Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Alkan

Usta

  • Konuyu başlatan "Alkan"

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

1

10.04.2005, 03:52

Apo, Ato, Hitler derken, Putin de kemalist çıkıvermiş

Apo, Ato, Hitler..’ derken, Putin de ‘kemalist’ çıkıvermiş

Türkücü Tatlıses, 'Almanya'da nasıl Hitler varsa, bizim de Atatürk'ümüz var..' demiş.. (Milliyet, 04.04.05

Tatlıses, Abdullah isminin ‘Apo’ diye kısaltılmasını çağrıştıran şekilde ‘Bizde Ata'ya 'Ato' derler..‘ dedikten sonra, ‘Biz atalarımıza, büyüklerimize saygılıyız.

Atatürk, Türkiye ve dünyada çok önemli bir insandır. Almanya'da nasıl Hitler varsa, bizim de Atatürk'ümüz vardır.’ demiş..

Ama, bu sözlerinin yanlış anlaşılmamasını hatırlatmak gereği duymuş ki, ‘Ben Atatürk'le alay edecek, dalga geçecek şahsiyette, karakterde insan değilim.’i de eklemiş..

Öyle ya, ne olur ne olmaz, ‘ıyi saatte olsunlar..’ devreye girebilir.. ‘Ulusal türkücü’müz, ‘M. Kemal’le başka ortak yönlerini belirtmeyi de ihmal etmemiş..

‘Herkes biliyor ki, Atatürk de rakı içiyordu. Hatta leblebisini de biliyorum. Atatürk rakı içiyor diye ben de içiyorum, benim oğlum da biliyor bunu.. Kızım da 10 Kasım'da doğdu. Ona, Atatürk'ün annesinin adını verdim. Bizim Atatürk'e olan saygı ve sevgimiz çok büyüktür..’ Ve, sonra, ‘Atatürk'le dalga geçenle biz de dalga geçeriz.’ diye bir efelenme cümlesini de patlatmış..

Adıgeçen gazete, türkücünün o sırada içkili olduğunu da belirtiyor..

(Bu sarhoşluk konusunu önemsiz sayıp geçmeyin.. Dünya siyaseti bile onunla yönleniyor.. Nitekim, Irak Savaşı öncesinde, Saddam’ın elinde kitle imha silahları olduğuna dair bilgilerin, sarhoş ve aklî dengesi yerinde olmayan bir Irak’lıdan alındığını tesbit etmiş, Amerikan Kongresi Araştırma Komisyonu..)

Yalnız biz Tatlıses’in bir şansına da işaret edelim..
şükretsin ki, mütevveffâ zamanında icra etmedi, san’atını..
Çünkü, o, ‘alaturka müzik, tekseslidir ve geri kalmamızın sebeblerinden birisi de budur. ılerlemek için, çoksesli Batı müziğine ve operaya yönelmemiz gerekir..’ diyordu ve bu musıkî inkılabının başarıya ulaşması için de, Türkiye radyolarından, alaturka musiki, (halk müziği de, klasik san’at musıkîsi de) 1935’den itibaren yasaklanmış ve bu yasak 1946’ya kadar devam etmişti..

Bu ‘musıkî devrimi’nin durumu hakkında, her ay, ‘Eğitim, ıçişleri ve Ulaştırma Bakanları’ da, ‘Musıkî inkılabı iyi yoldadır..’ diye ortak bir rapor verirlerdi, ‘şef’e...

Bu arada, Tatlıses’in Hitler’i Almanya’da hâlâ, M. Kemal’in Türkiye’de olduğu ‘ebedî şef, yüce önder’ gibi bir ‘führer’ olarak algılamasına gelince..

Olur o kadarca.. Çünkü, ‘Urfa’da Sorbon vardı da okumadık mı?’ demişti..

O nereden bilsin ki, Hitler’in övülmesi kanunen yasaklanıyor; M. Kemal’in ise, yerilmesi..

Yoksa, Tatlıses, ‘tecâhul-i ârifâne’lik (bilmezliğe vuran bir bilgelik) sergileyerek, o dönemdeki toplum mühendisliği uygulamalarının benzerliğini mi dile getiriyordu?

Çünkü, halkevleri, yavrukurt/izci kuruluşları, çocuklara asker elbisesi giydirilerek militarist duyguların geliştirilmesi, ‘tek halk- tek ülke-tek lider..’ gibi anlayışların şekillendirilmesi, kızlı-oğlanlı ortak jimnastik gösterileri, -alman ırkı için yapılan çalışmalardan ilham alınarak geliştirilen ve- kafatası ve yüz hatlarıyla bir ortak türk tipi belirlemek için yapılan ‘dolikosefal ve brakisefal’ (uzun veya yassı kafalı) gibi ‘kafatasçılık’ ölçümleri’ gibi nice örnekler hâfızamda sökün ediverdi..

…Derken, aynı konuda bir haber de Moskova’dan gelmez mi..,

‘Moscow Times’da, 4 Nisan günü, ing. hukukçusu Christopher B. Stone ‘Kremlin’de bir kemalist’ başlıklı bir makale yazmış..

Yazıda, ‘Putin’in bir muamma olarak nitelendirildiği, 11 Eylûl’den sonra ise Thatcher’e benzetildiği, son olarak da ‘Moskova’nın Caligula’sı’ olarak tanımlandığı’ hatırlatılıp, bu nitelemelerin gerçekleri yansıtmadığı, Putin’in bir kemalist’ olduğu ifade edilmiş..

Eskiden meydanlarda yükselen ‘Komünistler Moskova’ya!..’ sloganları, Moskova’daki kitleler tarafından, ‘Kemalistler Ankara’ya!..’ diye iade edilsin, ister misiniz?

Putin’in de, Mustafa Kemal gibi ‘Batı ile entegrasyondan yana olduğu’ ifade edilen makalede M. Kemal’in, Batılılaşmak için ‘halifeliği feshettiği, latin harflerini kullandırdığı ve ısviçre yasalarını temel alan bir sivil (medenî) kanunu benimsediği’ hatırlatılıp; Putin’in de, ‘Rusya’nın dış politikasını Çin veya Hindistan’a yöneltmeyi reddettiği’ belirtiliyordu.
Ayrıca, M. Kemal ve Putin’in her ikisinin de, seleflerinden kuşku duyduğu, ‘Genç Türkler’in M. Kemal’i küçümsediği; Yeltsin çevresinin de, Putin’le ilişkisini kestiği belirtilen yazıda; her iki liderin de, şekil olarak ‘anayasal’; pratikte ise ‘otoriter’ oldukları (...) Putin de, ’güdümlü bir demokrasi’den söz ettiği, bunun ‘geciktirilmiş demokrasi’ anlamına gelse bile, ’reddedilmiş demokrasi’ demek olmadığı’ hatırlatılıyordu..

Putin ‘kemalist’ ise, Sezer’e de ‘stalinist’ mi diyeceğiz? Hem, Putin, M. Kemal’e benzetilse bile; Sezer Stalin gibi bir ceberrut mu?
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir