Giriş yapmadınız.

1

14.08.2006, 15:54

Desinler Hastalığı

Desinler Hastalığı
Prof. Dr. Alaaddin Başar


TEVECCÜH-Ü NÂS

“ınsanların medih ve senaları, yönelmeleri,




“Teveccüh-ü nâs istenilmez, belki verilir. Verilse de onunla hoşlanılmaz.


Hoşlansa ihlâsı kaybeder, riyaya girer.”


Lema’lar




Teveccüh-ü nâs, kulların sevgisine, alkışına, takdirine kapılıp, dünyaya geliş gayesinden sapma hastalığı...


Teveccüh-ü nâs, kendi gibi zavallı bir başka insandan medet bekleme gafleti...


Teveccüh-ü nâs, riyanın davetçisi, rızaya giden yolun en büyük engeli.


•••


Riya, rüyetten geliyor. Yaptığı iyilikleri olabildiğince çok insanın görmesini istemek, gösteriş yapmak, başkaları beğensinler diye bir takım yapmacık hareketlerde bulunmak.


Bir asır sonra gelecek insanları düşünelim. Henüz yokluk karanlıklarında bulunan, kim olduklarını bilmediğimiz bu dünya misafirleri, kader ile tayin edilen vakitleri geldiğinde bir ılâhî lütuf olarak hayat nimetine kavuşacaklar ve yer küresine ayak basacaklar. Yolculuklarının ilk durağı olan ana rahminde dokuz ay terbiye görecek ve bu kâinattaki sonsuz nimet ve ihsanlardan en güzel şekilde istifade etmeleri için nelere muhtaçlarsa onlarla donatılacaklar. Derken yeryüzüne annelerinin kucağında ayak basacak, o şefkâtli sineden akıtılan lâtif sütü, kana kana içecekler.


Derken, büyüyecek, genç olacaklar. Bir iş tutacak, toplum hayatına karışacaklar.


Ve bunlardan büyük bir kısmı, kalabalıklara kapılıp kendilerini unutacaklar; kul olduklarını, misafir olduklarını, yolcu olduklarını hatırlamayacaklar bile. Ve başka rahimlerde beslenmiş ve kendileri gibi âciz, kendileri kadar fâni olan diğer insanların sevgisini kazanmaya can atacaklar.


Toplumun esiri olacak, onların ayıplamasını günahtan önde tutacak, onların beğenmesini rızaya tercih edecekler.


Yolculuğun kabirden sonraki safhalarını düşünmeyecekler. Herkesin kendi derdini tek olarak çektiği kabir âlemini, kimsenin kimseye dönüp bakamayacağı mahşer meydanını ve Allah’ın izni olmadan kimsenin şefaat edemeyeceği hesap gününü hatırlamayacaklar bile. Bütün bu safhalarda “desinler”in yahut “demesinler”in beş para etmediğini akıllarına getirmeyecek, his dünyalarından uzak tutacaklar.


ışte kendini unutan ve ebediyet yurdunun azap diyarına doğru âdeta koşar adımlarla giden bu kalabalıkların karşısına peygamberler çıkıyorlar, âlimler, arifler çıkıyorlar ve onlara yanlış yolda olduklarını, bütün gayret ve himmetleriyle anlatıyor ve onları hidayete doğru yönlendirmeye çalışıyorlar.


Kur'an-ı Kerim’de, kavimlerine tebliğ görevi yapan peygamberlerin dilinden dökülen şu hikmetli cümleye birkaç kez yer verilir: “Benim ecrim sadece Allah’a aittir.” Yani, ben sizleri hidayete davet ederken Allah’ın rızasını gözetiyorum ve ücretimi ancak ondan bekliyorum. Ben Allah’ın kulu ve resûlüyüm. Kul olduğum için O’na kullukta azamî hassasiyet gösteririm, resûl olduğum için de Hakk’ın kullarına hakikati tebliğ ederim. Onlar beni dinlemeseler “resûller üzerine, tebliğden başkası yoktur” fermanına yönelir, hidayetin ancak Allah’tan olduğunun idraki içinde gönlümü hoş tutarım. Kulların benden yüz çevirmelerine aldırmam; zira ben kalbimi ancak Allah’a çevirmişimdir. Ben, O’nun rahmetini temsil ederim; benden yüz çevirenler azaba yönelmiş olurlar.


•••


“Allah, mü’minlerden nefislerini ve mallarını Cennet mukabili satın aldı” âyet-i kerimesi insanlık âleminin nazarını Cennete çevirmiş ve o lütûf beldesinin ancak mü’minler için hazırlandığını haber vermiştir. Mü’min olan insan, Cennet mukabili satın alınmıştır. O halde, geliniz başkalarının teveccühüne can atan nefsimizin kulağına bir fısıltı halinde şunu soralım:


ınsanların kendi yaptıkları bir başka cennetleri mi var? O cennet daha mı güzel, daha mı muhteşem? Mahlûka satılmak en azından ayıp değil mi?


Doğum kanunu kimin elinde ise, bizi bu dünyaya O getirdi ve ölüm kanunuyla da bizi ukbâya o göçürecek. Bu kısa dünya yolculuğunda yolcularla oyalanmak, onların takdirlerini kazanmak bize ne fayda verebilir!?..


Sırayla ayrılacağız bu dünyadan ve geride bıraktıklarımız bizi kısa bir süre sonra unutacaklar. Tarihe bu gözle bakabilsek ne kadar ibret sahneleri görürüz! Nerede bir asır öncesinin alkış toplayanları ve onları alkışlayanlar? Nerede o hükümdarlar ve onlar için kasideler yazan, övgüler yağdıran şairler? Nerede o büyük zenginler ve onların eline bakan fakirler?


Bir asır sonra da biz mâzi olacağız ve bir sonraki nesil aynı soruları kendi asırlarının insanlarına soracaklar. Ve derken bir gün, her nefis gibi dünya da ölümü tadacak. Arkasından mahşer ve hesap meydanı. Kişinin en sevdiğinin bile yüzüne bakamadığı o dehşetli meydanda kimden medet beklenilecekse, bugün O’nun dergâhına sığınmak gerek.


•••


şu var ki, “Allah için sevmek” gibi, “Allah için sevilmek” de meşru ve güzel. ısteriz ki, Allah’ın mü’min kulları bizi sevsinler, O’nun has bendeleri bize yâr olsunlar. O’nun katında şefaati makbûl olanlar bize teveccüh etsinler.


Bu arzu nefsanî değil rahmanîdir.


Toplum hayatı sürecek bir istidat üzere yaratılan insanların, imanlı ve temiz bir toplum meydana getirmeleri ve bu temiz toplumun temiz insanlarının birbirini sevmeleri ne kadar güzeldir!

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

2

14.08.2006, 20:21

ıhtiyaca binaen çıktı :cry:

3

17.08.2006, 13:53

ihlasa mani olan hastalıktan biriside bu desinler hastalığıdır.

ihlaslı olmak istiyenler bunu çok dikkatli okumalıki insanların teveccühünü kazanmaktan vazgeçsinler.
selam.başka yorumu olan yokmu.

4

17.08.2006, 14:16

Evet en mühim hastalıklardan biri şu desinlerr hastalığı Rabbim bizi muhafaza eylesin.Yunusum abinin dediği gibi bu hastalık ihlasa manidir insan birşeyi Allah rızası için yapmalı.
Eğer bir insan iyilik yaparken karşılığını insandan beklerse,Allahu tealanın değilde başkasının rızasını kazanmak için yaparsa bu iyiliği mükafatı da karşıdaki insanın teşekküründen ibarettir.ahirete gittiğinde ben şuna şu iyiliği yapmıştım hani mükafatı dersek Rabbim demezmiki sen karşılığını kuldan bekledin onun rızasını kazanmak için ona o iyiliği yaptın git mükafatınıda o versin :cry:

canım kardeşlerim bu konuyla ilgili bir kaç ayet var onlarıda okuyalım inş=


Dini yalanlayanı gördün mü? ışte yetimi itip-kakan, yoksulu doyurmayı teşvik etmeyen odur. ışte (şu) namaz kılanların vay haline, ki onlar, namazlarında yanılgıdadırlar, Onlar gösterişyapmaktadırlar. (Ma'un Suresi, 1-6)


Ey iman edenler, Allah'a ve ahiret gününe inanmayıp, insanlara karşı gösterişolsun diye malını infak eden gibi minnet ve eziyet ederek sadakalarınızı geçersiz kılmayın... (Bakara Suresi, 264)




Hz. Hud'un kavmine söylediği şu sözler ile dikkat çekilmiştir:

Ey kavmim, ben bunun karşılığında sizden hiçbir ücret istemiyorum. Benim ücretim, beni yaratandan başkasına ait değildir. Akıl erdirmeyecek misiniz? (Hud Suresi, 51)

mavilale

Orta Düzey

Mesajlar: 202

Konum: bir ummandan..

Hobiler: ...

  • Özel mesaj gönder

5

17.08.2006, 14:45

güzel paylaşımınızdan ötürü Allah sizden ebeden razı olsun mübarek...
Cenab-ı Hak ,bizi bu hastalıktan muhafaza buyursun inşaAllah...
Bir gömlek düştü bu hikayede bize, yakub’un gözyaşına değen…

6

21.08.2006, 21:17

PEYGAMBERıMıZ (SAV) ıNSANLARDAN HıÇBıR KARşILIK BEKLEMEDEN SADECE ALLAH'IN HOşNUTLUğUNU ARAMIşTIR

ıslam dininin en temel özelliklerinden biri, insanın tüm yaşamını Allah korkusu üzerine bina etmesi ve tüm ibadetlerini de yalnızca Allah'ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmak için yapmasıdır. Allah bir ayetinde müminlere "De ki: "şüphesiz benim namazım, ibadetlerim, hayatım ve ölümüm alemlerin Rabbi olan Allah'ındır" şeklinde buyurmaktadır. (Enam Suresi, 162)

Kuran'da, "Ancak tevbe edenler, ıslah edenler, Allah'a sımsıkı sarılanlar ve dinlerini katıksız olarak Allah için (halis) kılanlar başka; işte onlar mü'minlerle beraberdirler. Allah mü'minlere büyük bir ecir verecektir" (Nisa Suresi, 146) ayetiyle de müminlere, dini sadece Allah için, başka hiçbir amaç katmaksızın yaşamaları emredilmiştir.

Bir kimsenin Allah'a sımsıkı sarılması, Allah'tan başka bir ilah olmadığını bilerek, hayatını yalnızca O'nu razı etmeye adaması ve her ne olursa olsun Allah'a olan sadakatinden vazgeçmemesi o kişinin ihlas sahibi olduğunu gösterir.

ıhlas sahibi bir mümin, yaptığı işler ve ibadetlerle Allah'ın dışında bir başkasının sevgisini, hoşnutluğunu, takdirini, ilgi ve beğenisini elde etmeye çalışmaz. ıhlas sahibi müminlere en güzel örnek Hz. Muhammed (sav) ve diğer peygamberlerdir.

Peygamber Efendimiz, sadece Allah'ın hoşnutluğunu aramış, hiçbir çıkar veya dünyevi bir kazanç düşünmeden, hayatı boyunca Allah'ın rızasını, rahmetini ve cennetini kazanmak için çaba göstermiştir.

De ki: "Ben, buna karşı sizden bir ücret istemiyorum ve (kendiliğinden) bir yükümlülük getirenlerden de değilim." (Sad Suresi, 86)



De ki: "Ben sizden bir ücret istemişsem, artık o sizin olsun. Benim ecrim (ücretim), yalnızca Allah'a aittir. O, herşeye şahid olandır." (Sebe Suresi, 47)

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

7

21.08.2006, 22:11

Allah razı olsun güzel bilgiler ellerinize sağlık...
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir