Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

05.07.2006, 15:32

her şey cemaati kurtarmak için...

Sururi Seçmen

s.secmen@el-aziz.com



HER şEY CEMAATı KURTARMAK ıÇıN

Cumhuriyet, laiklik, anayasa, YÖK, çağdaşlık, Avrupa Birliği ve dillerine doladıkları her şey bahanedir. ırtica, ımam-hatipler, türban, takiye, gizli gündem gibi tüm korkular uydurmadır. Merkez Bankası Başkanlığı atamasının ekonomik krize etkisi, Org. Yaşar Büyükanıt’ın Genelkurmay Başkanlığı yolunun kesilmesi, Tayip Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığının önlenmesi, sağda ve solda birlik, hepsi suni gündem konularıdır. Bir tek meseleleri vardır: Sabetayist oligarşinin yeniden kurulması ve cemaatin içine düştüğü vahim durumdan kurtarılmasıdır.

Yalnızca Mesut Yılmaz’ın şu sözlerine baksanız bu gerçeği boncuk gibi görürsünüz. Ne diyor eski Başbakan Yılmaz: Ben %5’lik, 10’luk bir partinin liderliğine talip değilim. Kimsenin koltuğunda da gözüm yok!

Peki, o halde Yüce Divan’dan yırtar yırtmaz pür telaşla ve büyük bir heyecanla siyasete dönüyorum açıklamasının amacı nedir, anlamı nedir? Bu gözüm yok dediklerinin daha fazlasına talip olduğunu söyleyecek kadar havai bir kişi değildir. Mesut Yılmaz çok gerçekçi ve ayakları yere basan bir siyasetçidir.

Uzunca siyasi geçmişinde Vatan, Millet Sakarya edebiyatı yoktur. Cumhuriyeti, laikliği, çağdaşlığı, Atatürkçülüğü de pek dert edinmemiştir. Tarikat, cemaat, irtica kaygısı söz konusu değildir. Din iman nutukları atmasa da ara sıra cuma namazı kılmaya katlanabilen bir politikacıdır.

Bugün iktidarda bulunan AKP kurucu ekibinin 1995 seçimi sonrasında Erbakan Refah Partisi’nin DYP lideri Tansu Çiller ile koalisyon yapmaya sıcak bakarken ANAP lideri Mesut Yılmaz ile sıcak ilişkiler içerisinde oldukları da bilinmektedir. Yani Yılmaz’ın AKP lider kadrosuyla 28 şubat süreci öncesi ve sonrasına dayanan bir hukuku da vardır. Yüce Divan’a gönderilişinin de onların marifeti olmadığını en iyi bilecek konumdaki kişi de Mesut Yılmaz’dır.

şimdi bütün bu açık realiteler karşısında, iktidar ve muhalefet partileriyle bir takıntısı bulunmayan, kimsenin koltuğunda gözü olmayan, yeni bir parti kurması da söz konusu değilken neden Yüce Divan’dan kurtulur kurtulmaz büyük bir heyecan ve telaşla böyle bodoslamasına siyasete dönüş yapsın?

Hesap-kitaptan anlayan bir mahfil adamı olarak siyaset içerisinde pişmiş, çamur deryalarını kolaçan edip yüzerek sahili selamete çıkmış ve Yüce Divan’dan sıyırmış bir Mesut Yılmaz… Tek başına iktidarda iken devraldığı ANAP’ı getirip barajın altında soktuktan sonra siyaseti bırakmış bir lider… Mantıklı bir bakışla siyasi bir ikbali söz konusu değilken…

Kendi ifadesi ile ıstanbul’u sevdiğini, Almanya’da yüksek lisans öğrencilerine ders verdiğini ve yeni hayatından oldukça memnun ve mutlu olduğunu belirtmişken… Kendisine hiçbir şey veremeyecek olan siyaset arenasına ne diye dönsün? Henüz eski yaraları iyileşmemişken kendini gladyatörlere parçalatmaktan zevk alacak bir mazoşist midir Sayın Mesut Yılmaz? Tabii ki değil.

Peki ya nedir böyle kendini adadığı misyon? Nedir uğruna bunca fedakârlığı göze alacak davası? Bu kadar ciddi bir kaygı, endişe hatta korku nedeni olacak ne var ortada?

Hiç şüphe edilmesin ki Mesut Yılmaz’ı bunca gayrete getirip hamiyet göstermeye zorlayan şey tehlikeli bir sona doğru sürüklenen Sabetayist Cemaatin kurtarılmasıdır. Bunun için yürekli şövalyelere, meseleleri içinde yaşayıp bilen ağzı laf yapan kişilere, iliştirilmiş medyadaki kalemşorlara malzeme oluşturacak stratejistlere ihtiyaç var.

Cemaat mensuplarından durumun ciddiyetini idrak edebilenlerin sayısı tabii olarak mahduttur. Hatta karşı karşıya bulunulan bu sıkıntılı durum ve artan endişeler açık edilse birçokları tabanları yağlayıp ülkeyi terk edebilirler. Bu ise cemaat için hızlandırılmış bir yıkım demektir.

Son zamanlarda yaşanan birkaç olay cemaatin durumunun ne kadar endişe verici olduğunu gözler önüne sermiştir. Kadim Yahudi tarihinde sembollerle anlatım çok önemli bir yer tutar. Bu yüzden Yahudiler kadar sembollere, şifrelere, kriptolara, esrarengiz şekillere, üstü kapalı anlatımlara, imalı hareketlere değer veren ve bunları başarıyla uygulayabilen bir toplum hiç olmamıştır.

Eski başbakanlardan Bülent Ecevit yaşlı ve mecalsiz haliyle menfur saldırı üzerine Danıştay eylemine bizzat katıldı ve bu yüzden hastalanıp komaya girdi. Ecevit’in sağlığını hiçe sayan bu tutumu cemaatin ne denli büyük bir tehdit altında olduğunu gösteren bir mesajdır.

Rahşan Hanım, yıllardır büyük emeklerle birlikte oluşturdukları çifte kumrular gibi Ecevit Çifti imajını adeta yerle bir ederek eşini hastane odasında eceliyle baş başa bırakıp sağda ve solda birlik turlarına çıkmakla cemaatin durumunun ciddiyetini hissettirmeye çalıştı.

Hatta Başbakanlığı sırasında Ecevit’in hastalığı nedeniyle yatırıldığı Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi, o dönemdeki siyasi oluşumlara yön vermek amacıyla Ecevit aylarca hiç yıkanmamış, bisküviden başka bir şey yemediği için yetersiz beslenmiş gibi medyaya servis edilen dedikodularla aile sırlarını ortalığa dökmüşü. Bu kalleşçe tutum karşısında bunlar kocamı öldürmek istiyorlar diye yaygara koparan Rahşan Hanım Bülent Beyi oradan çıkartıp GATA’ya kaldırtmıştı.

ışte o öldürülecek korkusuyla Başbakan Ecevit’in çıkarıldığı Başkent Hastanesinin sahibi Prof. Mehmet Haberal şu anda sağda ve solda birlik projesinin mimarlarındandır. Rahşan Ecevit onun da içinde bulunduğu bir ekibin hazırladığı proje doğrultusunda bu temasları yapmıştır!

Yahudiler iktidar hırsı söz konusu olduğunda birbirlerine karşı da ne kadar acımasız olduklarını bilirler. Nitekim ızmir Suikasti hazırlığına adı karışan 17 Sabetayist idam edildi. 27 Mayıs’ta idam edilenlerin 3’ü de Yahudi idi. Ama bir dış tehlike hissettikleri anda birbirleriyle kanlı bıçaklı olsalar da derhal dayanışma içerisine girerler.

Ecevit’in Danıştay eylemine canhıraşane katılışı, Rahşan Hanım’ın onu eceliyle baş başa bırakıp sağda ve solda birlik turlarına başlaması, Prof. Mehmet Haberal ile birlikteliği cemaatin durumunun çok vahim olduğu mesajı veren davranışlardır.

Yahudiler böyle olağanüstü çabalar sarf ederken gözünü sevdiğim hey gidi Müslümanlar; mücahitlikten müteahhitliğe geçiş histerisi yaşıyorlar. Yiğidi öldür hakkını yeme demiş atalarımız. Yahudiler efendiliği hak ediyorlar. Dünyada köleliği içine sindiren bunca insan varken Yahudi’nin elinden efendiliği almak sanırım hiç kolay olmayacak!

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir