Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

06.01.2011, 00:22

Bir degerlendirme

Nasil ifade edecegimi bilemedigim bazi dusuncelerim var. Yanlis anlasilmaktan cekiniyorum. Ayni zamanda ifade edilmesi gerektigine de inaniyorum.
CNN Turk'te Ahmet Hakan'in sundugu programi izledim. BIldiginiz gibi programa Kutlular abi, Mehmet Tanrisever,Mufit Yuksel, Tarihci olan Orhan Bey (soyismini hatirlamiyorum) bir bayan ve Anakaradan bir baska Beyefendi katilmislardi. Programi izlerken hissettigim bir durum oldu:


Belliki bundan sonra Said Nursi,(artik) tarihi yonu ile de genis kesimlerce tartisilmaya baslanacaktir. Cumhuriyet hakkinda soyleyecekleri olan bir insan olarak, Said Nursi de tartisilacaktir. Ne demis? Niye demis? Neye dayanarak demis? sorularinin cevabi cok cok onem arzetmektedir. Bu cevaplari, Risale-i Nur'larin kaynagi olan Kur'an'in rehberliginde ve Peygamber aleyhisselatu vesselam'in uygulamasinda gostermek gerekmektedir. Bunlarin milte ders verilmesi ihtiyaci giderek artacaktir. Ve Kamuoyu Cumhuiyet'in basinda bulusamadigi bu hakikatlerle simdi bulusabilecektir.

Hepimiz'in farkettigi gibi, Bediuzzaman ve M.Kemal arasinda bir konsensus olusturma gayreti belirdi. Farkedebiliyoruzki, bu gayreti, Risale muhataplarini cok iyi analiz etmis bir yapi gundeme getiriyor. Cunku bazi mercilerde, M.Kemal ve Bediuzzaman'in fikriyatinin ayri olmasi derinden derine uzuntu olusturuyor. Ozellikle dindar kimlikli bazi insanlar arasinda...

Bu konunun bir baska ciheti de, "ya hep ya hic" mantigi ile hareket etmeye suruklenmeye musait olmasi.
M.Kemal'in Cumhuriyet ile birlikte anilmasi, tahkiksiz ehl-i Risaleyi Cumhuriyet karsiti bir konuma surukleyebilir. Diger taraftan M.Kemal muhibbi insanlari da, 'Said Nursi cumhuiyet karsitidir' fikrine daha cok yaklastirabilir.

Din Devleti

Bu kavram etrafinda da tartismalar yasanacaktir.

Din'in, Devlet'i ele gecirmek diye bir maksadinin olamayacagini, olsa olsa Kur'anin dort ana unsurundan biri olan "adaleti" maksad edinen bir devletin istihsan edildigi vurgulanmalidir. Said Nursi ve M.Kemal arasindaki fikir ucurumunun, Kur'anin dort ana unsuru acisindan ele alinmasi ve nazarlara verilmesi, hem Kur'anin maksatlarini ders verecek, hem de Islamin insaniyet-i kubra oldugu ispatlanmis olacaktir. Sahsi bir perspektiften yapilan degerlendirmeler tumu ile terk edilmelidir. Cunku boyle birsey soz konusu degildir. Said Nursinin M.Kemalle sahsi bir problemi yoktur. Fikirleri arasinda ucurum vardir. Bediuzzamanin itirazi ve uyarisi bu yuzdendir. Bir Kur'an Talebesinin yapmasi gerekeni yapmistir. Adaletsizlik ve hukuksuzluga giden sureci gormus ve Kur'andan aldigi ders ile oncu uyarilarini yapmistir. Tarihten bugune yasananlar bu uyarilarin ne kadar hakli oldugunu gostermektedir. Bu olsa olsa Kur'ani Hakimin hak olduguna isaret eder...

Sonuc olarak,

Bu tur tartisma programlarina katilacak kardesimizin, mesveret heyeti tarafindan secilmesini teklif ediyorum. Ozellikle Risale-i Nurlar'in muellifinin zihin kurgusunu Kur'an ve Sunnet perspektifinde calismis insanlarin bu tur programlara cikmasi gerekiyor. Hem Risale-i Nur bilgisi,hem tarih bilgisi, hem Kur'an ve Sunnet bilgisi ve hem de Risale-i Nurlardaki mantik orgusunu beraberce hazmetmis bir kisilik ancak bu tur programlarda istifadeye medar olabilir. Cunku zihinlerdeki tahribat cok fazla ve ayni zamanda programlara cikarilan "karsit fikirli" insanlar, mantik kurgusu ile tedavi edilebilecek haldeler.

Velhasil simdilik yazacaklarim bu kadar. Programi izledikten sonra aklima gelenleri taze taze paylasmak istedim. Ele alinacak baska noktalar da vardir muhakkak. Herkes degerlendirmesini kendi zaviyesinde yapabilir/yapmalidir.

2

06.01.2011, 01:23

Proğramı izlemedim ancak Bediüzzaman'ın ve eserlerinin gündeme oturması; düşünen,araştıran,sorgulayabilen insanları harekete geçirecektir.Bu açıdan müthiş bir gelişme olarak görüyorum filmi.Elbette ki farklı sesler çıkacaktır,karşı zihniyetteki insanların durup dururken değişmesi kolayca beklenemz ancak hakikatler açıldıkça düşünebilen ve tarafsız olaya bakabilen insanlar için kimbilir nice insanların hidayetine vesile olacaktır,bunu ALLAH(C.C.) bilir.O nedenle teklifinize tümüyle katılıyorum,ve meşevretin bu konuda hassas davranacağına inancım tam.İmtihan yeni başlıyor aslında ve bahsettiğiniz noktalara dikkat edilmezse ALLAH(C.C.) muhafaza bedelini ağır bir şekilde ödemek ihtimali ile de sonuçlanabilir.Müsbet,tavizsiz dimdik duruş her yerde muhafaza edilmeli ! Kesinlikle bunu sergileyebilecek müdakkik insanlar konuşmalı !
Edep aklın suretidir !

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

3

06.01.2011, 02:13

Bediüzzamani dünyaya tanitan eserleridir ve 40 dile cevrilmesi Kuran-i Hakimin cilvelerine mazhariyetinden dolayidir. Film mastar degilki film üzerinde duruluyor mesele Mustafa ile Bediüzzaman görüsmesinde neler yasandi? Hain kelimesi ve Üstadin korkmadan yalakalik etmeden karsisinda durmasi ve rest cekmesi. Bunu da bir sarkli ve onlarin ifadesiyle Saidi Kürdi tarafindan yapilmasi onlara agir geliyor, hazmedemiyorlar.

Bu programa CNN veya hangi kanal olursa olsun birini davet ediyorsa ve bu sahis zaten secimde en cok oy alan biri ise daha bunun tartismasi yapilmaz. Daha söylenebilecek cok sey vardi programda ama bizi kaliteli bir sekilde temsil etti diyebilirim.

Bediüzzaman onunla bir sahsi problemi yoktu bu dogru. Üstadimizin en büyük problemi Ümmeti Muhammedin imanini korumakti ama buna en büyük engel süfyandi ve bugün süfyanizm. Bu gercegi gözardi edemeyiz.
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

4

06.01.2011, 05:15

Soylediklerinize katiliyorum.
"Sufyanizm" dedigimiz seyin ne oldugu, karsi tarafindaki mananin ortaya konulmasi ile daha iyi anlasilabilir. Yoksa bu hali ile ne oldugu belli olmayan, Yunan mitolojisini andiran bir kavramdan ileri gecmiyor. Kavrami biraz yere indirmek lazim. Yani uygulamalarini, fikriyatini ve gunluk hayatlarimiz uzerindeki etkisini belirli hale getirmek lazim. Asagidaki haber bu noktada guzel bir haber.Cemil Hocamizi tebrik ediyorum.

KURTULUŞ SAVAŞI İSLÂM SAVAŞIYDI



Prof. Dr. Cemil Koçak, “Kurtuluş savaşı bir ‘İslâm mücadelesi' idi. Birçok İslâm unsurunun mücadeleye katılmasını sağlayan şey, İslâmın kendisiydi. Ama 'İzmir'in kurtuluşu sonrasında Atatürk açısından İslâm ortak paydasına ihtiyaç kalmadı” dedi.


SİLÂH ARKADAŞLARI DA FARK ETTİ

TRT'deki Kozmik Oda programında konuşan Koçak, “Zaman, Atatürk'e 1922'de mektup yazan Said Nursî'yi haklı çıkardı. Atatürk'ün din konusunda gideceği yolu silâh arkadaşları da sezip fark ederek muhalefete geçtiler” dedi.

Said Nursî haklı çıktı

TRT Haber kanalından, Rıdvan Memi’nin hazırlayıp sunduğu “Kozmik Oda” isimli programına konuk olan Sabancı Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Cemil Koçak, gündeme damga vuracak ve çok tartışılacak açıklamalar yaptı. Prof. Koçak, Said Nursî’nin, Ankara’ya geldiği zaman tam o dönemde yeni sürecin başlangıcı ve o yeni süreç öncesindeki tartışmaları ve çatışmaları hemen fark etmiş olması gerektiğini belirterek, “1. Meclis’te biliyorsunuz iki farklı büyük grup var ve bu iki grubun birbiriyle olan siyasi ve ideolojik mücadelesi söz konusu. Ve bu iki grup arasındaki önemli farklardan bir tanesi yeni Türkiye’nin nasıl formüle edilmesi gerektiği konusu. Modernizasyon projesi yeni Türkiye’de uygulanacak ama ne kadar ve nasıl uygulanacak?” dedi.

ZAMAN SAİD NURSÎ’Yİ HAKLI ÇIKARTTI

Prof. Koçak, “Said Nursî bunu sezmiş ve bir ön almak mı istiyor?” şeklindeki soruya, mektuptan algıladığının bu olduğunu ifade ederek, şunları söyledi: “Bir çatışma var. Hangi tarafın daha ağır basacağı belli değil. Atatürk’le yapmış olduğu konuşmadan herhalde o grubun daha ağır basabileceğini sezmiş, endişe etmiş olmalı ki, o grubun da kendi düşüncelerinin yanında saf tutmalarını sağlamak üzere bazı tavsiyelerde bulunuyor. Zaman, Atatürk’e 1922’te mektup yazan Said Nursî’yi haklı çıkarttı. Said Nursî ve bütün muhaliflerin söyledikleri bir anlamda doğru çıkıyor. Bu şekilde yapılan bir devrimden toplumun alacakları kalıcı olmayabilir. Bu görülüyor’’ Kurtuluş savaşı dini bir savaştı, ‘İslam mücadelesi’ olarak yapıldı.”

MECLİS DİNÎ TÖRENLE AÇILDI

“Mektubunda bir anlamda bu duruma zımnen işaret eden Said-i Nursî’yi haklı mı çıkartıyor?” sorusuna ise, Prof. Koçak şöyle cevap verdi: “Evet. Kurtuluş savaşının temel ideolojik sloganlarının hemen hemen hepsi İslami sloganlardır. O yüzden zaten Meclisin açılışı Cuma gününe rastlamıştır, dini törenle açılmıştır. Şu kadarını söyleyeyim; dini törenin anlamını vurgulamak bakımından hiçbir Osmanlı meclisi dini törenle açılmamıştır. Türk milliyetçiliği üzerinden mücadele vermeye kalkarsanız sizin arkanızdan gelecek olanlar çok sınırlı olur. Ve bu mücadele daha başlamadan biter. Savaşa katılanların hepsi bir din savaşına katıldığını ‘gavurlara’ karşı bir İslam mücadelesine katıldığını bilerek katılıyorlar.”

ŞÜKÜR DUÂSI EDELİM

Prof Koçak, “Bu ortak payda olmasa belki olmayacak?” şeklindeki bir soruya da, “Olmayacak. Ayrıca birçok İslam unsurunun mücadeleye katılmasının sağlayan şey de İslam’ın kendisi. ‘İzmir’in kurtuluşu sonrasında ‘İslam’ ortak paydasına ihtiyaç kalmadı” diye cevap verdi. “Mete Tunçay, bu durumun 9 Eylül’e kadar devam ettiği söylüyor ve şu anekdotu aktarıyor, ‘İzmir’in kurtuluşundan sonra maiyeti Mustafa Kemal’e Hacı Bayram’a gidelim ve şükür duası edelim diyorlar. Atatürk benim böyle bir borcum yok diyor.’ O nokta itibariyle Atatürk’ün “İslam tutkalına” ihtiyacı kalmadı mı?” şeklindeki bir soruya ise Prof. Koçak, “Evet, yavaş yavaş o süreçten ayrılık başlıyor. Said Nursî’nin 10 madde halinde mektubunda yapılmasını istediği işler ve tavsiyeleri okuduğu zaman Atatürk muhtemelen Said-i Nursî ile hiçbir şekilde politik olarak bir ilerleme sağlayamayacağını anlamıştır, muhtemelen bunu da okuduğu zaman... ‘Atatürk’ün seküler yaklaşımı silah arkadaşlarını muhalefete itti’” şeklinde şeklinde cevap verdi.

SİLÂH ARKADAŞLARI DA FARK EDİYOR

Prof. Koçak, cevabının devamında şunları da söyledi: “Atatürk’ün dine genel yaklaşımını ortaya koyan pek çok cümlesi var, fakat esas itibariyle olan şey şu; Atatürk’ün gideceği yolu, yazdığı mektup dolayısıyla sadece Said Nursî değil, silah arkadaşları da fark ediyorlar. Muhalefete geçmelerinin esas nedeni de bu sezgileri ve anlayışlarıdır. Karabekir Paşa, Cebesoy Paşa, Refet Bele Paşa, Halide Edip ve eşi. Milli mücadelenin önde gelen isimleri bu duruma karşı çıkıyorlar.

DİNİ DENETİM ALTINA ALMAK

“Fakat din dışı bir yapılanma öngörüyorsa Atatürk niye din işlerini örgütlemeyi planlıyor?” sorusuyla ilgili olarak Prof. Koçak şunları anlattı: “Çünkü ya bunu tamamen tasfiye edeceksiniz, Rusya’da Bolşeviklerin yaptığı gibi. Din ve dinî olan her şeyi bir kenara atacaksınız... Bu kadar radikalizm burada görünmüyor. O halde yapmanız gereken ikinci olasılık; bunu denetim altına alacaksınız. Eğer dinsel cemaatleri ve dini rejime karşı bir tehdit olarak görüyorsanız, bütün bunu devletin ve rejimin denetimi altına alabilmektir. Diyanet İşleri Başkanlığı formülü bunu mükemmel bir şekilde çözecek bir formül.”

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

5

06.01.2011, 12:44

Süfyanizmin adini yine Bediüzzaman koyuyor. Desifre olmus bir hakikattir, simdi konusma zamani onlarda ve cevabini yanitlama zamani bizde. Üstad hala sual sormuyor fakat her saile cevab veriyor..
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

Bu konuyu değerlendir