Giriş yapmadınız.

Risale Okuyorum

Üyeliği İptal Edildi

  • "Risale Okuyorum" bir erkek
  • "Risale Okuyorum" adlı kullanıcı yasaklandı
  • Konuyu başlatan "Risale Okuyorum"

Mesajlar: 663

Konum: Ankara

Meslek: Öğrenci

Hobiler: İnternet, Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

1

03.04.2005, 13:35

Erkekler de yuvalarına dönmeli

Dindar bir hanım yazar, birkaç zaman önce, erkeklerin, özellikle de dindar erkeklerin, hayatın kenarında kaldığını yazmıştı. Yeteneklerini geliştirmek için çeşitli kurslara giden, dil öğrenmeye çalışan, kitap okuyan, dinî konulara daha çok hassasiyet gösteren, kısacası gelişme yolunda çaba sarfeden genelde kadınlardı. Yani, erkekler değildi. Haksız bir genelleme mi olur, bilinmez; ama bu tahlile göre erkekler hayatı ıskalıyordu.

Bugün, erkek dediğimizde gözümüzün önüne gelen aşağı yukarı şöyle bir şey değil mi: Hafta içi sabahtan akşama kadar çalışan, akşam yorgun geldiği evinde bedensel ve zihinsel yorgunluğunu televizyonun karşısında atmaya çalışan, haber saatinde evde konuşulmasını dahi çok gören, dünyanın büyük meselelerine gösterdiği duyarlılığın küçük bir kısmını dahi eşi ve çocuklarının meselelerine karşı gösteremeyen, hafta sonları yine bir ekran karşısında kendisini futbolun kucağına atan, eve ait neredeyse bütün sorumluluklarını eşinin omuzlarına yükleyen, eve “ekmek parası” getirmenin kendisini başka her türlü sorumluluktan kurtardığına inanan, işi dışında pek uğraşı olmayan, kitap okumayan, düşünemeyen, her sorunun parayla çözülebileceğini zanneden, duygusal konularda paranın beş para etmediğini fark edemeyen garip bir varlık türü!

Dindar erkekler? Kendilerini bir “kutsal dâvâ”ya adamış erkeklerin, evlerini, eşlerini, çocuklarını ihmal etmediği söylenebilir mi? En yakınlarında hakikat dersi almaya muhtaç çocuklarını bırakıp, uzaklardakilere “hakikat” götürmeye çalışan dindar erkeklerin sayısı az mı dersiniz?

ımam Gazalî, Kalblerin Keşfi isimli eserinde, kadın ve erkeğin birbirleri üzerindeki haklarını sayarken, “Erkeğin kadın üzerindeki heybet ve otoritesini kaybetmemesi”ni de bir hak olarak zikreder. Ama bu tesbiti ilginç kılan, bunun kadının erkek üzerindeki haklar başlığı altında sayılmasıdır. Yani, erkeğin heybet ve otoritesini kaybetmemesi kadının erkek üzerindeki haklarından birisidir.

Gazalî, erkeğin heybet ve otoritesini kaybetmemesinin kadının erkek üzerindeki hakkı olduğunu, erkeğin kadına karşı yumuşak ve adaletli davranması gerektiğinin ardından söylüyor. Evde biriken sorunlarla baş başa bıraktığı eşinin sızlanmaları ve şikâyetlerine karşı tipik erkeğin yumuşak ve adaletli karşılık verebileceği çok meçhul. Evden kaçarak sorunlardan uzaklaşma refleksi, karmaşık konulara faydasız basit çözümler üretme eğilimi, eşinin baskılarının karşısında yeni bir heybet ve otorite arayışını getirebiliyor: şiddet!

Din, erkeği ailede bir çeşit halife konumuna oturtur. Yetkileri kadar sorumlulukları olan; kendi keyfince değil, ilâhî hikmetle çizilen sınırlar içinde hareket eden; emanetçi bir görevlidir erkek. Çocuğun eğitimi erkeğin görevidir. Erkek, kendisine emanet edilen ailesinin sorunlarıyla yakından ilgilenmek durumundadır.

Hilâfetin saltanata dönüşümü, Müslümanlar için sadece siyasal iktidarı ilgilendiren bir konu değil. ırili-ufaklı iktidar ve yetki odağının birer emanet değil, şahsî mülk olarak görüldüğünde, her türlü güç ve kudretin Allah’a ait olduğu ve onun izniyle, emriyle, adıyla kullanılabileceği anlayışı terk edildiğinde, geriye kalan şey bellidir: ıktidar savaşları.

Yakın zamana kadar, erkeğin gözündeki formül belliydi: Para=ıktidar. Heybet ve otoriteyi ise şiddet ve sertlik yoluyla kurma peşindeydi. ılâhî hikmet ve rahmet tarafından omuzlarına yüklenen halifelik makamına sırt dönüp saltanat peşinde koşan erkek, ilâhî adalet tarafından cezalandırıldı. Kadınlar, para üzerine kurulu iktidar alanına ortak olmaya başladı ve seküler hukuk ailenin reisliğini erkeğin elinden aldı.

şu anda, erkeğin kendisini tanımlayabileceği bir esastan mahrum olduğunu söylemek abartı olmaz. Eskiden parayla hükmettiği ve kendisine muhtaç eylediği kadın, elde ettiği “ekonomik özgürlük”le erkeğe meydan okuyor ve “eyvallah” etmiyor. Dindarlar dahil, boşanma oranlarının giderek yükselmesi bunun delili ve boşanmayı genelde kadınlar istiyor. Erkek aile hayatına bağlandığı tek ip olan “paranın iktidarı”nı kaybetmeye başladıktan sonra, hayatın kenarında kalır oldu.

Ama hem hayat, hem de aile hayatı erkeği bekliyor. Kaybettiğini kaybettiği yerde aramasını bilen, ayağa kalkacağı yerin düştüğü yer olacağını fark edebilen bilinçli erkekleri...

02.04.2005 - www.YeniAsya.com.tr
E-Posta: ciftkaya@yahoo.com
"şimdi oku, kabirde okuyamazsın!" (Zübeyir Gündüzalp)

2

03.04.2005, 13:54

Evet, evlilerin ve evleneceklerin kulakları çınlasın (!).
ılginç bir yazı, okunmasını tavsiye ediyorum, hem bu arada Murat abimiz yazarken biraz taraf mı tutmuş ne :mrgreen: . Kim bilir, belki bu yazı ona evdeki biri tarafından (!) zorla yazdırılmıştır. :D
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Risale Okuyorum

Üyeliği İptal Edildi

  • "Risale Okuyorum" bir erkek
  • "Risale Okuyorum" adlı kullanıcı yasaklandı
  • Konuyu başlatan "Risale Okuyorum"

Mesajlar: 663

Konum: Ankara

Meslek: Öğrenci

Hobiler: İnternet, Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

3

03.04.2005, 17:35

Açıkçası ben objektif buldum. Gerçekler bunlar. Son zamanlarda anormal derecede kadınlar sosyalleşmeye başladı. Bunda kadınların şiddete maruz kalması sonucunda evlenmeden önce ve de evliyken maddi yönden erkeğine bağlı kalmak zorunda kalmak istemeyişi etkili oluyor.

Boşanma meşrulaştırıldığı için ve de dinen haram olmadığından çok sorun olmuyor. Bekaret hususu da artık eski önemini kaybettiğinden, kadınlar dul kalmaktan korkmuyorlar. Çünkü eş bulabileceklerine inanıyorlar.

Bana kalırsa, akıllı olduğuna inanan erkekler kişilik sahibi olmalı ve dar daireleri olan ailelerini ihmal etmemelidirler. Ayrıca çocuk bakımı dememiş Murat ağabeyimiz, çocuk eğitimi demiş. Eğitim deyince disiplin ve otorite (dayak değil!!!) babadan başlıyor. Baba çocuğuyla ilgili olmayınca çocuk da her naneyi yiyebiliyor.

Neyse... Allah sonumuzu hayır etsin. Nisa taifemize de ailenin kadir kıymetini küçük görmemeyi ve sabr-ı cemîli ihsan eylesin...
"şimdi oku, kabirde okuyamazsın!" (Zübeyir Gündüzalp)

4

03.04.2005, 20:17

Alıntı

Bana kalırsa, akıllı olduğuna inanan erkekler kişilik sahibi olmalı ve dar daireleri olan ailelerini ihmal etmemelidirler. Ayrıca çocuk bakımı dememiş Murat ağabeyimiz, çocuk eğitimi demiş. Eğitim deyince disiplin ve otorite (dayak değil!!!) babadan başlıyor. Baba çocuğuyla ilgili olmayınca çocuk da her naneyi yiyebiliyor.


Selamun aleyküm,
Ben şahsen Sayın Murat Çiftkaya'nın görüşlerine sonuna kadar katılıyorum.
Ayrıca yukarıda ki alıntıda geçen fikri ciddiye almanızı tavsiye ederim.Çünkü bir hakikati ifade ediyor.
Kadın ve erkek birbirini tamamlayan iki yarım.Bunun neyinin kavgasını yaparlar hiç anlamam.Eşini mutlu eden,çocuklarını edepli terbiyeli yetiştiren,ailedeki huzuru sağlayan hep hanımlar.Erkeklerin eşlerine ve ailelerine gösterecekleri ilgi,sevgi,şefkat zaman kaybı değil ki.Sonunda mutluluk ve huzur olarak yine kendilerine dönecek çok karlı bir ticaret aslında...Üstelik öyle büyük bir ticaret ki; sadece bu dünyada değil sonsuza kadar sevdikleriyle mutlu olmak gibi kocaman bir de hediyesi var...Eşler düşman değil ki,karşılıklı birbirlerinin hayatını cehenneme çevirsinler,ahirette ayrılsınlar,çocuklarını kendi elleriyle cehenneme atsınlar...Sadece erkekler değil,hanımlar da böyle azim bir yalnışa düşmemeli...
Güzellik ne oradadır, ne burada; ne şu zamanda, ne bu zamanda; ne Roma’da, ne Atina’da. Güzellik, hayran olabilen bir ruh neredeyse oradadır. Başka yerde ararsanız, nafile!
-Henry David Thoreau-

5

03.04.2005, 20:58

Biran babamı göz önüne getirdim,gerçi aile içinde çok kalmadım ama yazılan yazının babamla örtüştüğünü gördüm...Evet anlatılan erkek profili gerçeği yansıtıyor.Sorumluluk sahibi olmak kolay değil ama eğer elini taşın altına koymuşsan gereklikleride yerine getirmen gerekiyor.Beni üzende bu tür olayların inançlı insanlar tarafından sıklıkla yapılması...Yakından görüp,tanık olduğum birkaç profili sizinle paylaşmak istedim:

**ımanı sahih bir müslüman; cemaatle namazını hiç terketmez, iyi bir dindar, ölçüleri muvazeneli, birden duyuveriyoruz, filan bankada parasını faize yatırmış, çatır çatır faiz gelirini yiyor...

**ıyi bir aile babası; çoluğu çocuğu ile mutlu veya en azından çoğu zaman huzurlu... Bakıveriyoruz o ondan hiç ummadığımız kişinin adı bir şehvet entrikasına karışıveriyor..

** On yıl yirmi yıl hayatında kavissiz ve engebesiz, düzeyli örnek insan profili çizen bir insan; bir bakıyorsunuz, olmadık bir olayda, anlaşılmaz gibi gözüken bir tavırla, bütün alışkanlıklarının, değer yargılarının aksine, çoğu zaman gizli, çok ender ise toplum önünde inandığını iddia ettiği bütün değer yargılarını, karakterini ayaklar altına alıveriyor....

**Katıksız bir dava adamı, peşinde binlerce insan, onun ağzının içine bakıyor, her dediği umut ışığı sevenleri için.. Bir gizli kamera görüntüsünde yakalanıveriyor; " Agam benim derdim para, güç, banane onlardan, ben işimi bilirim!

**Hayatımda ağzıma içki koymadım elhamdülillah.. " diyordu her yerde.. Bir gün onu alkol komasında sızmış bir halde, bir duvar dibinden kaldırıp hastaneye götürdüler.

**ınsalık giderek bozulmakta ve kendi sonunu hazırlamakta bunuda biliyor muyuz :!: :!:

6

03.04.2005, 21:34

Hz. Peygamber aleyhissâlâtû vesselâm, aile efradına karşı bir kere elini kaldırmamış, kötü söz söylememiş. Onu bırakın, 10 yıl Hz. Peygambere (a.s.m.) hizmet eden büyük sahabi Enes b. Mâlik r.a. şöyle diyor

"Resulullaha (a.s.m) on sene hizmet ettim. Bana ne 'Öf dedi, ne de yapmadığım bir iş için 'Keşke onu yapsaydın' ve yaptığım bir iş için de 'Bunu niye yaptın?' dedi."

Kur'an 'ın feyziyle, Üstad, âdeta asr-ı saadetten, şu düsturun tercümanı oluyor: "Lütuf ile ıslah."

Kadın konusuna artık pek giremiyorum. Tanışma kısmındaki zatım tarafından açılmış başlığın son mesajlarına bakarsanız anlarsınız. ısabet almış denizaltı gibi hissediyorum. Bunların içinde boğulmaktan korkuyorum...

Aile konusunda en nafi' tiryak, merhem belli: Sünnet-i Seniyye
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir