Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

09.07.2010, 14:41

karadeniz ve doğu anadolu tur'u

KAHRAMANMARAŞ YENİ ASYA VAKFI KARA DENİZ VE DOĞU ANADOLU’YA TUR DÜZENLEDİ

30 Haziran Çarşamba sabahı, Kahramanmaraş Hanımlar Yeni Asya Vakfı önünden İl sekreteri Dr. Mehmet Yüzbaşı nezaretinde hareket eden tur otobüsümüz , Sivas’a doğru yol alırken , Kur’an tilaveti, Risale-i Nur dersi ve ilahilerle yoluna devam ediyordu.
Öğle namazını , Yiğidolar şehri Sivas’ta cemaatle eda ederken , Selçuklular’dan kalma tarihi eserleri de resmediyorduk.
Şebinkarahisar’ın güzelliklerini temaşa ederken ikindi namazlarını eda ediyoruz.
Giresun’a varmadan önce , yemyeşil koruluklar içerisinde , bir çeşme başında mola verirken,bir kasa kirazı da afiyetle yiyorduk.
Bu arada parmaklar deklanşörlerden hiç inmiyordu.
Sahildeki ilk durağımız Giresun’da akşam namazıydı.
Namazlar camilerde kılınıyor , tesbihat ve dersler otobüste yapılıyordu. Tur boyunca tüm tesbihatlar ehl-i hizmet kardeşimiz, aynı zamanda gençlik komisyonu başkanımız Mehmet Furat’a havale edilmişti.
Yolculuğun sevindirici taraflarından biri de tüm camilerde bayanlar için yer ayrılmış olmasıydı.
Gecenin ilerleyen saatlerinde Trabzon’a varıyorduk. Orada bizi Ensar Ruhlu genç kardeşlerimiz karşılıyor ; saat yirmi dörtte muhabbet sofraları kuruluyordu. Bayan kardeşlerimizde , Trabzon Yeni Asya Vakfı hanımlar dersanelerinde konaklıyorlardı.
Perşembe sabahının ilk ışıklarıyla kısa bir şehir turu ve ormanlar içerisindeki meşhur köşkü geziyorduk. Tur rehberimiz Eyüp Kardeş gezdiğimiz yerler hakkında sürekli bilgiler sunarken, Rum banker’in muhteşem villasını geziyor , dönemin şahsiyetlerinin kıyaslarını yapıyorduk.
Maçka’daki Sumela Manastırı’nı gezerken rehberimiz bu muhteşem yapı hakkında bilgiler aktarıyor ;kilise duvarlarında ve tavanındaki resimlerin hangi manalara geldiğini anlatıyordu.
Sumela Manastırı bize göre İnancın ve İmanın günümüze bir yansımasıydı.İnsanlar inançlarını gizli olarak da olsa yaşamak için , sarp dağların sarp kayalıklarına ibadet mekanları yapmışlardı. Olsa olsa bunlar devlet otaritesinin Hıristiyan dindarlara baskılarından uzak mekanlarda , olağan üstü bir emeğin , bir çabanın , bir işçiliğin ve insan gücünün inancını baskılardan azade yaşayabilmesinin bir eseriydi. Ve inancın zaferiydi.
Summela gezisinin ardından , Akçaabat’ta enfes bir köfte ziyafeti bizleri bekliyordu. Midelerin bayramından sonra ruhlarımızın da bayramı olacaktı. Restorantın mescidinde. Akçaabat’ta Sera Gölü’de görülmesi gereken mekanlardan biriydi. Dağ silsilesinden kopan büyük kitlenin , akan ırmağın önünü kapatarak , Cenab-ı Hakk’ın nasıl Sera oluşturduğunu tefekkürle ve şükürle izledik.
Trabzon Boztepe’de çaylarımızı yudumlarken , Kradeniz’le Trabzon’un kucakalaşması , ruhumuza doyumsuz ilhamlar serpiyordu.
Tur otobüsümüz , Uzungöl’e doğru yol alırken , yeşilin ortasında , sanat-ı ilahi’nin zirvelerinde dolaşıyorduk. Cenab-ı Hakk’ın harika bir mu’cizesi , bir sanatı Uzungöl temaşası doyumsuz bir manzara sunuyordu tefekkür ufuklarımıza.
Gökyüzünün yürek hoplatan gürültüsü , çam dağlarını aydınlatan şimşeği , göğün yüzünü kaplayan kapkara bulutlar , kapkaranlık dağlar , kapkara gecenin ortasında kapkara Uzungöl. Ve Nur Kafilemizi rahmetle karşılayan iri yağmur taneleri , göl kıyısını arşınlamamıza müsaade etmeden bizi otel odalarımıza hapsediyordu.
Aynı gecenin Yarsı Namazı’nı kılmak için , Uzungöl Camii’ne otobüsümüzle hareket ediyorduk. Mesnevi-i Nuriye’mizide koltuğumuza sıkıştırarak Camiye girdik.Yatsı Namazı için hazır olan İmama uymuştuk.
Namaz sonrası Furat Kardeşle İmama doğru yaklaştık, mushafa ettik. Kendimizi tanıttık , nerden geldiğimizi , nereye doğru gittiğimizi özetledik.
İmam Efendi koltuğumuzdaki Risale’yi alarak baktı, sonra öperek başına koydu. Kafilemize dualar etti. ‘’ Keşke bizde katılabilseydik’’ dedi. Dersimizi arka sofada yapabileceğimizi de tenbihledi.
Caminin ışıkları sönerken , İmam Efendi de be- altı kişiden oluşan halkasıyla zikir dünyasına dalıyordu.
Bu hal , tarikat ehli’nin Üstadımız Hz.lerine Ve Risale-i Nurlar’a teveccühünün bir tescili gibiydi.
Cuma Sabahı , Sabah namazlarımızı Uzungöl’deki otel odalarımızda eda ettikten sonra, namaz tesbihatı ve dersimizi otobüsümüzde yaparken , Cenab-ı Allah’ın bin bir isminin tecelli cümbüşünü seyrediyorduk.
Rize’de Botanik Çay Bahçesi , Rize’ye hakim bir tepede kurulmuş. Denizle kucaklaşan Rize’nin fotoğrafları hem hafızalara , hem de fotoğraf makinalarının kayıtlarına geçiyordu.
Ayder yaylasına doğru yol alırken Ayet ül Kübra Risalesinin hakikatlerini bire bir yaşama imkanı buluyorduk. Hep zirvelerdeydik. Zirvelerden kopup gelen çağlayanlar , şelaleler arasında , bulutlar yanıbaşımızdan kayıp gidiyordu.
Mübarek Cuma gününün namazını Ayder’deki Camide eda ettikten sonra , alışılmış minval üzere Furat kardeş tesbihati yapıyor , namaz dersiyle yolculuk devam ediyordu. Ve Sarp sınır kapısına doğru hızla yol alıyorduk. Bakalım bizi Sarp’ta neler bekliyordu.
Sarp sınır kapısında , İbretlik bir manzara seyrediyoruz. Yekpare , tek köy, ortasından akan deresınır kabul edilerek ; baba oğuldan , amca yeğenden , anne kızından ayrılmış. Oradaki vatandaştan aldığımız bilgiye göre ; Köyün Türkiye tarafı Müslüman , ve camisi var , öbür yamacı Hıristiyan ve kilisesi var.
Nasıl oldu bu ?
Yeğeni Türkiye tarafında Müslüman , amcası karşı yakada oturuyor Hırıstiyan. Hayret.!
Sınırlar tesbit edilirken , köyün deresi sınır kabul edilmiş. Yani köyü bölüşmüşler. Köyün karşı yamacı Rusya da kalmış, bu yamacı Türkiye de. Komünist Rusya insanları Hırıstiyanlaştırmış. Bu yakadakiler Müslümanlıklarını korumuşlar.
Bu parçalanmayı , bu aile dramını tüm sınır boylarında düşünürsek feci bir manzara ile karşılaşmış oluruz.. Gıybetlerimiz ü, beddualarımız bilemediğimiz bir yönlere kayıp gitti.
Cuma gününün akşamı Hopa’da yıldızı bol bir oteldeyiz. Akşam olmak üzere. Yemeklerimizi yerken, rehberimizi otel görevlisine göndererek namazlarımızı nerede kılacağımızı sordurduk. Soruya muhatap olan zatın müstehzi yüz ifadesi sinir katsıyalarımı yükseltirken , rahberimiz otelde mescid olmadığını camiye gidebileceğimizi söyledi.
Camiye gidemiyeceğimizi , kafilede bayan yolcuların da olduğunu onlarında namaz kılacaklarını , bize seccade temin etmelerini söyledik. Rehber tekrar geldi seccadelerinin olmadığını bildirdi. Sarp’ta işler sarpa sarıyor gibiydi. Seccade yoksa aldırsınlar , yoksa yemekten sonra kalkar gideriz , yolumuza devam ederiz , bu otelde kalmayız dedim.
Bir müddet sonra bol yıldızlı otel yönetiminden bir haber geldi ; aşağıdaki kahvaltı salonunu mescid olarak kullanabilirmişiz. Yeni halı ve yeni seccade getirmişler ve sermişler.
Akşam , yatsı ve sabah namazlarımızı cemaatle orada eda ettik. Nmazda bizimle saf bağlıyanlar arasında otelde çalışan arkadaşlar da vardı. Anlaşılan o arkadaşta , bu direncin zaferinden memnun kalmıştı.
Ve cumartesi sabahında , Bediüzzaman Mevlidi’nin yapılacağı Van İli’ne doğru hareket ederken ; Artvin’in Şavşat Yaylaları doyumsuz güzellikler sunuyordu hafızalarımıza.
Serhat şehri Kars’a vardığımızda öğle olmuştu. Namazımızı ecdat yadiğarı camide eda ederken , Mübarek ecdadımızın , mu memleketin tapu senedei hükmünde olan eserlerini temaşa ediyorduk. Ruhları şad olsun.
Ağrı Dağı’nın karla kaplı zirveleri , uzun süre yol boyunca kafilemize eşlik etti. Üstadımız Hz.lerinin Doğu’daki aşiretlere verdiği dersleri terennüm ederek , ilk menzil , Nur Menzilimiz Doğubayazıt’a vasıl olduk. Üstadımız’ın hakiki tahsili olan üç ay süreyle kaldığı mekanlardaydık. Üstadımızla ve O’nun manevi makamıyla artık manen yüz yüzeydik.
İshak Paşa Sarayı’ndaki el sanatı , göz nuru taş işçiliğini geçmişin izlerini görerek ve geçmişimizi tahattur ederk dolaştık.
Ve gecenin ilerleyen saatlerinde Mevlid’in yapılacağı , Mübarek Üstadımız’ın menzilleri içerisinde önemli bir yer tutan Van İli’ndeki otel odalarımıza çekiliyorduk.
Pazar sabahı kafilemizle , Van Kalesi , Horhor Medresesi kalıntıları ve Erek Dağı eteklerindeki menzilleri ziyaret ediyorduk.
Van kalesi’nin başından ayağı kayıp düşerken ‘’Davam’’ deyişinin , O’nun Mehdiyet Makamı’nın bir işareti olduğu gerçeğini yakini olarak müşahede ederek hafızalarıomıza nakşediyorduk.
Yukarı Nurşin Camii’nde muazzam bir kalabalık vardı. Kalabalığın büyük bir bölümünü Doğu’da yaşıyan vatandaşlarımız oluşturuyordu. Aynı zamanda Doğu’lu ulema da mevlide iştirak etmişlerdi. Cizre’den , Mardin’den , Diyarbakır’dan , İzmir’den , İstanbul’dan , Mersin’den , Adana’dan ve yurdun dört tarafından iştirakler vardı Mevlid’e. Nur yüzlü insanlar muhabbetle kucaklaşıyorlardı. Üstadımz Bediüzaaman Hz.lerinin gösterdiği Nurlu ufukta kardeşçe buluşmuştu Anadolu İnsanı. Nur’un bayramı yaşanıyordu Van’da ; Türk’üyle , Kürd’üyle , Arap’ıyla İslam kardeşliğini tescilliyorlardı dosta ve düşmana.Ve bu kardeşlik tablosundan , ülkeyi yönetenlerin , barış ve kardeşlik yolunda alacağı dersler vardı şüphesiz. İnşallah onlar gereken dersi alırlar ve Bediüzzaman Hz.lerinin içtimai reçetelerini ve imani reçetelerini uygulama sahasına koyarlar.
Anlaşılan o ki , barış ve huzur için Bediüzzaman ve öğretileri bu memleket için kesinlikle yabana atılacak cinsten değil. O’nun gibi bir dahinin , bir vatan evladının Doğu’da dünyaya gelmesi ve Doğu İle Batı’yı kucaklaştırması vatanımız için büyük bir şanstır.
Anlatılamıyacak kadar derin hislerle ayrıldık Van’dan. Bu yolculuğumuz süresince , kafilemizdeki ailelerin çocukları şiirler yazmışlar Üstad’ları için, Risaleler ezberlemişler. Yol boyunca onlarda bizlere , o tatlı ve masum halleriyle bize nurlu , sevimli ziyafetler çektiler. Okanlar , İbrahimler , İremler, cananlar, Zehralar geleceğin genç Saidleri olacağının müjdelerini verdiler.
Dönüş yol güzergahımızda Veysel Karani Hz.leri vardı. Dualar edildi , fatihalar bağışlandı. Malabadi Köprüsü’nün heybetli hali hafızalarımıza nakşedildi.
Adıyaman Nemrut Dağı’nda güneşin ilk ışıkları kafilemize merhaba derken , dillerde tekbir , gönüllerde zikr-i ilahi olarak karşılık buluyordu güneşin aşagı dağların arasından yükselişi.
Kafilemizdeki tüm cemaatin , bütün yolcuların , Yeni Asya Kahramanmaraş Vakfı’ndan bir temennisi vardı. Bu organize proğramların , turların benzerlerinin çoğaltılması dileği.
Sağlık , sıhhat , huzur , afiyet , dirlik , birlik , beraberlik ruhu içerisinde İnşallah.
Atilla yılmaz-Kahramanmaraş

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir