Giriş yapmadınız.

1

06.09.2006, 16:52

ahirzaman fitneleri

Ahirzaman fitneleri nasıl ortaya çıkacak ve bu fitnelere karşı kendimizi nasıl koruyacağız?

Ebu Hureyre’den (ra.) rivayet edildiğine göre Resulullah ümmetin sefih gençlerine dikkat çekerek “Ümmetimin helaki sefih gençler eliyle olacaktır.” (1) buyurmuştu. “ıçimizde salihler (dindarlar) olduğu halde helak olur muyuz?” sorusuna “kötülükler çok olunca” diye cevap vermişti(2). Yine Medine’de sahabelerine “Ben şüphesiz evlerinizin içine yağmur gibi girecek fitneler görüyorum” (3) buyurmuştu. Bir hadis-i şeriflerinde de, “Zaman yavaş yavaş yaklaşıyor. Amel azalacak, (kalplere) cimrilik atılacak, fitne hakim olacak. Ölümler artacak” buyurarak gittikçe ümmette bozulmaların olacağını haber vermişti. (4)

Bir başka Hadis-i şerif de, “şu önümüzdeki günlerde cehalet iner, o zaman din ilmi kaldırılır. Hem o zaman ölümler çoğalır” haberi verilmişti. (5)

Ashabtan Enes b. Malike gelip, Emevi valisi Haccac b. Zalim’den şikayet edenlere o: “Sabrediniz, üzerinize gelen zaman ancak kendisinden daha kötü (olarak) gelecek: Rabbinize kavuşuncaya kadar. Ben bunu Nebiniz (asm.) den duydum” buyurmuştu(6). Resulullah (asm.) in sırdaşı olan Huzeyfe b. el-Yeman (ra.) bir gün kendisine ulaşmasından korktuğu şer konusunda Resulullaha şöyle demişti:

“Ey Allah’ın Resulü, mutlaka bizler (islamdan önce) cahiliyyede şerler içinde idik. Derken Allah bize hayrı getirdi. Acaba bu hayırdan (menfeatten, güzellikten) sonra kötülükler var mı? Bunun üzerine Allah Resulü “evet” buyurdu. O: “Peki bu şerden sonra hayırdan bir şey var mı? “Resulullah (yine) “evet” buyurdu...
“(Hadis-i şerifte Resulullah (asm.) yine şerlerden söz etti.) sonunda Huzeyfe (ra.) yine sordu: “Bu şerlerden sonra da hayır var mı?” Resulullah (asm.) “Evet” buyurdu. “(Bir kısım) çağırıcılar cehennem kapılarına çağıracaklar, kendilerine icabet eden oraya yönelecektir. Onu oraya atacaklar” (7).

Bunun üzerine ben: “Onları bize tarif eder misin?” dedim. Resulullah: “Onlar sizin aşiretinizden, içinizdendir. Sizin dilinizle konuşurlar” dedi. (Yine) ben: “Bu zamana ulaşırsam bana ne yapmamı emredersin?”dedim. Resulullah şöyle buyurdu. “Müslümanların cemaatine ve onların imamına (önderine) uy ve bunlardan ayrılma” Bunun üzerine: “Onların cemaati ve önderi yoksa?” dedim. “O zaman cemaati ve imamı olmayan fırkaların hepsinden ayrıl, şayet bir ağacın köküne (kovuğuna) sığınabilirsen, ölüm sana yetişinceye kadar bu hal üzere ol.” (8)

Burada Resulullah yine ümmetinin gittikçe bozulacağını, fakat Cahiliyye Çağından sonra ıslamın geldiği gibi, her şerrin arkasından hayrın geleceğini belirtmiş, bozulmanın, çürümenin içten olacağını da ihbar etmiştir. Bozulanlar müslümanlar içinden, onların kavim, kabile ve toplumundan olacaktır. O zamanlar müslümanların da cemaatleri ve bunların önderleri olacak, bunlar bozulmaya, fesada karşı mücadele edeceklerdir. Durum daha kötüye gider de müslüman kendisine yol gösterici bir imam (önder, lider) bulamaz, cemaat ve imam olmazsa, Resulullah böyle bir zamanda toplum içinde olmamayı, bozulan topluma karışmamayı tavsiye etmektedir.

Bir başka hadis-i şerifte de: (Ebu Hureyre’den nakledildiğine göre) Resulullah (asm.) “Yakında büyük fitneler olacak o fitnelerde (yerinde) oturanlar ayaktakilerden, ayaktakiler yürüyenlerden, yürüyenler koşanlardan, daha hayırlı olacaklar. Kim o fitne içinde bulunmuş olursa, ondan uzak dursun. O zaman bir iltica yeri, sığınacak mekan bulursa ona sığınsın” buyurarak(9) aynı konuya parmak basmıştır.

Cahiliye çağındaki açık saçıklığın, ümmetin sonunda da olacağını belirten Resulullah, bir gün Medine’de sabah namazı vaktinde korkarak heyecanla uyanmış: “Dünyada nice giyinmiş kadınlar vardır. Ahirette çıplaktırlar” (10) buyurmuştur. Böylece Resulullah dünyanın sonunda ve ümmetin sonlarında, ıslam kadınlarının dünyada giyinik oldukları halde, ıslamî tarzda giyinmedikleri, bazı yerlerini açtıkları, şeffaf ve dar giyindikleri için ahiret nokta-i nazarından açık olduklarını ve açıklıklarının cezasını göreceklerini belirtmiştir.

Yine, “Benden sonra kimisi kimisinin boynunu vuran kafirler olarak dinden dönmeyin” (11) buyurarak, kendinden sonra cahiliye çağı gelenek ve göreneklerine, içki, kumar, faiz, puta tapma, fısk ve büyük günahlara dönmemeyi emrettiği gibi, dinden geri dönme hususunda da ümmeti uyarmış, islam cemiyetlerinde irtidadların (dinden dönmelerin) olacağına da işaret etmiştir.

Yine, fitnelerin Hz. Ömer zamanından sonra başlayacağını da Huzayfe’ye (ra.) bildirmiş, Hz. Ömer’in (ra.) fitnenin ortaya çıkmasını engelleyen bir kapı olduğunu ifade etmiştir. (12)

Resulullah (asm.) ayrıca fitnenin doğudan çıkacağını, deniz dalgaları gibi dalgalanıp ortalığa hakim olacağınıda belirtmiştir(13). Hatta zamanın değişmesi ile insan şekilli putlara tapılacağını da haber vermiştir. (14) Ümmet içinde ye’cüc, me’cûc ve Deccal’ın çıkacağındanda söz eden Resulullah (asm.) (15) zaman geçtikten sonra, güvenilirliğin insanlardan alınacağını, insanların gittikçe kötüleşeceğini, geriye kötü halli insanlar kalacağını (Husale-i nas) belirtmiştir. Husale, herşeyin kötüsü hakkında kullanılır. Meselâ buğdayın, hurmanın kötüsüne ‘husale” denildiği gibi, insanların şerlilerine, alçaklarına da böyle denir. Nitekim Buhari’de nakledilen bir hadis-i şerifte: Mirdas b. Eslemi şöyle rivayet eder:

“ıyiler birer birer önceden gider. Geride arpa veya hurmanın husalesi (döküntüsü, kötüsü) kaldığı gibi husaleler kalır da Allah Onlara hiç kıymet vermez.” (16)

Bir hadis-i şerifte ise, ahir zamanda, kişiyi kardeşinden ve babasından ayıracak fitneler çıkacağı haber verilmektedir;

“ılerde büyük fitneler olacak, kişi o fitnelerde kardeşinden ve babasından ayrılacak. (O zaman) fitneler erkeklerin kalplerinde kıyamete kadar yayılacak. Hatta O fitne zamanında bir kimse, zinakar kadının zinasıyla ayıplandığı gibi, Allah’ın emirlerine uymasından dolayı (17) ayıplanacak.” (18)

Rasulullah’ın (SAV) bu haberine göre, kıyamete kadar devam edecek şiddetli fitnelerde, özellikle ahir zamanda gelecek fitnede, kişi düşünce, fikriyat, hayatı anlama ve yorumlama, hatta din edinme hususunda kardeşinden ve babasından farklı olacak. ıki kardeş, baba ile oğul bu hususta aynı değerleri paylaşmayacak. Çünkü O zaman fitne çok yaygın hale gelecek, kişiler ailelerinden, ana babalarından kopup, başka kaynaklardan etkilenecekler. Çok uzaklarda ortaya çıkan yanlış bir fikir, gönülden gönüle, zihinden zihine, dilden dile yazı ile veya başka yollardan hemen yayılacak. Fitne kuş gibi kalpten kalbe uçacak, zihinlerde yuvalanacak. Elbette böyle kritik ve tehlikeli zamanlarda ıslâm’ı yaşamak, benimsemek, onu dosdoğru şekilde hayatı boyunca devam ettirmek, güç olduğu kadar da sevaplı olacaktır.

Kaynaklar:
1. Sahihu’l-Buhari, VIII, 88; Sunenu ıbn-i Mace II, 1331 (no: 4015)
2. Sahihu’l-Buhari, VIII, 88; Sunenu ıbn-i Mace II, 1305 (no: 3954)
3. Sahihu’l-Buhari, VIII, 89.
4. Sahihu’l-Buhari, VIII, 89.
5. Sahihu’l-Buhari, VIII, 89.
6. Sahihu’l-Buhari, VIII, 90.
7. Burada alma manasına kazf kelimesi kullanılmıştır.
8. Sahihu’l-Buhari VIII, 93; Sunenu ıbn-i Mace II, 1317 (no: 3979).
9. Sahihu’l-Buhari VIII, 92; Tefriru’l-Kurani’l-Azim II, 43; Sunenu ıbn-i Mace, II, 3961.
10. Sahihu’l-Buhari VIII, 90; Sunenu ıbn-i Mace II, 1326 (Tabahtur ve kadınların süslenmesi).
11. Sahihu’l-Buhari VIII, 91.
12. Sahihu’l-Buhari, VIII, 93; Sunenu ıbn-i Mace II, 1306 (no: 3956)
13. Sahihu’l-Buhari, VIII, 95.
14. Sahihu’l-Buhari, VIII, 100.
15. Sahihu’l-Buhari, VIII, 101-104.
16. Riyazu’s-Salihin s. 171 (370. bab. 1825. hadis. Buhariden); Sunenu ıbn-i Mace II, 1307 (no: 3957, 1340) (no: 4038 Hurmanın kapcığından ayıklandığı gibi iyiler gittiği zaman) ayrıca bk. II, 1342 (no: 4043).
17. el-Müfredat s. 61. Bela, imtihan, sıkıntı, mihnet, meşakkat manalarına gelmektedir.
18. Gümüşhanevi, Ahmed Ziyaüddin, Ramûzul-Ehadis, terc. Naim Erdoğan, ıstanbul ty. s. 298-3715 nolu hadis (Nuaym fiten, Tabarani Evsattan); Ayrıca bk. ıbn-ü Mace, Muhammed b. Yezid. Sunenu ıbn-i Mace I-II, ıstanbul ty. II, s. 1306, 1317, 1333 ılerde Gelecek Fitnelerle ılgili Hadis Kitaplarının özellikle “Kitabu’l-Fiten” bölümlerinde birçok hadis-i şerife rastlamak mümkündür.

Murat Sarıcık (Prof.Dr.)

2

18.08.2007, 08:58

Aziz, sıddık kardeşlerim,

Bugünlerde, Risâle-i Nur talebeleri hesabına gayet ehemmiyetli, endişeli bir suâl-i mânevî kalbime ihtar edildi. Sonra anladım ki, ekser Risale-i Nur talebelerinin lisan-ı halleri bu suali soruyor ve soracaklar. Birden bir cevap hatıra geldi; Feyzi’ye söyledim. Dedi: “Hiç olmazsa icmâlen kaydedilsin.”

Endişeli sual: Bu âhirzaman fitnesinde açlık ehemmiyetli bir rol oynayacak. Onunla ehl-i dalâlet, biçare aç ehl-i imanı, derd-i maişet içinde boğdurup, hissiyat-ı diniyeyi ya unutturup ya ikinci, üçüncü derecede bırakmaya çalışacak diye, rivayetlerden anlaşılıyor. Acaba, herşeyde hattâ kaht azâbında ehl-i iman ve mâsumlar için bir vech-i rahmet ve kader-i ılâhî cihetinde adalet olduğu, bunda ne tarzda olur? Ve ehl-i iman, hususan Risale-i Nur talebeleri bu musibete karşı iman ve âhiret hesabına ne cihetle istifade edip nasıl davranacaklar ve mukavemet edecekler? Elcevap: şu musibetin en ehemmiyetli sebebi, küfran-ı nimet ve şükürsüzlük ve nimet-i ilâhiyenin kıymetini takdir etmemeklikten gelen bir isyan olduğundan, Âdil-i Hakîm, nimetinin, hususan gıda kısmının, hususan hayat noktasında en büyük nimet olan ekmeğin hakikî lezzetini ve çok ehemmiyetli kıymetini ve nimetiyet noktasında fevkalâde derecesini göstermekle, hakikî şükre sevk etmek hikmetiyle, Ramazan gibi riyazet-i diniyeye riayet etmeyen şükürsüz insanlara bu musibeti verip, aynı hikmet için adalet etmiş.

Ehl-i iman, ehl-i hakikat, hususan Risale-i Nur talebelerinin vazifesi, bu musibetli açlığı, Ramazan riyâzet-i diniyesinin tarzındaki açlık gibi vesile-i iltica ve nedâmet ve teslimât yapmaya çalışmaktır. Ve zaruret bahanesiyle dilenciliğe ve hırsızlığa ve anarşiliğe yol açmasına meydan vermemektir.

Ve aç fakirlere acımayan bir kısım zengin ve bazı ehl-i maaş dahi Risale-i Nur’u dinleyip, bu mecburî açlık hissiyle açlara merhamete gelip, zekâtla yardımlarına koşmaktır.

Ve nefsini güzel yemeklerle şımartan, serkeş eden ve hevesat-ı rezile ve tuğyanlara sevk edip sarhoş eden gençler dahi, Risale-i Nur’un irşadıyla, bu hadiseden merdane istifade ederek, fuhşiyat ve günahlardan ellerini bir derece çektiği ve nefislerinin zevklerini ve pisliklere karşı galeyanlarını kırdığı vesilesiyle tâate ve hayrata girip, o hadiseyi kendi aleyhlerinden çıkarıp, lehlerinde istimal etmektir.

Ve ehl-i ibâdet ve salâhat dahi, ekser insanların aç kaldığı bu zamanda ve çok karışmış ve haram ve helâl fark edilmeyecek bir tarzda gelmiş ve şüpheli mal hükmünde ve mânen müşterek olan erzâk-ı umumiyeden helâl olmak için miktar-ı zaruret derecesine kanaat ediyorum diye bu mecburî belâya bir riyâzet-i şer’iye nazarıyla bakmaktır. Kader-i ılâhiyeye karşı şekvâ ile değil, rızâ ile karşılamaktır.

Umum kardeşlerime, hususan musîbetzedelere çok selâm ve selâmetlerine duâ ediyorum.

Kastamonu Lâhikası, s. 104
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

3

18.08.2007, 09:03

Âhirzaman fitnelerine kim destek veriyor?

Vahiy kaynaklı bütün semâvî dinlerin esası tevhid inancına dayanır. Bir olan âlemlerin Rabbine iman etmek onların temel prensibidir.

Hanif dini üzerine gönderilen Hazret-i ıbrahim (a.s.) halis bir Müslümandı. Eşi olan Hz. Sare’nin çocuğu olmamıştı. Cariyesi Hz. Hacer Validemizden Hz. ısmail (a.s.) dünyaya gelmiş ve onun neslinden de Kâinatın Efendisi Hazret-i Muhammed (a.s.m) doğmuştu. Daha sonra, Cenâb-ı Hak, Hz. Sare Validemize ihtiyarlamış yaşına rağmen, Hz. ıshak’ı (a.s) vermişti. Hazret-i Yusuf’un (a.s.) babası olan Hazret-i Yakub (a.s.), Hz. ıshak peygamberin oğludur.

Hazret-i Yakub’un (a.s.) lâkabı ısrail olduğundan, onun soyundan gelenlere ısrail oğulları denilir. Hazret-i Yakub’un en büyük oğlunun adı Yehud olduğu için, onlara aynı zamanda Yahudi denilmiştir. Yahudiler Hazret-i Musa’nın (a.s.) şeriatı ile amel ettiklerinden, Musevî olarak tanımlanırlar. Dünya hayatını çok seven ve hırsla dünyaya saldıran bu millet, haksız yere birçok peygamberini öldürmüş ve Kutsal Kitap Tevrat’ı da bozarak tanınmaz hale getirmiştir. ıffet timsâli Hazret-i Meryem’e iftira eden, Hazret-i ısa’yı (a.s.) öldürmeye teşebbüs eden ve ona verilen ıncil’i tahrif edip tevhidden teslis inancına döndüren yine Yahudilerdir. Son Peygamber Hazret-i Muhammed’i (a.s.m.) öldürmek için çeşitli tuzaklar kuran ve Kur’ân-ı Kerim’i tahrif etmek için çeşitli yollara başvurup muvaffak olamayan bu millet, genel itibâriyle hiçbir zaman hak ve istikâmet üzerinde olamamış, her zaman ve zeminde bozgunculuğun sembolü olmuştur.

Onların bu hâlini ve değişmeyen tavırlarını Cenâb-ı Hak ne güzel tarif eder: “And olsun ki, Biz Musa’ya Tevrât’ı verdik. Onun ardından da peş peşe peygamberler gönderdik. Meryem oğlu ısa’ya ise ap açık mucizeler verdik ve onu Cebrail ile takviye ettik. Demek size ne zaman nefislerinizin hoşlanmadığı şeyleri getiren bir peygamber gelse, ona karşı büyüklük taslayacak ve bir kısmını da öldüreceksiniz öyle mi? Onlar ‘Senin dâvetine karşı kalplerimiz perdelidir’ dediler. Doğrusu, inkârları yüzünden Allah onlara lânet etmiştir, artık pek azı iman ederler.” (Bakara Sûresi: 87-88)

“De ki: Eğer âhiret yurdu Allah katında diğer insanlara değil de sadece size âit ise, haydi, ölümü isteyin eğer iddianızda doğru iseniz. Fakat onlar, elleriyle işledikleri günahlar yüzünden ölümü asla istemezler. Allah ise, zâlimleri hakkıyla bilir. Sen o Yahudileri, hayata karşı insanların en hırslısı olarak bulursun. Hatta müşriklerden daha hırslıdırlar. Onlardan her biri, bin sene yaşamak ister. Halbu ki, yaşayacak olsa da bu hayat onu azaptan kurtaracak değildir. Allah onların yaptıklarını hakkıyla görür.” (Bakara Sûresi: 94-95-96. âyetler)

Böylesine sefih ve sefil özelliklere sahip olan Yahudi milletinin, âhirzaman fitnelerinin baş aktörü olacağı hadislerle de haber verilmiş. Bediüzzaman böyle bir hadisi 5. şuâ’nın 14. Meselesinde zikreder: “Deccalın mühim bir kuvveti Yahudi’dir. Yahudiler severek tâbi olurlar.” Büyük deccal komünizmin fikir babalığını ıngiliz Yahudisi olan Engels ile Alman Yahudisi olan Karl Marks yaptı. Onlar komünist felsefenin temellerini Allah’ı inkâr esasına bina ettiler.

Bediüzzaman der ki: “Her hükümetin zulmünü gören Yahudiler, Almanya memleketinde kesretle toplanıp intikamlarını almak için, Komünist Komitesinin tesisinde mühim bir rol ile Yahudi milletinden olan ‘Troçki’ namında dehşetli bir adamı, Rusya’nın baş kumandanlığına ve terbiyegerdeleri olan meşhur Lenin’den sonra Rus hükümetinin başına geçirerek Rusya’nın başını patlatıp bin senelik mahsulâtını yaktırdılar. Büyük Deccalın komitesini ve bir kısım icraâtını gösterdiler ve sâir hükümetlerde dahi ehemmiyetli sarsıntılar verip karıştırdılar.” (5. şuâ)

Günümüz dünyasında hemen hemen her ülkede medya tekelleri oluşturup kadın faktörünü kullanarak ahlâksızlığın her çeşidini yaygınlaştıran, Amerika’da dahil bütün hükümetleri istediği gibi yönlendiren, ıslâm dinini terörle eşdeğer göstermeye çalışan, çoluk çocuk demeden Filistin’de devlet katliâmı yapan, bütün dünyanın tepkisine aldırış etmeden sırtını Amerika’ya dayayıp terör estiren ve kendileri dışındaki milletlere köle nazarıyla bakan bu millet; yeryüzünde bozgunculuğa sebep olduğundan ve barışı reddettiğinden dolayı Allah’ın gazabını celb edecek ve kıyametin kopmasına mühim sebeplerden biri olacaktır. Fakat, kıyamet kopmadan önce dehşetli bir hezimet, mağlûbiyet ve zilletin onları beklediği de gelen hadislerin muhtelif rivâyetlerinden anlaşılıyor. Çünkü, küfür devam etse de zulüm devam etmez ve Allah zâlimleri asla sevmez.

Sami CEBECı / Yeni Asya
Biz muhabbet fedâileriyiz; husûmete vaktimiz yoktur.

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir