Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

02.10.2010, 06:08

Gerginlik ve İstismar Politikaları

Referandum bitti.

%58 evet,% 42 hayır.

Sonuç vatana millete hayırlı olsun.

(İş bitti ya, rahatça hayırlı olsun diyebiliriz!..)

52 milyon seçmen, 38 milyonu oy kullanmış.

Yaklaşık 22 milyon kişi evet, 16 milyon kişi de hayır demiş.

İki tarafta da büyük bir çoğunluk var.

Buna dikkat etmek lazım.

Evet diyen de, hayır diyen de bu ülkenin vatandaşı, bu milletin evladı, bu vatanda hakkı ve hukuku var olan insanlar.

İşin mağlup ve galip tarafı yok.

Evet diyenler gururlanmasın, hayır diyenler mahzun olmasınlar.

Bunları niye söylüyoruz?

Şunun için:

Referandum öncesinde ipler çok gerildi.

Siyasetin ön cephesindeki insanlar eleştiri ve tenkit sınırını aşan ağır laflar ettiler.

Yüze bakılmayacak sözler söylediler.

Hem muhalefet, hem iktidar ölçüyü kaçırdı.

Her ne kadar Başbakan referandum sonrası, “Pensilvenya sakininden, Hakkari'nin seçimi boykot eden BDP'li kardeşlerine kadar teşekkür eden” kucaklayıcı bir konuşma yapsa da bu durumu değiştirmedi.

Bu konuşma bir nevi “Galibin adaleti, kuvvetlinin şefkati” olarak yorumlandı.

Zaten bu son seçimde ipleri daha çok geren iktidardı.

Bilhassa iktidarın Başbakanı.

Nedense iktidar yöneticileri gerilimden, istismar politikalarından çok medet umuyorlar.

Dikkat edin, her seçim önü böyle yapıyorlar.

Hatırlayalım:

2002 öncesi zaten 28 şubat gerilimi vardı.

Bu hükumet de bir nevi bu sürecin ürünü olarak iktidara geldi.

22 Temmuz seçimlerine ise 367 krizi ile girildi.

Zafer %47 ile iktidarın oldu.

Meşhur 27 Nisan e-muhturası olmasa...

Ya da bunun uzantısı olan 376 krizi çıkarılmasa 22 Temmuz %47 olur muydu, bilmiyoruz?

Ancak 29 Mart seçimlerindeki iktidarın aldığı %38 rakamı mühim ip uçları veriyor.

Yaklaşık % 10 gibi bir düşüş.

Demek ki gerilim politikaları iktidar partisini besliyor.

Bu referandumda da bu görüldü.

Ancak bu tür davranışlar ülkeye zarar veriyor.

Milleti geriyor, birlik ve beraberliği bozuyor.

Tarafgirliği derinleştiriyor, cemiyetin istinat noktalarını sarsıyor.

Şimdi bakın şu sonuçlara:

%42 hayır demiş.

16 milyon insan bu işe karşı çıkmış.

Halbuki bu mesele daha suhuletli, daha makul ve güzel bir üslup ile millete sunulsa idi, inhisarcı politikalar yerine umumun faydasına olan bir yol seçilse idi, muhakkak ki hayır oranı daha az çıkacaktı.

Ancak bakıyoruz genel temayüle, bütün fazilet iktidar partisinin başkanına yazıldı.

İçeride ve dışarıda bu bir 'Erdoğan zaferi' olarak yorumlandı.

Anayasa değişikliği geri planda kaldı.

Şimdi bu noktada “hayır diyenler” çok da haksız sayılırlar mı?

Türkiye ne yazık ki Tek parti idaresinden, 'Tek Adam' idaresine doğru gidiyor.

Bakmayın siz onların hak, hukuk, adalet dediklerine.

Bunlarınki galibin adaleti, haklının hukuku ve güçlünün ve istismarcıların zaferidir.

Pensilvenya sakinini de arkasına takan iktidar dolu dizgin gidiyor.

Şu dünyanın haline bakın.

Bir zamanlar Yeni Asya'yı siyasi olmakla suçlayanlar, şimdi geldiler siyasetin tam orta yerine oturdular.

Hani güzel bir söz vardır, “Bir Müslüman kardeşini ne ile suçlarsan, sen de aynısı ile suçlanmadan ölmezsin” diye.

İşte onun gibi.

Bakalım hayırlısı...

Ahmet Said AKGÜL | EuroNur - 02.10.2010



Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

Bu konuyu değerlendir