Telefondaki sesin üzüntüsü son haddindeydi. Öyle ki, ağlama krizinden sorusunu da soramıyordu.
- Hanım kızım dedim, geçmiş olsun büyük bir sıkıntı mı söz konusu ki, sorunu soramayacak kadar teessür duyuyorsun?
- Sıkıntı benim değil arkadaşımın, demez mi?
- Madem sıkıntı senin değil, neden bu kadar üzülüyorsun? Kendinin olsaydı kim bilir ne hale gelecektin?
- Doğru söylüyorsunuz; ama bu kız arkadaşımla çok ilgilendik. Uzun müddet meşgul olduk. Öylesine gelişti ki, bizi de geçti. Hatta başörtüsünden dolayı neredeyse okumayı bile bırakacaktı. Bizim de hayranlıkla baktığımız bir hayatı ve hizmeti vardı. Son derece kabiliyetli ve akıllıydı da!
- şimdi ne oldu?
- ışte soramayacak kadar üzüntü duyduğum konu da bu zaten. şimdiki hali. Bir gence takıldı. Ne ikaz dinliyor ne de tecrübe sahiplerinin nasihatlerine kulak veriyor. Her riski göze alıyor, herkesi kırıp atıyor, “Ben bu gençle evleneceğim, başkasıyla mutlu olamam.” deyip çıkıyor.
- Bırakın beğendiğiyle evlensin, mutluluğunu yaşasın. Bundan daha makul ne olabilir?
- Hocam denk olsa neden mani olalım? Aksine yardım eder, destek çıkarız. Fakat durum öyle değil. Kapıldığı gencin ne inancı, ne aile yapısı ne de hayat anlayışı böylesine mazbut ve kabiliyetli bir kızla uyum sağlamaya müsait değildir. Ama yine de ısrar ediyor, ben bu evliliği yapacağım, diye diretiyor, kimseyi dinlemiyor.
- Sence böylesine mazbut ve akıllı bir gencin dengi olmayan birine kapılmasının sebebi ne ola ki?
- Yeni Aile ılmihali kitabınızda gençleri ikaz ettiğiniz olayın aynısı. Yani mahremiyet sınırlarını zorlayıp yabancı biriyle iki ikiye buluşması, yüz yüze, göz göze gelip his akımına maruz kalması!.. Öğrendiğimize göre iki ikiye buluşmalar söz konusu olmuş. Hissi akım bu sıralarda meydana gelmiş. Bu olaydan sonra daha iyi anlıyoruz, kadın erkek arasına neden mahremiyet mesafesi konmuş. Düşünebiliyor musunuz şu olayı? Bu kızcağız vardığı evde yatsı ezanı okununca seccadesini serip namaza duracak; ama tercih ettiği hayat arkadaşı da içki sofrasını kurup kafayı çekmeye başlayacak? Bu kızcağız mutlu olabilir mi Allah aşkına, siz söyleyin bu evde. Adımız gibi biliyoruz bir ay bile sürmez bu evlilik. Ne akıl kabul ediyor bu kararı ne de mantık. Sizin Aile ılmihali önümde, aynen okuyorum yaptığınız ikazları. Demişsiniz ki:
- Gençler! Hislerinizi isyana yöneltecek görüntü ve ortamlardan uzak durun. Mahremiyet sınırlarını yok sayan bir laubaliliğe sakın girmeyin. Sonra isyana başlayan hisleriniz, tahrik olup ayaklanan arzu ve istekleriniz, kolay kolay iradenizi dinlemez, akıl mantık dışı kararlar aldırır size. Vicdan ve aklınızın feryadına rağmen sürüklene sürüklene gidersiniz ayağınızın kayacağı kaygan zemine.
ışte ilmihalde anlattığınız bu irade dinlemeyen duyguların istilasına uğramaktan başka bir şey değildir bu durum. Tamamıyla mahremiyet mesafesini kaldırmanın sonucu...
- Peki bana ne diyorsunuz? Ben ne yapabilirim?
- Hocam sizden ricam, ya Aile ılmihali’nizi tavsiye edin, gençler bu uyarıları mutlaka önceden okusunlar, yahut da aynı yazıları bir daha tekrar yazın köşenizde, düşünme fırsatı bulsunlar!
-Aynı yazılar her zaman yazılamıyor. Ancak bu telefon konuşmamızı aynen aktarsam gençleri düşündürmüş sayılır mıyız?
- Mutlaka. Bu olay mahremiyet sınırlarını yıkarak muhatap olanlara ders olmalı!..
Muhterem okuyucularım, siz bu diyaloğa ne türlü yorumlar getirirsiniz onu bilemem.
Ama ben okuyucumun isteğine uyarak yazımı şöyle bağlıyorum:
- Gençler! Pişman olacağınız kararlar almaya mahkum hale gelmek istemiyorsanız, aradaki mahremiyet sınırlarını yıkarak muhatap olmayın.
AHMET şAHıN
Alıntı
- Gençler! Hislerinizi isyana yöneltecek görüntü ve ortamlardan uzak durun. Mahremiyet sınırlarını yok sayan bir laubaliliğe sakın girmeyin. Sonra isyana başlayan hisleriniz, tahrik olup ayaklanan arzu ve istekleriniz, kolay kolay iradenizi dinlemez, akıl mantık dışı kararlar aldırır size. Vicdan ve aklınızın feryadına rağmen sürüklene sürüklene gidersiniz ayağınızın kayacağı kaygan zemine.
