Giriş yapmadınız.

1

17.10.2007, 13:47

Ağustos 2007 - Kapak: Küresel Isınma

[img:215:300]http://www.yeniasya.de/gencyaklasim/images/kapaklar/2007-08.jpg[/img]

Daha birkaç yıl öncesine kadar insanlığın teknoloji ve sanayideki gelişmeleri, birer insan olarak bizi heyecanlandırır, bu gelişmelerle beşeriyetin bir ferdi olarak iftihar ederdik. Ancak son yıllarda teknoloji ve sanayi, insanlığa getirdiklerinden çok insanlıktan götürdükleriyle konuşulur oldu. 10-15 yıl önce telaffuz edilen ve sonra tekrar gündemden düşen “ozon tabakası deliniyor” şeklindeki yakınmaları bilmem hatırlar mısınız? O zamanlar sık sık dile getirilen “ozon tabakası” yerine bugün başka bir kavramı, “Küresel ısınmayı” konuşuyoruz. Önce son yılların en ılık kışını yaşarken, sonra kuraklık ve aşırı sıcak yaz aylarında gündemimize geldi küresel ısınma. Barajlardaki seviyenin düşmesi ve kuruyan su kaynakları ile daha fazla önem kazandı. Biz de Genç Yaklaşım olarak, sıcak bir yaz yaşadığımız şu günlerde küresel ısınmayı Ağustos sayımıza taşımaya karar verdik. Aykut Tanrıkulu’nun yazısının başlığı küresel ısınmayı farklı bir bakış açısıyla ifade ediyor: “Yer ve gök insana ağlamazsa…” Abdullah Yaşar, “Dünya da bir nefistir. Bir gün gelecek o da ölecek” derken “Neler oluyor dünyamıza?” diye soruyor. Recep Bozdağ, “adalet” ve “iktisat” kavramlarıyla açıkladığı küresel felakette, küresel aktörlerin rollerine dikkat çekiyor. Ayşegül Akakuş’a konuşan Serhat Asım Vakkaslı, “Dünya son nefesini mi alıyor?” sorusunu cevaplandırıyor. Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz gençler de, yerküremizin geleceği konusundaki kaygılarını ve önerilerini paylaştılar bizimle. şair ve yazar Yavuz Bülent Bakiler’in, şiirle, yazıyla olan hasbihalini anlatırken, baba-oğul ilişkisine dair söyledikleri dikkat çekici. Habib Fidan, “Geçmişten günümüze: Zafer ayımız Ağustos”u anlatırken, bir tarih geçidi yaptırıyor. Umut Yavuz ise, “Güneşe giden yol”culuğa çıkarıyor bizi. Mustafa Said ışeri, ilginç bir çalar-saati anlatırken, sabah namazına dair hakikatleri hatırlatıyor. Süleyman Kösmene, “Gençleştiren aylar”ı, Üç Ayları yazıyor. Biz de tüm ıslam aleminin Üç Aylarını kutlarken, Kur’ân ahlâkı konulu Eylül sayımızda buluşana kadar sizi dergimizle baş başa bırakıyorum.

Ağustos sayısı: http://www.gencyaklasim.com/index.php?option=com_magazine&func=show_edition&id=10&Itemid=100
"We are the Warriors of Love, We Have no Time For Enmity"

2

17.10.2007, 15:04

Bu küresel ısınma meselesinde herkes hemfikir tamam da, bunun en çok reklamını yapan, bu konuda filmler çeken ülke abd en fazla kirletmiyor mu dünyayı? araba egzozunu küresel ısınma filmi diye çekenler, yanı başımızda Irak'ta, her gün havayı, suyu, toprağı kirletiyor! Ot bitmeyecek hale getiren bombalar atıyor! Sanki cambaza bak deniyor, ve kimse asıl suçluya suçunu hatırlatmıyor!

3

28.10.2007, 19:32

Dostuma dostça


Yürüyorum… Bazen sessiz bazen haykırarak yüreğimdekileri… Yürüyorum bilinmeyen gecelerden bilinmez sabahlara. Yürüyorum karanlıkları yırtarak. Sen dostum, sen arkadaşım, sen sırdaşım. Seninle yürüdüğümüz yollarda yalnız başıma yürüyorum. Unutulmaya yüz tutan dostluklardan sıyrılarak senin dostluğunu anıyorum her sabah güneşe karşı. Tek ağlayan sendin bana, tek üzülen bendim sana…
Yalnızlıklarımızın içinden bulmuştuk birbirimizi. Sen hüzünlü gecelerde kendini ararken ben seni arıyormuşum yalnız yüreğimde. Senin dost yüzünün samimiyeti bir güneş gibi aydınlatmış yüreğimi. Kalabalıklar arasındaki kimsesizliğimi silmiş götürmüş bir ikindi vakti.

Bir ses, bir söz, bir dua, bir tebessümdür seni hatırlatan; sende bulduklarım gibi tatlı sohbetlerin doyumsuzluğu, tartışmalarımızın bilgeliği, yalnızlıklarımızın birleşimi doğurdu bu dostluğu. şimdi ellerim titrerken biliyorum ki senin aklındayım. Beraber yürüdüğümüz yollar aklında, senin titreyen sesin benim ısrarlı vurgulamalarım aklında…

Kaybettiklerini düşünüyor musun dostum? Hani nerede bebekliğindeki oyuncakların? Nerede çocukluğundaki kırmızı pabuçların? Nerede gençlik günlerin? Nerede çizgisiz yüzün? Nerede dostun? Yoksa beni de mi kaybettin? Yok yok olamaz. Biz söz verdik birbirimize değil mi! Bu dostluk kaybetmeyecek! Kaybetse de kaybetmeyecek. Biz kaybetmedik dostum. Kaybetmeyeceğiz! Senin bana öğrettiklerin bende saklı, benim sana söylediklerim sende… Biz kaybetmiş olabilir miyiz? Bir mektepmişiz birbirimize şimdi daha iyi anlıyorum. Aramızdaki mesafe mi? Nedir ki o! Bir nefes alımlık bence… Bir el uzatımlık… Bir adımlık mesafe.

Biliyorum sessiz bir ağacın yanındasın. Rüzgârın esişiyle için ürperiyor. Titriyorsun birdenbire soğuk kış günlerindeki gibi… Hatırlar mısın uzun kış gecelerini? Senin sesin ısıtırdı evimi. Yalnız kalmak ya da kalabalıklar arasında boğulmak korkumu sen yok ederdin her zaman... şimdi sesin evimin duvarlarında yankılanıyor…

Efkâr yıkıyor bana bıraktığın bu kenti… Hayal aynalarım kırılıyor sensiz. Sessizlik içinde senin sesin var her an… Bir yağmur yağıyor bu yaz mevsiminde belli ki uzun sürmeyecek. Yağmur damlaları yüreğime düşüyor, senli diyarların dört mevsim yağmurlarından seni getiriyor…

Türküler mi? Halen seni anlatıyor. Bu türküler hiç susmayacak

Romanlar mı? Halen senden bahsediyor… Bizim romanımız bitmedi.

Sahildeki bank mı? Sen halen ordasın… Deniz rengi ceketin de yanında…

Geceler mi? Geceler deprem getiriyor yüreğime… Deprem olur içimde gecelerce!

Resmin mi? Hep yanımda. Sanki gözyaşlarını anlatıyor…

şehir mi? şehre yağmur yağıyor. Sensiz, yalnız ve çaresiz…

Ben mi? Sensizliğin içinde seninleyim…

Sen mi? Sen uzaklardasın…

“şehre yağmur yağıyor ve sen uzaklardasın”

Dostum, sabahın ilk ışıklarında aç pencereni, yağmur diyarındaki tertemiz havayı çek ciğerlerine. O mis gibi havada ben varım iyi bil… Benim şehrimdeki havada da sen…


Süleyman Beydilli
Ben beni biraktigim zaman, sen beni birakma Yarab! Yunus Emre

4

28.10.2007, 19:35

Susmaya ne dersin?


Söyleyecek hiçbir şeyin yoksa, susmaya ne dersin?

Söyleyecek sözü olanları dinlemeye, anlamaya ne dersin?

Kitap sayfalarının arasında dolaşmaya…

Kâinatı okumaya…

Suratını okşayan rüzgârı, saçlarını ıslatan yağmur damlasını, ayaklarındaki kum tanelerini hissetmeye…

Güneşin batışını, hayata dair anlatacakları olan bir filmi, yıldızları, uzaklaşan bir gemiyi izlemeye…

Hastanedeki hastaları, cezaevlerindeki mahkûmları, kabristandaki mezar taşlarını görmeye…

Yollardaki bir taşı, bir düşeni, bir kendini kaybedeni kaldırmaya ne dersin?

Biraz düşünmeye, geçmişe, geleceğe gitmeye…

Sorular sormaya, hayata, kendine, dünyaya dair…

Kafa yormaya, hep ertelediğin konularda…

Bir cevap bulmaya, bir cevap veren bulmaya; içinden çıkamadığın problemlere dair…

Söyleyecek hiçbir şeyin yoksa, söyleyecek bir şeyi olanlardan bir şeyler öğrenmeye ne dersin?

Bugüne kadar söylenmiş sözlerin üzerinde durmaya; kiminin altını kırmızı, kiminin mavi, kiminin siyah kalemle çizmeye; kiminin üstünü çizmeye, kimine bir harf, bir kelime, bir ünlem eklemeye ne dersin?

Yeni bir şey söylemeyeceksen, daha önce söylenmiş sözleri bu kadar yüksek sesle, bu kadar kendi keşfinmiş gibi bağıra bağıra söylememeye ne dersin?

Kendini biraz hesaba çekmeye, cevaplarının doğruluğunu kontrol etmeye, hatalarını kabul etmeye…

Biraz bozmaya ezberlerini…

Biraz değiştirmeye kurduğun cümleleri…

Teslim bayrağını çekmeye…

Yeni şeyler öğrenmeye…

Yeni şeyler söylemek için susmaya…

Ama susarken de içine hiçbir ima katmadan, sadece susmaya…

Bir şey biliyormuş gibi değil. Kâle almıyormuş gibi değil. Kendini ağırdan satıyormuş gibi de değil. Gümüş olan söze tercih edilesi bir altın değerinde olduğundan hiç değil…

Daha yolun başındaymış, daha öğrenecek çok şeyi varmış, söyleyecek hiç ama hiçbir şeyi yokmuş gibi susmaya…

Bir “Konuşursam yer yerinde oynar havasında” değil. “Fırtına öncesi sessizlik” gibi de değil. Sesini akort ediyormuş gibi hiç değil.

Söyleyecek sözü olmayan herhangi bir insan gibi…

Susmaya ne dersin?


Murat ÇETıN
Ben beni biraktigim zaman, sen beni birakma Yarab! Yunus Emre

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

5

28.10.2007, 22:21

Alıntı sahibi ""nurciv""


Daha yolun başındaymış, daha öğrenecek çok şeyi varmış, söyleyecek hiç ama hiçbir şeyi yokmuş gibi susmaya…

Söyleyecek sözü olmayan herhangi bir insan gibi…

Susmaya ne dersin?


eyvallah derim.. baska bisey demeye deyüzüm yok zaten...

yazinin tamami muhtesem, paylasim icin saol civcivim.

bunlar sanirim GencYaklasimdan dimi?
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

6

29.10.2007, 07:05

evet canim gencyaklasimdan, yoksa sen hala abone olmadin mi dergiye? :soru:

:hmmm:
Ben beni biraktigim zaman, sen beni birakma Yarab! Yunus Emre

Zehracan

Süper Moderatör

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

7

29.10.2007, 12:14

:roll:
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

Mesajlar: 108

Meslek: Öğretmen

Hobiler: Risalei- Nur -Eğitim Öğretim- Bulmacalar - Arılar ve Bal

  • Özel mesaj gönder

9

06.06.2008, 19:40

çevreci ödülü

Gençyaklaşım dergimiz bu sayısıyla çevre konusundaki yazılarından dolayı ödül almıştır.
Emeği geçen arkadaşlarımızı kutluyor, başarılarının devamını diliyorum.
Her nefis ölümü tadacaktır.
Ayeti Kerime meali

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir