Giriş yapmadınız.

1

30.06.2006, 10:28

Hz. Muhammed´in mucizevi tesbiti

HAZRETı MUHAMMED’ıN MUCıZEVÎ TESBıTı

Yeryüzüne gelmiş en muhteşem beyin Allah Rasûlü Muhammed aleyhisselâmın mucizevî bir tesbitini açıklamak istiyorum bugün...

Yaklaşık on sene önce “Hazreti Muhammed Neyi Okudu” isimli kitabımda detaylı olarak anlattığım üzere, gökteki tanrının yanından Dünya üzerinde seçtiği peygamberine yazılı bir kitap indirmediğini; Allah ismiyle işaret edilenin birimde açığa çıkardığı bilginin “nüzül”, vahiy yollu geldiğini; yani “BıLGı”nin, özünden gelip, bilincinde açığa çıkması şeklinde, “ıKRA” olayıyla “OKU”nan, Allah sistem ve düzeni olan “SÜNNETULLAH” olduğunu açıklamıştım. Cebrâil ismiyle işaret edilen, Rasûl ve Nebilerde açığa çıkan melekî kuvve, ebeden değişmez “sünnetullah”ı “OKU”mayı sağlar!.

"Anladığım ıslâm" başlıklı yazımda (www.ahmedhulusi.org) izah ettiğim üzere, “ıKRA=OKU”ma işlevinin, , gökten tanrının yanından gelen kanatlı meleklerin dediklerinin tekrarıyla değil; beyinde açığa çıkan, ALLAH isimlerinin işaret ettiği kuvveler (melekler - melekeler) ile oluştuğunu, her kapsamlı düşünen beyin fark edebilir.

ışte işin sır noktası beyin!.

“Kalp” diye bahsedilen şey ise “şuurda açığa çıkan iman nurunun” adıdır!. Hâlâ hadislerdeki “kalp” kelimesiyle işaret edilenin “yürek” olduğunu düşünenler, kalp nakli ameliyatlarıyla başkasının kalbini alanların durumunu sorgulasınlar!.

Dinsel anlatımla, beyin, insanda ALLAH isimlerinin işaret ettiği anlamların zahire (açığa) çıktığı merkezdir...

Tüm insanlar ve insansılar için geçerli olan gerçek bu!.

Doksan dokuz esma diye bildiğimiz, detayda sayısız ALLAH isimlerinin işaret ettiği kuvveler, özellikler hep beyin aracılığıyla açığa çıkmakta tüm canlılarda.

“Rabbin alnında (Bi nâsiyetiha=beyninde mevcut olarak) tutup çekmektedir” (Hud: 56) âyeti de buna işaret eder. Rabbani tasarrufun beyin aracılığıyla açığa çıktığına...

Bunlar işin işaret mecaz benzetme yollu anlatımıdır... Bunların her birinin günümüz ilimlerinde fark ettiğimiz karşılıkları vardır oysa...

Evet, konumuz insan beynindeki bir kuvve!...

ışte yeryüzüne gelmiş en muhteşem beyin Allah Rasûlü Muhammed Mustafa da, insan beynindeki bu kuvveye işaret ederek, “DUA” konusuna çok önem vermiş ve her konuda her fırsatta “DUA” mekanizmasının işletilmesine işaret etmiştir.

www.ahmedhulusi.org adresinden tümüyle okuyabileceğiniz “DUA VE ZıKıR” isimli kitabımızda dua olayının sırrını açıklamıştım. Beynin dua anında “yönlendirilmiş beyin dalgaları” ürettiğini; bunun, istenilenlerin gerçekleşmesi konusunda işlev gördüğünü tüm detayları ile anlatmıştım. Duanın, insan beynine bahşedilmiş ilahi kuvveleri harekete geçirmek demek olduğunu yeterince açıklamaya çalışmıştım. Keza “zikir” denilen çalışmanın dahi ötedeki bir tanrıyı anmak değil, beyindeki o ismin işaret ettiği anlamlara dönük gelişme sağladığına işaret etmiştim...

ışte bunları farkettikten sonra, şimdi gelelim Müslümanlığın bir gereği olarak bize teklif edilen “abdest” olayına!.

1986 yılında yayınladığım “ıNSAN VE SIRLARI” isimli kitabımda “abdest” olayının tanrıya tapınmak için değil, kişinin bedeninin biyoelektrik enerjinin, sudaki enerjiden yararlanması amacına dönük olduğunu açıklamıştım. Su bulunmayan ortamda yapılan teyemmümün ise bünyedeki statik elektriğin topraklanması amacına dönük olduğunu anlatmıştım. Taklit ehli olarak yetiştirilen kitle ise o zamandan bu yana hep karşı çıkmıştı bu gibi açıklamalarıma, biz tanrıya tapınmak için abdest alırız hikmeti bizi ilgilendirmez, diye!!!.

şimdi bir adım daha ileriye gidip, bu konudaki çok önemli bir sırrı daha açıklayalım...

Allah Rasûlü muhteşem insan Hazreti Muhammed aleyhisselâm daima “abdest” alırken dua ediyordu; herkese de abdest alırken dua etmesini tavsiye ediyordu...

Niçin?...

Gökteki tanrıya seslenip, “ey tanrı bak senin peygamberinin dediğini yapıyorum; sen de beni nur eyle”, diye mi?

Yoksa?...

ışte geldik, Allah Rasûlü Muhammed Mustafa’nın bir mucizevî tesbitine daha...

Kişi, abdest alırken, dua etmek suretiyle, belli bir anlam ihtiva eden beyin dalgalarıyla su kristallerini değiştirerek, etkileyerek, iyonize ederek vücüduna yararlı su iyonlarının girmesini sağlar!.

Su içerken veya birşey yerken elindekine besmele “OKU”manın (beyin dalgalarını içtiğine veya yediğine yönlendirmenin) anlamı da buradadır!.

Kurşun döktürmek ise dinsel bir ritüel olmayıp, başta birikmiş bunalım oluşturan statik elektriğin, akıtılan eriyik kurşuna boşaltılması amacına yöneliktir.

Beyni, göz ve kulağına esir düşmüş; gördüğünün ötesini düşünmekten âciz; çağdaş bilimlerden ve dünyadaki tesbitlerden bîhaber kimselerin bunları anlaması elbette çok zor! Ne var ki dünya dönüyor ve bir kısım insanlar hâlâ yüzyıllarca önceki kulübelerinde yaşamakta ısrar etseler dahi; öte yanda gökdelenler uzaya yükselip, uydudan bahçesindeki böcekler seyredilebiliyor!.

Ve dahi, su kristallerinin insanların yaydıkları düşüncelere göre nasıl şekil aldıkları mikroskoplarla açık seçik tesbit edilebiliyor!.

ınsan beyninin farkında olarak veya olmayarak yaydığı dalgalar, aynı esasla, suyu, sudan varolmuş canlıları sürekli etkilemektedir. Bu yüzden de “insan düşüncelerini açıklasa da açıklamasa da sonucunu yaşayacaktır” anlamına gelen bilgi verilmiştir Bakara suresi 284. âyetinde.

ınsan beyninin yaydığı düşünce dalgalarının suyu nasıl etkilediğini gösteren araştırma sonuçlarını aşağıdaki linklerden ıngilizce okuyabilirsiniz.

http://www.hado.net/index2.html

http://www.wellnessgoods.com/messages.asp

http://www.adhikara.com/water.html

http://www.life-enthusiast.com/twilight/research_emoto.htm

http://www.cerncourier.com/main/article/46/2/8

(ıngilizce bilmeyenler Prof. Dr. Masaru Emoto’nun Türkçeye çevrilerek yayınlanmış “SUYUN GıZLı MESAJI” isimli kitabını okuyabilirler.)

şimdi bu konuyu çok iyi düşünelim!.

Abdest alırken dua okumak, yani, düşünceni dileğini beyin dalgaları şeklinde suya yönlendirerek, su kristallerini şekillendirme ve o suyu ozmos yoluyla vücuduna almak... Ya da “suya okumak” denilen şekilde belli bir anlam taşıyan beyin dalgalarını suya yönlendirerek o yönde suyu şekillendirmek ve o suyu içmek veya içirmek!..

Düşünün ki, insan vücudunun yaklaşık yüzde 80’i sudur. Bu duruma göre, bu su yapı ağırlıklı varlığa, karşısındaki kişinin yönelerek pozitif veya negatif düşünce dalgalarını yollaması, acaba ne boyutta tesirler oluşturur?..

1400 küsur yıl önce, çölün ortasında, bugünün bilgilerini hayal bile etmesi hayal edilemiyecek bir toplum içinde yaşamış olan o yüce Zât’ın, tüm açıklamaları aslında Yaratan’ın bir mucizesidir... Ne var ki, bunları değerlendiremeyen, “biz inanıyoruz bize yeter” diyen ve taklitle ömür süren toplumların “sevgili peygamberimiz”den öte görebilecekleri hiç bir şey yoktur ne bu dünyada ne de öte dünyada! Zira, “Dünyada âmâ olan öte yaşam boyutunda da ebeden kördür” gerçeği ile yüzyüzeyiz. Değeri değerlendirmek, ancak onun açıklamalarını anladıktan sonra mümkün olur.

Allah Rasûlü muhteşem insan Muhammed aleyhisselâm, yaşamı boyunca “OKU”duğu “Sünnetullah”, yani, Allah isimleriyle işaret edilen anlamların, evren içre evrenlerde açığa çıkış sistem ve düzenine dayalı olarak, nice mucizevî tesbitlerde bulunmuştur!. Ne var ki, vahiy veya keşif yollu açığa çıkan bu tesbitlerini, o devrin yaşam şartları içinde tüm detaylarıyla açıklayamamış, sadece elde edilecek sonuçlarına göre “şunu yapın” veya “şöyle yapın” şeklinde uyarılarda bulunmuştur. Konuları mecaz veya işaret yollu anlatmıştır.

Eğer, düşünmeden yaşayan taklitçi grubundan değil isek, bize düşen, Allah Rasûlü’nün her dediğini anlamaya çalışmak,; ne yaparak veya ne söyleyerek, bize neyi anlatmak istediğini, deşifre etmek olmalıdır.

Bugünkü bilimle bu kadarcık anlayabiliyorum o Zât’ı... Yarınkiler, muhakkak ki bizim farkedemediklerimizi dahi farkedecek; O’nun ihtişamını çok daha fazla anlayacaklardır.

Deccaliyet safında yer alıp, Allah Rasûlü’ne hizmette olanları düşman görenler bilsinler ki, dindarlara saldırmakla asla Allah Rasûlü’ne ve açıkladığı DıN’e zarar veremeyeceklerdir.

Son olarak şunu sakın unutmayalım... Ne “Allah” ismiyle işaret edilenin, ne de Allah Rasulü’nün, bizim yapacağımız hiç bir çalışmaya ihtiyacı yoktur!. Yapılanlar tanrıya tapınma amaçlı değil; her varlığın Allah adıyla işaret edilene kulluğu içindir. Kim ne yapıyorsa veya yapacaksa yalnızca kendi geleceğini güzelleştirmek için yapacaktır. “ıbadet başka amaçla değil yalnızca kulluk için yapılır” cümlesinin anlamı, “ibadet ötedeki tanrıya tapınmak için yapılır” olmayıp; “ibadet, varlığındaki Allah ismiyle işaret edilenin kuvvelerinin sende açığa çıkması, geleceğine mutluluk getirmesi amacıyla, beynine yön vermen için yapılır, ki bu da gerçek kulluktur”, demektir!. ınsan, sorgulayıp düşünebildiği, o çağda ve şartlarda bildirilenlerin azametini farkedebildiği kadarıyla, Rasulullah’ın değerini anlar; o nisbette de Kendilerine yakın olur.

AHMED HULÛSı
26 Haziran 2006
North Carolina, USA
www.ahmedhulusi.org

2

30.06.2006, 10:34

Ahmet Hulusî'ye tastamam müsbet gözüyle bakmıyoruz.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

3

30.06.2006, 10:39

neden yukardaki yazısında neyi anlamadın.
bende yazarı pek tanımıyorum.
amma yazısı güzel diye bıraktım.

yazıda hakikat olmayan ne..

selam.

4

30.06.2006, 20:33

Allah razı olsun

selametle
'

Bağ-ı cennette ümidim bu durur kim Zatî'yi
Cümle müminlerle ol server ede hem sâyesi


_

5

30.06.2006, 21:13

Alıntı sahibi ""yunusum""

neden yukardaki yazısında neyi anlamadın.
bende yazarı pek tanımıyorum.
amma yazısı güzel diye bıraktım.

yazıda hakikat olmayan ne..

selam.


Yazar hakkında dikkatinize sunulur:

http://www.muhabbetfedaileri.com/viewtopic.php?t=2542
"We are the Warriors of Love, We Have no Time For Enmity"

6

30.06.2006, 21:32

Çok ilginç hatta tuhaf bir yazı. ılk başta insanı şöyle bir tokatlıyor.Doğru geliyor Bir bakıyorsunuz safsata dolu gibi oluyor.Bir bakıyorsunuz materyalist bir yaklaşım sergiliyor.
Benim kafam karıştı.

"geleceğine mutluluk getirmesi amacıyla, beynine yön vermen için yapılır, ki bu da gerçek kulluktur"
Bu söz bize Risalelerde öğretilen ibadet amacına sanki biraz zıt gibi geldi. Bence tartışılabilir. Yanılıyor olsam bile en azından iyi bir konu olur.
Selametle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

7

03.07.2006, 09:00

webmasterin verdiği linke baktım
yanlış bir düşünce anlamadım.

diyorki hep bedeni olarak kendini görüpte ruh hayatında yaşayamayanlar.
ahirette hüsrana uğrayacaklardır.

insan derken aklımıza ruh gelir.et,kemik gelmez ki bu insanın dış özelliği.
ama hakiki özelliği ruhudur.duyguları düşünceleri hep ruhudur.

işte insan hep yeme ,içme,yatma ve gezme gibi işlerle yani kısacası şeheveni duygularıyla meşgul olursa kozmik alemde hüsrana uğrar yani ahirette.herşeyin perdesiz olarak zuhur ettiği günde..

yazar beyine çok önem veriyor.hatta diyorki bilimsel olarak ruhu beyin oluşturuyor.


yani kısacası yazarın demek istediği ile üstadın demek istediği aynı .

fark kullanılan kelimelerde.

onun için yazarı eleştirmeden yazdığı kitapları ön yargısız okumamız lazım.okumak istiyenler için diyorum yoksa karışmam ister okusun ister okumasın.

düşüncelerim bu kadar.

onun yazdıklarını okuduğum için ne demek istediği anlıyorum.

kardeşlere yardımcı olabilirim...

selamlar size.

8

15.09.2008, 12:56

SA
Yazar maddeci, maddeperet..
Esbaba önem veriyor. Sebepler ise tesirsizdir. Müessir-i hakiki Allah'tır.
Yazar sebeplere tesir veriyor. Bu açıdan çok sakıncalıdır.
Bu gibiler Allah korusun gizli şirke ve esbaba perestişe götürür.
ıslamiyet ise Tevhid-i hakiki dinidir; esbaba tesir vermez
Filozofları aldatan husus budur.
Selamlar.

9

15.09.2008, 13:02

Yine Selam
Cebrail as peygamebrimize gelmiş ve öğretmniştir.
Bu Cebrail'i as inkar ediyor.
Zihninin üretimi ne demek?
Maddeci filozoflar da böyle söylüyor..
Bu bakımdan Tevhid hakikati kolay anlaşılır şey değil..
Allah insanı madde ile imtihan eder, sebepsiz olmaz zannedenler yanılr ve imtihamı kaybeder
Selamlar

10

15.09.2008, 18:01

Vallahi bende ne diyeceğimi şaşırdım, kartanelerindeki kristal yıldızları biliyorum; ama burdaki heksagramlar benide düşündürdü bir yanım belki doğaldır olabilir derken, bir diğer yanım birileri birşeylerin peşindemi , kabalacı mantıkda birşeyleri ispatmı etmeye çalışıyor ,diye bir şüpheye etmemedende yapamadım.Muhakkaki herşeyin doğrusunu Allah cc. bilir.
Allahın selamı rahmeti ve bereketi müminlerin üzerine olsun.

11

15.09.2008, 18:07

Alıntı sahibi ""haksever""

SA
Yazar maddeci, maddeperet..
Esbaba önem veriyor. Sebepler ise tesirsizdir. Müessir-i hakiki Allah'tır.
Yazar sebeplere tesir veriyor. Bu açıdan çok sakıncalıdır.
Bu gibiler Allah korusun gizli şirke ve esbaba perestişe götürür.
ıslamiyet ise Tevhid-i hakiki dinidir; esbaba tesir vermez
Filozofları aldatan husus budur.
Selamlar.


Allah razı olsun ABi

kjviespe kardeşim, kafanın karışması doğal. Haksever Abinin yazısını alıntıladım, okursun.

Muhabbetşe
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

12

19.09.2008, 10:09

yazar maddeci değil..,

tesiri hakikiyi esbaba vermiyor..

devamlı der faili hakikiyi unutma..sende tasarruf edenin Allah olduğunu bil.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir