Giriş yapmadınız.

1

14.02.2009, 01:51

Hatemül Evliya

Selam Aleykum tekrardan ;

Umarım doğru yere başlık atmışımdır ve bilgilenirim.

Ebu'l Afali'nin Tasavvuf kitabını okurken son bölümde Son Evliya bölümü vardı.Bunun ıbn Arabi olduğu düşünülüyor ve kendisi Evliyalığı nasıl Hazreti Peygamber nebiliği mühürlediyse ,kendisininde evliyalığı mühürlediği söyleniyor.

Acaba bu konuda bilgisi olan varsa hem ıbn Arabi üzerine hemde konu üzerine birşeyler yazarsa sevinirim.Birde dileğim şu ki uzunca bir yazı copy-paste edilmesin.Uzun yazı okumaya eyvallah ama copy-paste yazılarının çoğunu okudum.
Ben yasadkça Kur'an'in bendesiyim
Ben Hz.Muhammed'in ayaginin tozuyum

2

25.03.2009, 00:55

ve aleyküm selam kardeşim!
bu soruyu cevaplandırma değil de sadece sana fikir verme açısından bi şey yazmak istiyorum:
muhyiddin arabi (k.s.) 1200 lü yıllarda yaşamış eğer o son evliya ise imam-ı rabbani ks(1600), mevlana halidi bağdadi ks(1800), aziz mahmud hüdayi(1620)hatta said nursi ks evliya değil midir? ama hatemül evliyanın makamı çok yücedir belki buna istinaden öyle denmiş olabilir :)

3

31.03.2009, 12:32

Hatemul Evliya

Kardeşim şeyhin öyle bir kastı asla ve kat'a yoktur ve hatta aslında kıyamete kadar gelecek evliyanın isim ve sil silesinde belirtirim ama itikadda hataya düşenler olur diye çekindiğinden bildirmediğini dahi bildirmiştir o müberek zat.O güzideler hakkında Hatemül Evliya bahsinde Muhiddini Arabi Ks.hazretlerinin fususil hikeminde aynen şöyle aktarılmakta
Zat’tan gelen bağış ve hediyeler ancak ilahi tecelli yoluyla gelir ve

Zatî tecelli, ancak kendisine tecelli olunanın istidadı suretinde olur, bunun dışında

Zatî tecellinin olması sözkonusu değildir. Kendisine tecelli olunan kişi, Hakk’ın

aynasında kendi suretinden başkasını görmez; ve Hakk’ı görmez. Ve kendi suretini

ancak Hakk’ın aynasında gördüğünü bilse bile, tıpkı zahirdeki ayna için sözkonusu

olduğu gibi, O’nu görmesi mümkün değildir. Aynaya baktığında, ve onda suretleri

gördüğünde, kendi suretini ve başka suretleri onun vasıtasıyla gördüğünü bilsen

bile, aynanın kendisini göremezsin. ımdi, Allahu Teala bu durumu, kendi Zatî

tecellisi için bir misal olarak sundu, öyle ki kendisine tecelli olunan O’nu bilsin diye.

Ve görüm [rü’yet] ve tecelliye bundan daha yakın olabilecek bir misal yoktur.

Aynada kendine baktığında, aynanın kendisini görmeye çalış, hiç kuşkusuz onu

hiçbir zaman göremezsin. Bu “aynadaki suret” misalini anlayan bazı kimseler,

görülen suretin, görenin gözüyle ayna arasında olduğunu düşündüler. Bu onların

ilim olarak varabildikleri şeyin son noktasıdır. Ve iş, bizim söylediğimiz gibidir ve

biz bunu Fütühat-ı Mekkiye’de açıklamıştık. Ve sen bunu deneyimlediğinde,

yaratılmış olan için daha bir üstü olmayan amacı deneyimlemiş olursun. Böyle

olduğundan dolayı, bu derecelerden daha yükseğine ilerlemeye tamah etme ve

kendini yorma! Bundan ötesi hiç bir zaman olmuş değildir ve bundan sonrası

katıksız yokluktur. ımdi, O, nefsini görebilmen için sana bir aynadır; ve sen de –

hiçbir şekilde O’nun kendisinden başka bir şey olmayan– ısimlerinin hükümlerinin

zuhurunu müşahedesinde O’na bir aynasın.

Ve böylece, iş karışık ve içinden çıkılmaz hale gelir. ıçimizden bazıları, bu konudaki

bilgisizliklerini kabullenerek, “ıdrakı idrak etme konusundaki acz, idrakın

kendisidir” dediler. Ve aramızda bilenler ve böyle söylemeyenler vardır; ve bu,

sözün en iyisidir. Bilgi, bu kimselere acz değil, sessizliği vermiştir.


izahı yapıldıktan sonra Hatemül Evliyanın hakikatı esrarına girer şeyhi Ekber

Ve bu, Allah’a ilişkin en yüce bilgidir ve bu bilgi ancak Hatem-i Enbiya ve Hatem-i Evliya için

sözkonusudur. Ve bu bilgiyi nebi ve resuller ancak Hatem-i Enbiya’nın kandilinin

nurundan görmüşlerdir. Hatta, hiç kuşkusuz, resuller bilgiyi ancak Hatem-i

Velayet’in kandilinin ışığından görürler, çünkü şeriat getirme risaleti ve nübüvveti

sona ermiştir, öte yandan ise velayet hiçbir zaman sona ermez. Ve resuller (aynı

zamanda) evliya olduklarından dolayı, sözkonusu bilgiyi Hatem-i Velayet’in

kandilinin ışığından görürler; böyleyken, nasıl olur da onlardan daha alt mertebede

olan evliyalar başka bir yerden alabilirler? Her ne kadar Hatem-i Evliya, Hatem-i

Enbiya’nın şeriatına bağlı ise de, bu durum onun makamını alçaltmaz ve ona ilişkin

inanışımızla da çelişmez. O, bir yanıyla aşağıda, bir yanıyla da üsttedir. Öne

sürdüğümüz bu şeyler şeriatımızın zahiri tarafından, Ömer’in Bedir’de ele geçirilen

esirler hakkındaki hükmünün üstünlüğünde ve hurma ağaçlarının aşılanması

meselesinde gösterildiği gibi, doğrulanır; o halde, kâmil kişinin her şeyde ve her

mertebede en önde olması zorunlu değildir. Ricalullah, ancak Allah’ı bilme

mertebelerinin yüceliğini dikkate alırlar; dünya hadiselerine gelince, bunlarla

kendilerini meşgul etmezler. Bu şekilde, sözünü ettiğimiz şey doğrulanmış oldu.


Ve daha sonra ki kısımlarda bu hakikatı detaylandırarak açar açar ....aslında söylenilmek istenen şey tamamen Levlake sırrı hakikatının Hatemül Enbiyanın büyüklüğünün esrarırının hatemül evliya ile deşifresinden decode oluşundan öte bir şey değildir.Elifin den nasıl Aşkı ılahi ve o Aşkı ılahiden nasıl bir Rahimiyeti ılahi şeklinde B nin sırrının sırı tezahür ettiğini ve B nin hakikatının yaratıldığını ve o hakikatte Nuru Muhammedi olan B nin altındaki o noktanın hakikatının sırrında Zatı Akdesi ılahnin şuunat-ı ılahiyesinin nasıl teceli şen ve tezahür ettiğini ve o noktada nasıl bir Rahmeti ılahi ve Muhabbeti ilahi tezahür ettiğini Hatemül Evliya üzerinden Hatemül Enbiyanın sırrı olan şecerei hilkat mayei Kainatı hakikat olan Muhammedi nur un o gülden sadır olan gül bahçesinde ki farklı gülenmeleriyle hakikati başları taçlanarak açmasının sırrından öte bir sır değildir.Affınıza sığınarak şeyh Ekber ve onla alakalı kısa bir malumat tarzında bir yorumuda aktararak burda kesiyorum, bu büyük hakikatı belki fazla dillendirmekten gerçek bir fasık olarak hicab ediyor sizın gibi namzeti Hatemi Evliyanın meseleyi ilerde sırra ve o sırdaki lezzetlere müptelalara istifade adına dahada açabileceğinizi ümit ediyor ve bunuda sabırsızlıkla bekliyorum.

şeyhi Ekber Muhiddin Arabi hazretleri ve Füsus-ul Hikem adlı bu eser, Vahdetul Vucud meselesinden dolayı çok eleştiri toplayan fakat ımamı Rabbani hzlerinin konuyla ilgili 357.470. ve 480.ve dahi vefatı dolayısıyla tamalanamayan 521. mektuplarında, Vahdetul şuhudu savunan görüşünün temelde onunkinden çok farklı olmadığı müşahade edilir, ve ımamı Rabbani müceddidi elfi sanii hazretleri aslında vucut meselesinin kelimelerin farkı giderilerek ortak bir noktada anlaşılabileceğini ifade ederekde bir anlamda şeyhi aynı zamandada savunmuşdur.Bediüzzaman hazretleride şeyhi Ekber Muhiddin Arabiyi tekzib ederken dahi onu onure ederek Kartal diye hitab etmiş, görüşlerinin doğru olduğunu fakat Ashab meşrebli Hakikat asrının sahibi Mehdiyi Azamın bakışı ile de hakikatın mülk cephesiyle bağdaşmadığnı ifade etmiş ve Muhiddin Arabi gibi Muhakkikini Sofiyi hallerinden meydana gelen bu görüşlerinden dolayı durumlarına Mesnevi Nuriyenin nokta bahsinde kısa ve analşılır şekilde izah edip, o konumdaki evliyanın yollarında tenkidden muaf olduklarını tam net bir şekilde izah etmişdir.Bazen Bediüzzaman Mehdiyi Azam Hazretlerinin müşahadetullahdan olan meselelerini tam anlamak ve Risalei Nuru batınından okumak için dahi Hatemül Enbiyanın Nurunun ve kendisinin velayeti sureti varisleri ve parçaları olan, bu büyükleri aynı çıkış ve bakış noktalarında, farklı seyirlerlede gelseler dahi onları o tekvinin hakikatı olan o nurun noktasındaki hakikatın çekirdeği olan o tek hakikatde yakalamak, muhakkakki bize zararı değil faydası olabilecek bir meseledir fakat bunun için yinede dalmaya ihityaç olacaktır dalmak ise o nurun mayesinden alınan nefesledir, herbiri o nurun bir parçası ve dalarken size bahşi ılahi olarak o haikatların decodesine imkan veren, o nurun şuunatı ılahiye nin sırrı ikramıyla suret ve beden hali almış, Arz ve semaya sığmadım yalnız mümin kulumun kalbine sığdım muhatabının mazharları olan alemi gayb ve alemi şahadet ortasında insani berzahlardır, berzahi mecullerdir,kab-ı kavseyn hudut ve istidatlardırlar. Vahidiyetin Ehadi tecellisi olan Esma-i ılahinin mazharlarının zemini ve hakikatıdirler.Hakeza daha sonsuza kadar varacak bir genişleme ve ıkramı ve şuunatı ılahiye mazhariyetle çok çok vasıf ve keyfiyet ve sırrı; mahiyet, şahsiyet ve hakikatlalarında bulundururlar.Bu hakikatlerde benim gibi aciz ve sefil fasığı dolayısıyla aştığından burda kesiyorum,vaktinizi bu bahis konusu ulvi hakikatın sebebiyle almamdan dolayı bir hak varsa, hakkınızı helal edin.

Allahın Selamı Rahmeti ve Bereketi müminlerin üzerine olsun
Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir. (Ey Muhammed!) Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. şahit olarak Allah yeter. Nisa 79

4

02.04.2009, 17:43

Konu ile ilgili önemli bir not :kendisinin Hatemül evliya diye adlandırılıp dillendirilmesi aile ağacının soyundan gelen isimle alakalı bir künyedir.Bu da dahi saptırılarak şeyhi Ekber Muhyiddini Arabi aleyhinde kulanılmaya çalışılmış ve hala da çalışıldığı görülmektedir

cömertliğiyle meşhur Tayy kabilesine mensup Adiy bin Hatem’in kardeşi Abdullah bin Hatem’in neslinden gelmesi sebebiyle de “Hatemu’l Veli” diye anılan büyük bir mutasavvıfdır. şeyhin ''Nesebul Hırka'' adlı eserinden alıntıdır.
Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir. (Ey Muhammed!) Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. şahit olarak Allah yeter. Nisa 79

5

03.04.2009, 22:14

“Mehdi’nin çıkış alâmetlerinden bir tanesi de batıdan, başlarında Kinde kabilesi’nden ayağı sakat bir adamın bulunduğu Bayraklılar’ın çıkmasıdır.” (Suyûtî, Kitabu’l-Arfi’l-Verdi fî Ahbâri’l-Mehdi; Cârullah, no: 1494, s. 99. Bl. 7, Hadis no: 13)

Bu Hadisi şerifin sıhjhatine tam emin olamıyordum o yüzdende bana göre yukarda da izah ettiğim ve şeyhi Ekberden aktarırken dahi
"...Onların (velilerin) Hatm'ine gelince; o zamanda bir değil, bilâkis âlemde birdir. Allah, velâyeti onunla hatmedip mühürleyecektir. Muhammedî veliler içinde ondan daha büyük bir kimse yoktur." ("Fütûhâtü'l-Mekkiyye"; c. 2, s. 9. Beyrut, trs.)
şeyhi Ekberin bu sözünü dahi hiçe sayarak, Hatemül Evliyanın, Hatemül Ebiyanın şeriatı üzere olan, Velayeti Ahmediyeye, veraseti Ahmediye suretiyle mazhar olan cümle Evliya nın o Hatemül Evliya hakikatının sırrı ve bir parçası olduğunu kabul ediyordum, halende o zan üzereyim, Alim ve Hadi olan Allah hidayet üzere eylesin ınşaallah.şeyhin de yukardaki belirtmiş olduğu alıntıda Hz. ömer bahside ve Ümmetimin alimleri beni ısraillin peygamberleri gibidir. (Hadis-i şerif: Keşfül-Hafa, 2:64. ) buna burhanımdır.Fakat ne zamani bu bahse rastladım yani Abdülkâdir Geylânî -kuddise sırruh- Hazretleri'nin "Fethü'r-Rabbânî" isimli eserinin "5. Meclis"inde de; Hâtemü'l-velî'nin olduğu bahis kısmı
"şifâ bu yolda olur. Yakınlık buradan başlar. Mülk burada, ün, saltanat bu ufukta. Beylik yine bu yolda. Köşkünü buraya kuranın, zerresi kocaman dağ olur, damlası ummana döner. Yıldızı ay kadar parlar. Ayı, yılı aşar. Azı çok, yokluğu varlık olur. Bitmişini sonsuzluklar kucaklar. Hareketi, sanki kâinatı yerinden oynatıyor sanılır. Selvi dalları gibi, yücelere çıkar, arş onu kucaklar. Kökü zemin derinliğinde saklıdır. Dalları dünya ve ahirete serin ferahlık verir. Bu dalları ilim ve hikmettir. Bunlara sahip olan başka bir şey istemez. Dünya, önünde yüzük kaşı kadar küçülür. Dünya onu bağlayamaz. Ahiret ona sınır çizemez. Sultanlar ona ferman okuyamaz. Mülk onu avutamaz. Perdeciler ondan nesne saklayamaz. Ona tek el uzanamaz. Üzüntü ondan uzak olur. ışte yol buraya varır, yolculuk biter. Kul, salâhını böyle bulur ve yine kullara döner. Bir kurtarıcı olarak ellerinden tutar, dünya denizinden çeker çıkarır, tabii ki nasibi olanı, Hakk'a uyanı.

Allah'ın hayır dileğine eren bu büyük insan esirgeyen olur. Kulların delili, saklayıcısı, terbiyecisi, yöneticisi olur. Kalbinde saklı duran dilleri bu zât çözer. Onun nuru, sağında solunda ışık tutar. ışte Allah'ın hayır dilediği kimseler bu zâtı bulurlar. Hayır dilemedikleri de onu göremez, kör olurlar. Bulamazlar, kaybolurlar. Bunlar tek olur.

Onlar halkın arasına girerken sahipleri Hakk'tır. Halkın zararı onlara dokunmaz. Her bakımdan selâmet içinde olurlar. Halkın yararı ne ise onu başarırlar. Hakk'ın yardımı onlara her güç işi kolay eder. Allah'ın yardımı ile kulları doğru yola çağırırlar." (5. Meclis)

o zaman anladımki o Hatemül Evliyanın içindede Mehdiyi Azamdan hariç onlardanda keyfiyet ve mertebece üstün Kab-ı kavseyn sırrı hakikatını tam mazhar olacak içlerinde ayrı bir şahıs var.Ve o zaman anladımki Zülkarneyn gibi bir Evliyanın hakikatı sırrına mazhar Ahir zamanda beklenen hatta çok yakın zamanda olcak, hadisatla alakalı bir şahıs... ya böyledir ki ;büyük ihtimal böyle gözüküyor.Yada ısa as. ın deccali ve hakimiyetini yıktıktan sonra yeryüzünde yaşanacak ıslamiyetin ahirinde büyük şer ve küfrün gelmesiyle kıyametin kopmasından evvel gelecek bir şahıs o gider onunla birlikte Nuru Muhammedi kainat üzerinden çekilir ve kıyamet kopar.Fakat 1. ihtimal tam, Zübeyirde ılahdı diyen sapık müstekbirlerin, babilde Harut ve Maruttan öğrendikleri üzere işledikleri ve bekledikleriyle ve en büyük mekri kuran Allahı Azimişşanın vadinin zuhur edeceği zaman olan bu zamana ve sırrı Zülkarneyn ve sırrı yecüc mecücede daha çok uygun geldiği kanaatindeyim muhakkak ki herşeyi ve gaybı tek bilen Allahtır.
Allahın Selamı Rahmeti ve Bereketi müminlerin üzerine olsun.
Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir. (Ey Muhammed!) Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. şahit olarak Allah yeter. Nisa 79

6

14.04.2009, 16:46

Fakat 1. ihtimal tam, Zübeyirde ılahdı diyen sapık müstekbirlerin, babilde Harut ve Maruttan öğrendikleri üzere işledikleri ve bekledikleriyle ve en büyük mekri kuran Allahı Azimişşanın vadinin zuhur edeceği zaman olan bu zamana ve sırrı Zülkarneyn ve sırrı yecüc mecücede daha çok uygun geldiği kanaatindeyim muhakkak ki herşeyi ve gaybı tek bilen Allahtır.
yukarda bahsi geçen kısımda Zübeyir değil Üzeyir as. olacaktı kusuruma bakmayın çok rahatsız olduğum bir dönemde yazıya dökmeye çalıştığım için meselelerin aktarımında hatalar manalarda ve anlayışda kopukluklar olmuş olabilir,bu rahatsızlık sebebi ile 10 gün kadar net ortamından uzak olduğumdan, ancak bugün bunu düzeltme fırsatı bulabildim kusuruma bakmayın,, şu anda vede bir müdded daha tedavi görmem gerekiyor o yüzdende net ortamından bir müddet daha uzakta olacağım, inşaallah bu derdim bittiğinde yine aktif olarak katılıp, sizlerle billikte olmak isterim;
fakat o cemaat, cemaat diyen kardeşlerden ve hepinizden ve özelliklede Abdullah abimizden, Risalei Nurun hakikatı ve tesanüd ve uhuvvet adına, kulağıma geldiği üzere Zamane Gençlik ve Muha 1 kardeşimin aralarının düzeltilip, tekrar forumda aktif hale gelmelerine çalışılmasını Allah Rızası için istiyorum; yoksa bir forumda bile cemaatin ruhunu ve hakikatını yaşayamazsak gerçek hayatta bunu nasıl başarıcaz veya nasıl başardığınızı zannediyorsunuz diye gerçekten ciddi olarak düşünmeniz gerektiği kanaatindeyim.Onlar hatlarıylada, günahlarıylada kendilerini Allah ve davasına hasbi vakfetmeye çalışan Nur gençler, ceviz kabuğunu doldurmayacak meselelerden onların gençlik ve tecrübesizlikleri göz ardı edilerek dışlanılması ve 10 güzel hasletinin yanında, 2 kusruna bakılıp tekdir etmek, Allah katında ne kadar Gadab-ı ılahiye vesile sebebi olacağını; eğer vicdanınız ve kalbiniz sükut etmemişse vede aklınızdaki insaf düsturu tükenmemişse ve yok olmamışsa, buyrun bunu siz kendiniz idrak etmeye çalışın.Yoksa büyük vebal olur Allah muhafaza sultacılık ve tekdircilik yüzünden oluşan küskünlükler ve adavet sebebi ile genç hissiyatların küsmesi daireden çıkması bile, olabilecek olasılıklar arasındadır, bazen bu nurlu daireden çıkan büyük yaralarla da olsa Rahmeti ılahiyenin ihsanı olarak belki geri döner; amma birde dönemeyenler varki ,işte onların şeytanın hadimi olabilmesi adına büyük tehlike ve risk var.ışte o sultacı ve tekdircileri dahi, aynen o biçare kurban gibi; bu büyük cinayetin şeriki; hatta hem sebebi, hem müsebbibi olurlar.Ondan sonra büyük katl leri yapıp, hizmet ettiklerini zannederek yaptıkları işde devam ederler, okunan Furkanı Hakim ve tefsirleri gırtlakda çevrilen bükülen havalardan öteye bir anlam teşkil etmediğinden kalpleri ve vicdanlarıda suküt eder ama bilmezler ;aslında baki olan eneleriyle ,şeytana hadim olurlarda,Kuran a şakirt olduk zannederler.Fakat hatalar ve günahlar hepimiz içindir, yalnız nebiler günahtan beridir.Ama onlar dahi beşer sıfatları ile hataya düşebilirler ,hepimiz gün gelir hatada kebairde işleyebiliriz, Allah muhafaza eylesin ınşaallah.ama bu artık meydana geldikten, kaza olduktan sonra ,mesele kul hakkıyla ilgiliyse hemen acelen hem Allahtan af dilemek, hemde kulla helalleşmek gerekir ki; Gadab-ı ılahi affın nihayetinde ata olabilsin.
Allah dilediği şeyi mahveder ve dilediğini isbat eder. Nezdinde kitabın aslı olan Levh-i Mahfûz vardır. (Ra’d 39
Yanlış anlaşılmak istemem,niyetim kimseyi tekdir,tekfir edip, birşeyle itham etmek değildir, bunun için bana benim zalim nefsim yeterde artar.Anlatmak ve izah etmek istediğim sadece ve sadece olaylara baki enemiz ve nefsi emmaremizin cephesinden bakmazsak, herşeye yeter ve kafi olucağı ve böylece ortada sorunda kalmayacağıdır.Suçu sorunu kendi baki enesi ve nefsi emmaresinde arayan kendinden başka suçlu vede daha büyük bir cani ve zalim bulamaz.Hakkınızı helal edin.ınşaallah bu meseleler bu hakikatlarda göz önüne alınarak en kısa zamanda çözülür.Zaten sebebler tahtında 22. Mektup ,20. lema ve üstadın vasiyeti üzere 21. lema her 15 günde bir insafla idrakına çalışılarak okunsa ne forumlarda, nede gerçek hayatta ıttihad-ı Ümmeti Muhammedi de, hiç bir sorun, ihvan arasında hiç husumet ayrılık ve nifak kalmaz ,kalamaz.Bilmeden farkına varamadan ettiğim kusurlu bir söz varsa hakkınızı helal edin,sizin herbir ihlas kahramanı neferinize, benim gibi binler müflisin hayatı feda olsun.Allaha emanet olun.
Allahın Selamı Rahmeti ve Bereketi müminlerin üzerine olsun.
Sana ne iyilik gelirse Allah’tandır. Sana ne kötülük gelirse kendindendir. (Ey Muhammed!) Seni insanlara bir peygamber olarak gönderdik. şahit olarak Allah yeter. Nisa 79

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir