Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

11.02.2009, 09:57

Amerikan vahşi kapitalizminin yükselişi ve düşüşü (1)

Robert MıRANDA

Amerikan vahşi kapitalizminin yükselişi ve düşüşü (1)





ıkinci Dünya Savaşı sonrası Sovyetler Birliği komünist devrimi dünyaya yaymak adına agresif bir politika izlemiştir.

Onlarca yıl boyunca, Afrika, Latin Amerika ve Asya ülkelerinde komünist devrim yaptırmak için milyonlarca ruble harcayan Sovyetler sonunda kaynaklarını tüketti.

Sovyetler dünya genelinde komünist devrimleri desteklemek adına bu denli para harcarken, diğer yandan da kendi altyapılarını ve askerî kuvvetlerini modernleştirmek için para harcamanın önemini kavrayamadılar ve bunda başarısız oldular.

1980’lerin ilk yıllarında ise, Başkan Ronald Reagan’ın Beyaz Saray’da görev başına gelmesi Sovyetlerin gafil bir dönemine denk geldi. Reagan’ın yeni bir silâhlanma yarışına soyunması ve “Star Wars” gibi bir nev'î teknoloji savaşı başlatması Sovyetleri güçsüz bir konuma düşürdü.

Amerika’nın askerî gücü gün geçtikçe gelişmeye başladı, böylece Sovyet etkisi zayıflama eğilimine girdi, çünkü Sovyetlerin askerî gücü oldukça demode olmaya ve eskimeye yüz tutmuştu. Sovyet tankları oldukça yavaş ve hantaldı, buna mukabil Amerika’nın tankları son teknolojiyle donatılmıştı ve saatte 50 mil gibi hızlarla hareket edebilmekteydi.

Amerika Deniz kuvvetleri 600 gemilik modern ve yeni bir donanma teşkil etti, üstelik bu donanma en modern teknolojilerle donatılmış ve tarihte daha önce görülmemiş donanma silâhları ve hava gücüyle de desteklenmişti. Sovyet deniz kuvvetleri ise bu alanda da geriye düşmekten kurtulamıyordu.

Zaman içinde Sovyetler Batı dünyası karşısında askerî olarak geriye düştüklerinin ve Amerika’nın ve onun Batıdaki müttefiklerinin ordularını nasıl modernize ettiklerinin farkına vardılar.

Sovyetlerin dünyadaki komünist devrimleri desteklemek ve ayaklanmaları finanse etme yetisi, Sovyetleri felç eden borç ve ekonomik buhranla birlikte gittikçe azalmaktaydı.

Sovyetler ordularını modernize etmek için yeni silâhlar test etmek zorundaydılar. Tıpkı Alman Nazi’lerin ıspanya iç savaşını fırsat bilerek silâhlarını test etmesi gibi, 1970’lerin sonu ve 1980’lerin başında Afganistan da Rusya’nın silâhlarını denemesi ve test etmesi için müthiş bir deney alanı haline geldi.

Ancak yıllar süren Afganistan Savaşı Sovyetlere çok pahalıya mal oldu zira Afganistan direnişinin baş aktörleri “mücahitler”, Vietnam savaşında kullanılan ve Lübnan, Granada ve Panama gibi küçük çatışma bölgelerinde de test edilen modern Amerikan silâhları ile desteklenmekteydi.

Mücahitler Sovyetlere karşı Amerikan silâhlarının da desteğiyle kahramanca bir mücadele verdiler ve bunu yaparak da dolaylı olarak Sovyetlerin dünya genelindeki komünist devrim hareketlerini de baltalamış ve zayıf düşürmüş oldular. Sovyet kaynakları gittikçe kurumaktaydı ve böylece dünyanın bir çok ülkesinde başlayan komünist devrim ayaklanmaları Amerika Birleşik Devletleri tarafından desteklenen yerel hükümetler tarafından bertaraf edilmekte ve komünist tehlike zayıflatılmaktaydı.

Ancak dünya genelinde komünist tehlike zayıflarken, bir yandan da onun ekonomik sistem alternatifi olan kapitalizm güçlenmekteydi. Modern silâhlarla süslenmiş ve desteklenmiş olan Kapitalizm diktatörlükleri, komünist ayaklanmalarını durdurma adına çok etkili oldu.

1980’lerin sonlarına doğru Sovyetler Birliği artık topallamaktaydı. Sovyet cumhuriyetleri dağılmaya başlamış ve Rusya’nın yetmiş yıllık uzun bir süreçten sonra artık dünyada komünist devrimi destekleyecek gücü kalmamıştı. En son komünist devletler de yavaş yavaş serbest piyasa demokrasilerine evrilirken, bu sefer sahneye çıkan Amerika’nın neo-konservatif güçleri dünyayı vahşi bir kapitalist sisteme uydurmak üzere çalışmaya ve gayret göstermeye başladı.

Eski Başkan Ronald Reagan Sovyet tehlikesiyle mücadele etmekle meşgulken, kendi siyasî tabanını oluşturan neo-konservatif güçler de Amerika Birleşik Devletleri’nde kapitalizmin kontrolü ele alması için uğraşıyordu. Sovyetlerin düşmesinden sonra ise, Amerikan neo-konservatifleri vahşi kapitalizmi dünya geneline yaymak için müthiş bir mecra bulmuşlar ve bunu değerlendirmek istemişlerdi.

Bu kâr merkezli şirketlerin oluşturduğu kapitalist sistem halkı koruma konusunda güvenilmezdi zira onların asıl amacı sadece kârlarını arttırmak ve para kazanmaktı, halk için iyi birşeyler yapmak değil... Ne zaman ki kâr etme şartları halkın çıkarlarıyla ters düşecek ve çatışacak olsa, her seferinde kâr etme seçeneği tercih edilirdi! Dolayısıyla kapitalistler halkın koruyucusu değil yağmacısı haline geldiler.

1990’lı yıllar süresince ve yeni çağın başlarında da, yağmacı sistem kapitalizmin zehirli yılanı gelişmekte olan “üçüncü dünya ülkelerine” doğru yol almaya başladı ve bu ülkelerde açgözlü ve hırslı bir vurgunculuk sistemi yerleştirmeye çalıştılar.

Komünizm düştükten sonra vahşi kapitalizmin mimarları dünyada yeni korkular ve düşmanlar üretmek istediler. Vergi ödeyenleri, silâhlara para harcamak ve kapitalizmin güçleneceği bir siyaset gütme konusunda ikna edeceklerdi. Böylece dünyada gereksiz silâhlanma yarışına hız verecek ve yeni korku kaynağı haline gelmesi adına, düşman olarak ıslâm seçildi.

Amerika Birleşik Devletleri’nde neo-konservatifler, girişimciler ve yatırımcılar için gereken her güvenceyi sağlamışlardı, girişimciliğin ana kuralı da “yüksek risk, yüksek kazanç getirir”di. Kısıtlamalar olmayınca girişimciler bu riskleri rahatlıkla göze alabiliyordu. Zira gördüğümüz gibi kriz zamanlarında vahşi kapitalistlerce hazırlanan kurtarma planları, hep vergi ödeyen halkı, yüksek risk alan girişimci ve yatırımcı şirketlerin risklerini ve kayıplarını karşılamaya ve böylece onları korumaya zorlamaya matuftur.

şimdi bu sebeple bugünlerde Amerika tarihinin en büyük ekonomik felâketiyle karşı karşıya gelmiştir. Eğer Amerika dünyayı vahşi kapitalizmin ilkelerini uygulamaya zorlamaya devam ederse, bu dünya topluluğu için büyük bir felâkete yol açabilir.


TERCÜME: UMUT YAVUZ


The Rise and Fall of American Predatory

Capitalism -1-


After World War II the Soviet Union aggressively followed a policy to expand Communist revolution across the globe.


Decades of spending rubles in support of small Communist revolutionary campaigns in countries of Africa, Latin America and Asia , bled the Soviets of their resources. While the Soviets spent money in order to support communist revolutions around the world, they failed to recognize that it was just as important to invest in modernizing their own infrastructure and military.


In the early 1980s, President Ronald Reagan’s assent to the White House caught the Soviets by surprise. Reagan's push to lead a new arms race and the development of technology warfare such as “Star Wars” put the Soviets in an awkward position.


American military power grew, Soviet influence began to deteriorate because its military was slowly becoming obsolete. Soviet tanks were slow and cumbersome while new American tanks incorporated the latest technologies and moved in speeds of over 50 miles per hour.


Soviet navel forces were also at a disadvantage as the American Navy modernized into an over 600 ship fleet capable of employing the most modern technologies in aircraft and ship weaponry never seen in the history of the world.


By the time the Soviets realized their military was becoming inadequate against the West, America and its Western allies were well ahead of modernizing their military.


Soviet ability to support Communist revolutionary insurgence around the world began to crumble under the weight of debt and economic strains afflicting the Soviet empire.


To modernize its military the Soviets needed to test new weapons. In the late 1970’s and 1980s Afghanistan became to Russian weapons scientists what Spain ’s Civil War was to NAZI German weapons scientists, a haven for weapons testing and experimentation.


Years of fighting the Afghanistan War proved costly for the Soviets because the Afghanistan resistance, the “mujahedeen”, had been supplied with modern American weapons the United States tested during the Vietnam War and subsequent smaller skirmishes around the world such as Lebanon , Grenada and Panama .


The “mujahedeen” beat back Soviet aggression in Afghanistan using American weapons and in doing so, indirectly beat back Soviet sponsored Communist revolutionary campaigns around the world. Soviet resources began drying up leaving many communist revolutionary campaigns set up for certain defeat by governments supported by the United States.


As Communist influence around the world began to decline Capitalism began to rise up as the economic system to practice over the system of Communism. Dictatorships that embraced Capitalism were rewarded with modern weapons capable of detecting and routing out Communist insurgency.


In the late 1980s the Soviet nation was in shambles. Soviet Republics began seceding and Russia , after over seventy years, could no longer support a policy of world Communist revolution. As for former Communists Republics turning into free market democracies, the neo-conservatives in America began incorporating them in their efforts to transform the world economy into a predatory Capitalist system.


While former President Ronald Reagan was busy dismantling the Soviet threat, it was his political base of neo-conservatives that began dismantling the controls which regulated Capitalism in the United States . After the fall of the Soviets, America ’s neo-conservatives initiated a policy to expand predatory Capitalism across the globe.


This system of unregulated profit-seeking corporations cannot be trusted to protect the public, because their main objective is to make profits, not to be a do-gooder for the public. Whenever profit-making conflicts with the public interest, profit-making wins! Thus they become predators on the public, not protectors of the public.


All through the 1990s, and much into the new century, the predatory system of Capitalism moved its snake like charm into developing "third world countries" and began establishing a system of self-indulgence and gluttonous profiteering.


The fall of Communism has left the architects of predatory Capitalism seeking out new enemies to point to as reason for raising fear and forcing continued capitulation, among the taxpayers, to spend money on weapons and advancing policy that only benefits predatory Capitalism. Islam has become that new driving force to raise fear and to justify needless military spending.


In the United States the neo-conservatives were able to deregulate so much it made the mantra of entrepreneurial culture is that high risk goes with high reward countercultural. Without regulations, many entrepreneurs were able to avoid risk because, as we see with the bailouts being proposed, predatory Capitalism forces the taxpayers to cover the losses of high risk entrepreneurial campaigns.


Which is why today, America faces the most catastrophic economic calamity of its history. If America continues to pursue world domination under predatory Capitalist guiding principle, it will be a disastrous venture for the world community.

11.02.2009

E-Posta: rmiranda@wi.rr.com

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir