Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Bîçare S.V.

Profesyonel

  • "Bîçare S.V." bir erkek
  • Konuyu başlatan "Bîçare S.V."

Mesajlar: 712

Konum: İstanbul/ Çamlıca

Meslek: Gazeteci/ Arşiv-Kütüphane

Hobiler: Kitap okuma (Sesli)

  • Özel mesaj gönder

1

15.01.2011, 10:06

Asil Ucube Bu Kanun

ASIL UCUBE BU KANUN
15.01.2011












Yazar Aköz,
Sabah'taki köşe yazısında "ucube heykel" tartışmasına farklı boyut
getirdi. Atatürk heykellerine dikkat çeken Aköz "Atatürk heykelleri,
vesayet rejimini topluma benimsetmek için kullanılıyor. Bunun için de
Atatürk heykellerini totem ve tabu haline getirdiler. Bir kere dikildi
mi, bir daha kaldıramıyorsun" diye yazdı. Aköz bunun bir ticaret metaı
ve sektör halini aldığını da belirtti.








[b]ATATÜRK'Ü KORUMA KANUNU KALKMALI[/b]



Aköz sözkonusu yazısında bununla ilgili olarak de bir teklifte
bulundu: "Siyasilerin cesaret edeceklerini sanmı-yorum, ama Atatürk'ü
Koruma Kanununun kaldırılması gerek. Böyle kişiye özel kanun olur mu?
Buna hukuk denir mi? Tayyip Erdoğan asıl bu ucubeden bizi kurtarsa ne
iyi olur. Ama tabiî daha anayasa'nın girişinde, özel isimden söz
edersen, kanunda da o ismi korursun."




[b]Ucube heykellerle dolu bu memleket[/b]
AYAKÜSTÜ sohbet ediyorduk. Modern sanattan anlayan, CHP
sempatizanı akademisyen bir arkadaşım, “Başbakan’ın tutumuna karşıyım
ama laf aramızda, o heykel hakikaten ucube” dedi.
Kars’a gidip heykele bizzat bakmadım. Ekrandan ve fotoğraflarından biliyorum.
Teknik açıdan heykel olmasına heykel de... “Sanat” sıfatını hak edecek bir iş mi? Sanmıyorum.
En iyisi şöyle diyeyim:
Çevremde görmek istemem! (...)
***
İslam’da
heykel sorunlu bir alanı oluşturuyor ya... Bize heykeli modernleşme,
çağdaşlaşma, Batılılaşma... Hasılı, “medenileşme” olarak sundular. Keşke
bu kadarla kalsa; sanatçılar heykeller yapsa, isteyen de bunları satın
alsaydı...
Öyle olmadı ki!
Bir kere başımıza “Atatürk heykelleri” diye bir “şey” çıkardılar. “Şey” diyorum çünkü olay acayip kapsamlı.
Öncelikle bir sektör: Birileri bu işten para kazanıyor. (Kimsenin kazancında gözümüz yok.)
Asıl önemlisi: Atatürk heykelleri, vesayet rejimini topluma benimsetmek için kullanılıyor.
Bunun için de Atatürk heykellerini totem ve tabu haline getirdiler. Bir kere dikildi mi, bir daha kaldıramıyorsun.
***
Geçen gün bir arkadaş anlattı:
Eski bir devlet binasını satın alan şirket, binayı yıkıp otel yapmış. Ama çatlak patlak Atatürk heykeline dokunmaya çekinmişler.
Otelin bahçesinde dolaşırken, alakasız bir yerde insanların karşısında beliriveriyormuş Atam...
28
Şubat (1997) darbe döneminde ise Çılgın Kemalistler, “gerici” dedikleri
insanların evlerinin önüne, Atatürk heykeli dikiyordu bir gecede.
Düşünsenize: Sabah perdeyi bir açıyorsun, karşında betondan bir Mustafa Kemal. Kaşlarını çatmış sana bakıyor.
Üstelik bunu izin almadan, karar çıkarmadan filan yapıyorlardı. Kimse bu açık suça, “suç” diyemiyordu.
Not: Siyasilerin cesaret edeceklerini sanmıyorum ama Atatürk’ü Koruma Kanunu’ nun kaldırılması gerek.
Böyle kişiye özel kanun olur mu? Buna hukuk denir mi? Tayyip Erdoğan asıl bu ucubeden bizi kurtarsa ne iyi olur.
Ama tabii daha Anayasa’nın girişinde, özel isimden söz edersen, kanunda da o ismi korursun.
***
Neyse...
“Heykel eşittir modernleşme” denklemi bizi bir başka noktaya daha
getirdi: Her türlü heykel, sanat diye yutturulur oldu.
Halbuki yok böyle bir şey: Kendine her heykeltıraş diyenin (ya da denilenin) yaptığı heykel “iyi sanat” değil ki!
Roman ya da şiir gibidir bu iş de: İyisi var, kötüsü var. Kalitelisi var, kalitesizi var.
Gidin güzel sanatlar bölümlerindeki hocalarla konuşun: Oraya buraya dikilen, abuk sabuk heykelleri tek tek saysınlar...
Ama eleştirilerini “aramıza kalsın” kaydıyla yapacak; özel durumlar haricinde medyaya “kayıt dışı” konuşacaklardır.
“Hocam, açıkça söyleseniz” dendiğinde ise dudaklarına fermuarı çekiverirler.
Niye? Çünkü meslektaşları, “Şeriatçıların eline koz veriyorsun” diye bunların üstüne yürür.
***
Oysa kendileri de farkında, örneğin İstanbul Beşiktaş Meydanı’ndaki heykelin zevksiz ve yersiz olduğunun...
Heykel
sanatını ve şehirciliği bilen uzmanlar, “Etmeyin eylemeyin, bu heykel
buraya olmaz, ille de istiyorsanız başka yere dikin” demişti.
Dinlemediler. İnadına diktiler. Öylece duruyor.(...)


[b]Emre Aköz, Sabah, 14 Ocak 2011
[/b]
"İyyake nâ'büdü ve İyyake nesteîn."
'Ancak Sana kulluk eder, ancak Senden yardım dileriz.'
"İnsanlara teşekkür etmeyen, ALLAH'a da şükretmez.!"
'Bırak bîçare feryâdı, Bîçare S.V.

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

2

16.01.2011, 09:29

Allah Allah bu nasil yazi böyle..
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

3

16.01.2011, 09:37

Dinin yasakladığı heykeller

Memnu’(yasaklanmış) heykel, sûretler, ya zulm-ü mütehaccir, ya mütecessid
riyâ, ya müncemid hevestir. Ya tılsımdır; celb eder o habîs ervâhları.

Beşinci Mesele: Rivâyette vardır ki, “Âhirzamanda Deccal gibi bir kısım şahıslar
ulûhiyet dâvâ edecekler ve kendilerine secde ettirecekler.”

(El-Hâkim, el-Müstedrek, 4: 508)

Allahu a’lem, bunun bir tevili şudur ki:

Nasıl ki padişahı inkâr eden bir bedevî kumandan, kendinde ve başka
kumandanlarda, hâkimiyetleri nisbetinde birer küçük padişahlık tasavvur
eder. Aynen öyle de, tabiiyyun ve maddiyyun mezhebinin başına geçen o
eşhas, kuvvetleri nisbetinde kendilerinde bir nevî rububiyet tahayyül
ederler ve raiyetini kendi kuvveti için kendine ve heykellerine
ubudiyetkârâne serfüru ettirirler, başlarını rükûa getirirler demektir.
Şuâlar, Beşinci Şuâ’nın İkinci Makamı ve Meseleleri

***

Dördüncü esas: Sanemperestliği şiddetle, Kur’ân, men ettiği gibi;
sanemperestliğin bir nevî taklidi olan sûretperestliği de men eder.
Medeniyet ise, sûretleri kendi mehâsininden sayıp, Kur’ân’a muâraza
etmek istemiş. Halbuki gölgeli, gölgesiz sûretler, ya bir zulm-ü
mütehaccir veya bir riyâ-i mütecessid veya bir heves-i mütecessimdir ki;
beşeri zulme ve riyâya ve hevâya, hevesi kamçılayıp teşvik eder.

Sözler, 25. Söz, s. 374

***

Memnu’ heykel, sûretler, ya zulm-ü mütehaccir, ya mütecessid riyâ, ya müncemid
hevestir. Ya tılsımdır; celb eder o habîs ervâhları.

Sözler, Lemeât, s. 667

***

Üçüncüsü: Şu asırda enâniyet o derece dizgini eline almış ki, çok insanlar birer
küçük Firavun ve birer küçük Nemrud hükmüne geçmişler. İşte ehl-i gaflet
ve ehl-i dalâlet ve bu mağrur ehl-i enâniyet nazarında kıyâs-ı binnefs
olarak, eâzım-ı İslâmiyenin nâmdarlarını, hâşâ enâniyetle ittiham
ettiklerinden, hem o ehl-i gaflet ve dalâlet kendileri Allah’ı
tanımadıkları için, çok şeylere, çok zâtlara birer nevî rubûbiyet
tahayyül ettikleri bir hengâmda ve sanemperestliğin, başka bir nevî olan
heykelperestlerin ve sûretperestlerin gâyet müthiş bir riyâkârlık
mânâsında olan şan ve şeref peşinde koştukları bir zamanda, eâzım-ı
İslâmiyenin türbelerine câhilâne ve müfritâne bir sûrette avâmların
takdîs derecesinde hürmetleri, elbette hikmet-i şer’iye noktasında kader
münâsip görmedi ki; bu muharribleri Ehl-i Sünnete taslît etti. Onlarla tâdil edecek.

Mektubat, 28. Mektub, s. 356
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

Bu konuyu değerlendir