verdikleri ifadelerde, saldırganın eylem esnasında hiç ses çıkarmadığını söylemeleri üzerine, Çölaşan’ın iddialarının yalan olduğu ortaya çıkmıştı.

Başörtüsü Özgürlük ızmir Platformu’na mensup kişilerce ızmir Cumhuriyet Başsavcılığı’na iletilen “zanlı hakkında gerekli tahkikatın yapılarak tecziyesi için hakkında Kamu Davası açılması talebi,” Danıştay Başkanlığı’nın “halkı kin ve düşmanlığa alenen tahrik etmek suçunun varlığından sözedilemeyeceğinden, Danıştay mensubu hakkında yapılacak herhangi bir işlem bulunmadığı” gerekçesiyle iade edildi. Tansel Çölaşan hakkında çıkan takipsizlik kararını, platform mensupları, “Kışkırtıcılar cezasız kaldı,” şeklinde değerlendirdiler.

Danıştay saldırısı ve tutmayan kampanya

17 Mayıs 2006 tarihinde, Danıştay 2. Dairesi’nin üyelerine yönelik gerçekleştirilen ve yaralanan 5 kişiden birinin hayatını kaybettiği silahlı saldırı, Türkiye gündemini uzun süre meşgul etti. Bu durum, saldırıyla, Danıştay’ın geçen sene aldıkları bir karar arasında doğrudan ilişki kurulmasından kaynaklanıyordu. Bu kararda, okula geliş gidişlerinde başörtüsü takan Aytaç Kılınç'ın anaokuluna müdür olmasını sakıncalı bulunmuş, öğretmenin okula girerken başörtüsünü çıkarması laiklik açısından yeterli görülmemiş ve hatta başörtülü öğretmenin “kötü örnek” teşkil edeceği ifade edilmişti.

Saldırının hemen akabinde, tepkileri “başörtüsü”ne ve Müslümanlara yönlendirmeyi hedefleyen ilk açıklamalar, Hürriyet Gazetesi yazarı Emin Çölaşan’ın eşi, Danıştay Başkanvekili Tansel Çölaşan’dan geldi. Çölaşan, saldırganın, tüm üyeleri hedef alarak 11 kez ateş ettiğini ve bu esnada tekbir getirdiğini söyleyerek, şöyle konuştu: “Saldırgan, kapının nasıl açılacağına bakmış, kendine göre bir keşif yapmış. Bugün de 'Allah'ın elçisiyiz, askeriyiz' diyerek odadan içeri giriyor. Bunlar türban kararından ötürü... Yapılanlar yanlış, bu sadece Danıştay'a yapılan bir saldırı değildir, lanetlemek yetmez. Toplumsal mutabakatı bozanlar suçludur. Onlar kendilerini biliyor.”

Tansel Çölaşan’ın saldırının başörtüsü kararından dolayı gerçekleştiğine ve saldırı esnasında saldırganın tekbir attığına dair sözleri medyada geniş yankı uyandırdı ve günlerce süren yayınlarla, adeta yeni bir 28 şubat havası estirilmeye çalışıldı. Vakit Gazetesi de, Danıştay üyelerinin resimlerini haber yaptığı gerekçesiyle hedef ilan edildi. Saldırıda hayatını kaybeden ıkinci Daire üyesi Mustafa Yücel Özbilgin’in cenaze namazı öncesi ve sonrasında “Türkiye laiktir laik kalacak” sloganları atılırken, cenazeye gelen hükümet üyeleri “katiller dışarı” sloganları ile yuhalandı. Cenazeye gelen yargı ile YÖK üyeleri, cumhurbaşkanı ve askerler ise kalabalık tarafından alkışlandı. Ucuz bir şova dönüştürülen cenaze sonrasındaki tepkilerin devam etmesine yönelik dönemin Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök’ün açıklamalarından ise hiçbir sonuç çıkmadı. Tüm propagandalara ve Cumhurbaşkanlığı’ndan Genelkurmay’a kadar bir çok kurumun açık desteğine rağmen, beklenen hava bir türlü yakalanamadı.

Bu havanın yakalanamamasında, halkın bu tür oyunlar karşısında daha dikkatli davranmaya başlayarak, Ankara’daki çapulculara pirim vermemesi kadar, saldırıdan sonraki günlerde, tetikçi Alparslan Arslan’ın kimliği, şahsiyeti ve ilişkileri ortaya çıkmaya başlamasının da payı büyüktü. Daha sonra “Danıştay çetesi” de olarak adlandırılacak örgütlenmede, bazı emekli askerlerin, Türk ıntikam Tugayı, Ulusal Haber ve Vatansever Kuvvetler Güç Birliği gibi yapıların da isminin geçmesiyle, saldırının Müslümanlara mal edilmesi zorlaşmıştı.

Çetecilerin faturası, yine başörtülülere!

ıkinci “Mehmet Ali Ağca” vakası şeklinde değerlendirilen Alparslan Arslan, bugüne kadarki çelişkili açıklamalarıyla, saldırının amacını ısrarla “başörtüsü”ne bağlamaya çalışsa da, ortaya çıkan kirli çete ilişkileri, gerçeğin farklı olduğunu ortaya koyuyor. Fakat, gelişmeler, bu saldırının da karanlıkta kalacağını gösteriyor. Her ne kadar, eylem farklı gerekçelerden yapıldıysa da, gerek Tansel Çölaşan’ın gerekse Arslan’ın açıklamaları, olayı başörtüsüyle ilişkilendirenlere yeterince koz sağlıyor. Bu kozu iyi kullanan Danıştay ise, açıköğretim öğrencilerine yönelik başörtüsü yasağı getirerek, kanlı eylemin üzerini başörtüsü yasağıyla örtmeye çalışıyor.

Danıştay gibi hukuk sistemi açısından önemli bir mevkide bulunan Tansel Çölaşan’ın yalan söylemesinde ve “başörtüsü”nü hedef göstermesinde hiçbir beis görmeyen Danıştay Başkanlığı, aldığı karar ile sadece kendi mensubunu korumadı. Bu karar, bir bakıma, “laiklik” maskesi altında “irtica” yaygarasına taşeronluk yapanların ve “laik-antilaik” kamplaşmasında “laik” cepheye hizmet edenlerin, yaptıklarının yanına nasıl kâr kalacağını da göstermiş oldu. (Beytullah Emrah Önce – Haksöz Haber)

(Haksöz-Haber - Çarşamba, Eylül 13, 2006)

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir