Giriş yapmadınız.

mihmandar

Orta Düzey

Mesajlar: 260

Konum: ANKARA

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

21

18.05.2005, 14:50

Re: selamın aleykum

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

Alıntı sahibi ""mihmandar""


Sahih olarak biliyorum....


Bunu da "Bu hadis tasavvufçuların kaynaklarından, zaten doğru dürüst ilmi eserleri yok, hep kendilerine hüccet gösterdikleri senetler dandik (!) " diyerek red edenler var.


şimdi baktım.. bu hadis aynen bu lafzıyla sahih görünmüyor. fakat aynı manaya bakan ve bu hadise benzeyen çok hadis var. Abdulkadir Badıllı abinin bu hadis hakkındaki araştırmasını naklediyorum. Bazı arabi ibareleri tercüme ettim bazılarına da not bıraktım.


Me'hazler: (Not: Bu hadîsin sair hadîsler gibi kuvvetli bir senedi bulunmamakladır. Amma aynı manadaki hadîsler çoktur. Bazı numuneler:
El-Havî Lil-Fetavî 2/432 :(Kalb Rabbin evidir)

Ed-Dürer-ül Müntesire sh: 139; Ez-Zühd imam-ı Ahmed sh: 103; ıthaf-us Sâde 8/430; ıhya-yı Ulûm-id Din 3/15 : (Semâma ve Arzıma sığmadım mümin kulumun kalbine sığdım); şeklinde..

Bu hadîs için Hafız Irakî: "Ona bir asıl bulamadım" demiş. Lâkin ımam-ı Zebidî bu hadîsi takviye eden başka hadîsler getirmiş, mu'terizleri susturmuştur.

Keza Nevadir-ül Usûl Hâkim-i Tirmizî sh: 309; El-Makasıd-ül Hasene Sahavî sh: 373; El-Esrar-ül Merfûa sh: 311;ıbn-i Teymiye, velayeti inkâr mesleği icabı olarak buna bâtıldır, şudur budur dediğini, Bedreddin-i Zerkeşî de Ibn-i Teymiye'ye taklidkârane tabi olduğunu yazmışlardır. Lâkin bu görüşe mukabil, bütün evliya-i ümmet ve ımam-ı Suyutî, ımam-ı Zehebî gibi bir çok muhaddisler, hadîsin mânasının doğruluğunu teslim etmişlerdir. Bunun yanında sair tariklerle gelmiş olan aynı mânadaki hadîslerle de onu takviye etmişler ve muarızlara müskit cevab vermişlerdir.

Yine, Resail-i Ibn-ül Arabî Kitab-ül Celâle sh: 7; Mektubat-ı Imam-ı Rabbani 2/21 ve ehl-i tasavvufun bütün büyük evliyaları hadîsin derin ve geniş hakikatini kabul ve beyan etmişlerdir.

Hem Müsned-ül Firdevs 1/182 ıbn-i Ömer'den ( şüphesiz Allah Azze ve Celle nin yeryüzünde bir aynası vardır. O da kalptir……..uzun hadis), keza Nevadir-ül Usûl kitabında da aynen bu hadîs mevcuddur.

Yine Müsned-ül Firdevs 3/174 Enes bin Mâlik'ten (R.A.) naklen(…aynı hadis farklı lafızla…)hadîsi.

Ve keza: Müsned-ül Firdevs 3/207'de (…aynı hadis farklı lafızla…) Keza, aynı hadîs, Ebu-Derda'dan da rivayet edildiğini kaydetmiş;

Keza, ıthaf-üs Sâde 8/430 (…aynı hadis farklı lafızla…) lafzıyla..

Keşf-ül Hafâ 2/145,147 (kalp Allahın evidir) ifadesiyledir; El-Fetavi-1 Hadîsiye Heysemî sh: 206; Anka-u Mağrib Muhyiddin-i Arabî sh: 62.. ve hakeza...


Demekki hadisin manasında hiçbir yanlışlık yok. diğer hadislerle desteklenmiş..

22

18.05.2005, 15:06

değerli arkadaşlar;
Risale-i Nurun en önemli hsuslarından birisi de tartışmalı olabn meseleleri çözüme kavuşturmasıdır. tartışmalı konuların hakikatlerinden bahsederk meseleyi akıln anlayabalieceği en güzel şekilde izah etmesidir.

şimdi bu noktada "Sen olmasaydın kainatı yaratmadım" hadisnin mansını o kadar güzel açıklamış ki, bu hakiaktın izahı karşısında insan hayran kalıyor. Bu mükemmel hakikat ancak bu kadar güzel anlatılabilir diyor.
yukarıda kardeşlerimzin temas ettikleri, mihmadar kardeşimizn de kaynaklarıyla açıkladığı "mümin kalbin allah katındaki önemini" de bir çok yerde değişik vesileler ile açıklıyor.
hatta bazı hadiskerin yorumu ancak Risale-i Nurda var.
mesela:

Alıntı

Meselâ, bir sohbette derin bir gürültü işitildi. Ferman etti ki: "Bu gürültü, yetmiş seneden beri Cehennem tarafına yuvarlanan bir taşın bu dakikada Cehennemin dibine yetişip düşmesinin gürültüsüdür." Bu garip haberden beş altı dakika sonra birisi geldi, dedi: "Ya Resulallah, yetmiş yaşında bulunan filân münafık vefat etti, Cehenneme gitti." Peygamberin yüksek belîğâne kelâmının tevilini gösterdi.
şualara 499

Bu hadisin bu tarzdaki izahı ımam-ı gazali gibi ıslam dünyasının en yüksek bir aliminden bile gizli kalmıştır.

Buna benzer Risale-i Nurda bir çok farklı yorum ve izah var.

23

18.05.2005, 18:54

Galiba yukarıdaki alıntı Abdulkadir Badıllı abinin "Risale-i Nur'un Kudsî Kaynakları" kitabından. Yukarıdaki hadislere bakarsak, birbirini destekleyen hadîslerle, "tevatür" / "manevî tevatür" *** derecesinde gibi görünüyor, Allahu â'lem bissavab.


*** : Yani, bu kadar insanın yalan söylemek için bir araya gelmesi muhal görünüyor. 1. halka ravîler ünlü sahabeler olduğundan onlardan zaten yalan beklenmez. Onlardan aktaranlarda da bu kadar çeşit var. Hem birden fazla sahabi, hem birden fazla yol görünüyor. Muhaddis değilim, bu işleri de pek bilmem ama, bu hadisler birbirini destekliyor.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

24

19.05.2005, 08:31

O’nsuz Olmaz Kâinat

Bir çekirdekti kâinat.

Big Bang’la çatladı filiz verdi.

Yıldızlarla galaksilerle dal budak saldı muhteşem bir ağaç oldu.

O muhteşem ağaç, Big Bangdan 15 milyar sonra birgün, en tatlı meyvesini verdi.

Kâinata dünya doğdu.

Bir çekirdekti dünya.

Güneşle ve diğer gezegen kardaşleriyle beraber uzay toprağına düştü.

Milyarlarca yıl boyunca, görünmeyen bir yaratıcının kudret ve hikmetiyle şekilden şekle girdi.

Serpildi, gelişti ve güzelleşti.

Mas mavi, şirin bir gezegen oluverdi.

Ve 5 milyar sene sonra, dünya da en tatlı meyvesini verdi.



Yeryüzünde hayat doğdu.

Bir çekirdekti hayat.

Hiçten ortaya çıkan, görünmezden beliren, çatlar çatlamaz her yeri istila eden bir çekirdek...

Gezegenin karalarını ve denizlerini, yerin altını ve üstünü kapladı hayat. Her yere yayıldı. Binlerce, milyonlarca, milyarlarca meyveler verdi.

Nihayet hayat ağacı da bir gün en mükemmel meyvesine ulaştı.

yeryüzüne insan ayak bastı.

Bir çekirdekti insan, yeryüzüne düştü, orada filizlendi.

Ve kâinatın bütün güzelliklerini kendisinde topladı. Bütün kâinatta tecellî eden ilâhî isimlerin en güzel parıltıları onda yoğunluştı.

Küçücük bir varlıktı insan, ama üzerindeki sanat kâinattan daha büyüktü.

Birgün geldi, insanlık ağacı da olgunluğa erdi ve en mükemmel meyvesini verdi.

Kâinata Muhammed Aleyhisselâm doğdu.

Kâinatın en mükemmel meyvesi olan insanlık âleminin bütün mükemmelliklerini tek başına kendisinde toplayan, tek başıyla bir kâinat olan en mükemmel varlıktı O.

Onun gelişiyle kâinat olgunluğa erdi. çünkü kâinat olgunluğa ersin diye yaratılmıştı. Bir düşünün, “Onsuz bir dünya neye yarardı?” diye.

O zaman anlarsınız kâinatın onun için yaratıldığını.

Ümit şimşek

Kaynak
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

mihmandar

Orta Düzey

Mesajlar: 260

Konum: ANKARA

Hobiler: Risale-i Nur

  • Özel mesaj gönder

25

19.05.2005, 16:39

Alıntı sahibi ""Abdulkadir Said""

Galiba yukarıdaki alıntı Abdulkadir Badıllı abinin "Risale-i Nur'un Kudsî Kaynakları" kitabından. Yukarıdaki hadislere bakarsak, birbirini destekleyen hadîslerle, "tevatür" / "manevî tevatür" *** derecesinde gibi görünüyor, Allahu â'lem bissavab.


Evet, "Risale-i Nur'un Kudsî Kaynakları" kitabından alıntı.. çok güzel bir kaynak.

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

26

20.05.2005, 19:34

selamın aleykum



BEşıNCı REşHA: Arkadaş! şu zât-ı nuranî (a.s.m.), mürşid-i imânî, Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm bak, nasıl neşrettiği hakikatin nuruyla, hakkın ziyasıyla, nev-i beşerin gecesini gündüze, kışını bahara çevirerek, âlemde yaptığı inkılâpla âlemin şeklini değiştirerek nuranî bir şekle sokmuştur. Evet, o zatın nuranî güzelliğiyle kâinata bakılmazsa, kâinat bir mâtem-i umumî içinde görünecekti. Bütün mevcudat birbirine karşı ecnebî ve düşman durumunda bulunacaktı. Cemâdat, birer cenaze suretini gösterecekti. Hayvan ve insanlar, eytam gibi zeval ve firakın korkusundan vâveylâlara düşeceklerdi. Ve kâinata, harekâtıyla, tenevvüüyle ve tagayyüratıyla, nukuşuyla tesadüfe bağlı bir oyuncak nazarıyla bakılacaktı. Bilhassa insanlar, hayvanlardan daha aşağı, zelil ve hakir olacaklardı.
ışte, o zatın telkin ettiği iman nazarıyla kâinata bakılmadığı takdirde, kâinat böyle korkunç, zulümatlı bir şekilde görünecekti. Fakat o mürşid-i kâmilin gözüyle ve iman gözlüğüyle bakılırsa, her taraf nurlu, ziyadar, canlı, hayatlı, sevimli, sevgili bir vaziyette arz-ı dîdâr edecektir.
Evet, kâinat iman nuruyla mâtem-i umumî yeri olmaktan çıkıp mescid-i zikir ve şükür olmuştur. Birbirine düşman telâkki edilen mevcudat, birbirine ahbap ve kardeş olmuşlardır. Cenaze ve ölü şeklini gösteren cemâdat, ünsiyetli birer hayattar ve lisan-ı haliyle Hâlıkının âyâtını nâtık birer musahhar memuru şekline giriyorlar. Ağlayan, müteşekkî ve eytam kıyafetinde görünen insan, ibadetinde zâkir, Halıkına şâkir sıfatını takınıyor. Ve kâinatın harekât, tenevvüat, tagayyürat ve nukuşu abesiyetten kurtuluyor. Rabbânî mektuplar, âyat-ı tekviniyeye sayfalar, esmâ-i ılâhiyeye aynalar suretine inkılâp ederler.
Hülâsa: ıman nuruyla âlem öyle terakki eder ki, "Hikmet-i Samedâniye Kitabı" namını alıyor. Ve insan, zelil ve fakir ve âciz hayvanların sırasından çıkar; zaafının kuvvetiyle, aczinin kudretiyle, ubudiyetinin şevketiyle, kalbinin şuasıyla, aklının haşmet-i imaniyesiyle hilâfet ve hâkimiyetin zirvesine yükselmiştir. Hattâ acz, fakr, ihtiyaç ve akıl onun sukutuna esbab iken, suud ve yükselmesine sebep olurlar. Zulmetli, karanlıklı bir mezar-ı ekber suretinde görünen zaman-ı mazi, enbiya ve evliyanın ziyasıyla ziyadar ve nuranî görünmeye başlar. Karanlıklı gece şeklinde olan istikbal, Kur’ân’ın ziyasıyla tenevvür eder, Cennetin bostanları şekline girer. Buna binaen, o zât-ı nuranî olmasaydı, kâinat da, insan da, herşey de adem hükmünde kalır, ne kıymeti olur ve ne ehemmiyeti kalırdı.
Binaenaleyh, bu kadar garip, acip, güzel kâinat için böyle tarifat ve teşrifatçı bir mürşid-i harika lâzımdır. "Eğer bu zat (a.s.m.) olmasaydı kâinat da olmazdı" meâlinde olan hadis-i kudsî şu hakikatı tenvir ediyor.
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

27

25.05.2005, 04:26

Nur’dan katreler



Salât ve selâmın sırrı


Sual: Salâvatın bu kadar kesretle hikmeti ve salâtla beraber selâmı zikretmenin sırrı nedir?

Elcevap: Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâma salâvat getirmek, tek başıyla bir tarik-i hakikattır. Resûl-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm nihayet derecede rahmete mazhar olduğu halde, nihayetsiz salâvata ihtiyaç göstermiştir. Çünkü, Resul-i Ekrem Aleyhissalâtü Vesselâm bütün ümmetin dertleriyle alâkadar ve saadetleriyle nasibedardır. Nihayetsiz istikbalde, ebedü’l-âbâdda, nihayetsiz ahvâle mâruz ümmetin, bütün saadetleriyle alâkadarlığının ihtiyacındandır ki, nihayetsiz salâvata ihtiyaç göstermiştir.

Hem Resul-i Ekrem hem abd, hem resul olduğundan, ubudiyet cihetiyle salât ister, risalet cihetiyle selâm ister ki: Ubudiyet halktan Hakka gider, mahbubiyet ve rahmete mazhar olur. Bunu “Es-salâtü” ifade eder. Risalet Haktan halka bir elçiliktir ki, selâmet ve teslim ve memuriyetinin kabul ve vazifesinin icrâsına muvaffakıyet ister ki, “Selâm” lâfzı onu ifade ediyor.

Hem biz “Seyyidinâ” (Efendimiz) lâfzıyla tabir ettiğimizden, diyoruz ki: Ya Rab! Yanımızda elçiniz ve dergâhınızda elçimiz olan reisimize merhamet et ki, bize sirâyet etsin.

Allah’ım, Senin kulun ve resûlün olan Efendimiz Muhammed’e, onun bütün âl ve ashabına salât eyle.

Barla Lâhikası, s. 151


Lûgatçe:

salâvat: Peygamberimize yapılan rahmet duâları.

kesret: Çokluk.

salât: Dua. Namaz.

tarik-i hakikat: Hakikat yolu.

nasibedar: Nasibini alan, nasiplenen.

ebedü’l-âbâd: Sonsuzlukların sonsuzluğu, ahiret, ebedî hayat.

ahvâl: Haller, durumlar.

abd: Kul.

ubudiyet: Kulluk.

mahbubiyet: Sevilecek halde bulunmak.

risâlet: Peygamberlik.

sirâyet: Bulaşmak, yayılmak.

25.05.2005


Yeni Asya gazetesi, 25 Mayıs 2005, Lahika Sayfası
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

28

16.02.2006, 01:09

selamın aleykum geçen levlake...yani sen olmasaydın kainatı yaratmazdım adlı hadis-i kudsiyi msn'imde nikime yazdım bir kardeş itiraz etti msn'de tartışma sonuçlanmayınca.. telefonda devam ettik.. kendisi bu hadisi çok araştırmış bir çok hadis alimleri bu hadise mevzu diyorlarmış bende bu hadis kaynaklarını söyledim

Alıntı

Hadis-i kudsi. "Sen olmasıydın ben alemleri yaratmazdım." Ali el-Kari, şerhü’ş-şifa, 1:6; el-Acluni, Keşfü’l-Hafa, 2:164.


bunlarında sağlam kaynaklar olmadığını bu kitapların içinde dahi bu hadis sahih olarak geçmiyormuş..yani kısacası ilzam etti beni..... ben manaca Hakk olabileceğine belki inanabilirim ama bunu hadis-i kudsi olarak kabul etmem dedi... bu hadis buhari ve diğer ünlü hadis kitaplarında olmaması neden peki?

selametle
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

29

16.02.2006, 09:41

kardeş gerek hadisler konusunda gerekse ayetler konusunda bir şey söyleyebilmek için bütün ayetleri ve hadisleri bilmek gerekir
çünkü kuranın bazı ayetleri bazı ayetlerini tefsir eder hadislerdede bu böyledir o yüzden bir ayet şunu söylüyor bir ayette şunu anlatıyor demek için bütün kuranı esbabı nüzulüyle bilmek gerekir ve o ayetleri izah eden hadisleride bilmek gerekir ve onun umumi ya da hususi olup olmadığıda oldukça önemli daha bunun gibi çok şey var iken sadece siyer okuyup bir kaç tane ayet ezberleyen insanların kalkıp ayetler ve hadisler hakkında ahkam kesmesi çok komik
şimdi bu ölçüye göre ya bu hadis niye şu kitapta yok bu ayet ne diyor yollu sözlerin fazla bir ehemmiyeti yok

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir