Giriş yapmadınız.

1

03.04.2005, 20:21

Eşini kimden istedin?

Anne karnındaki bebek annesine fiziksel olarak çok yakındır, annesinin tâ içindedir.
Ancak bebek çıkmak üzere içeridedir.

Bebeğin doğumu görünüşte annesiyle fiziksel yakınlığını bitirir. Göbeği kesilen bebek annesiyle bağını yitirir. Uzaklaşırlar ve ayrı birer birey olurlar. Oysa, görünüşteki bu uzaklaşma, nice yakınlaşmayı getirir. Anne ve bebek ilk defa yüz yüze gelirler, tanışırlar. Organik birlikteliğin yerini, olağanüstü duygusal beraberlikler alır. Fiziksel yakınlığın yerini, tanımsız ruhî yakınlıklar alır. Hangi anne bebeğini ömür boyu karnında taşımak ister?



Arafat’a çıkış da, işte böylesi bir doğumdur mümin için.



Secdelerce kalbini koyduğu, tavaflarca kalıbını koyduğu Kâbe’den uzaklaşmaktadır artık.

Kâbe’nin eteğine tutunmaktan vazgeçer; ilk defa Kâbe’yi ardında bırakır. Beytullah’tan, yani Allah’ın evinden uzaklaşır, Allah’a, yani ev sahibine yakınlaşır. Mânâ büyüklerinin tabiriyle, “ev”den çıkılıp “komşu”ya gitme halidir Arafat’a çıkmak. Allah’ın “ev”inden, Allah’ın “komşuluğu”na varıştır Arafat.



Mekke’nin herkesi kucaklayan rahminde kristalleşen müminler, sonsuz rahmet esintileriyle besleyip büyürler. Bir “nutfe”lik imanları Kâbe’ye tutunup “kan pıhtısı”na dönüşür. Sayısız müminlerin tanıklığıyla, Kâbe’nin eteğinde döne döne, “Bir” olanın “bir”liğini yeryüzünde gördüğü en büyük “çokluğun” gözünde göre göre imanı ete kemiğe bürünür. Büyür, büyür. Ve doğum anı yaklaşınca, mümin Mekke’nin rahminden Arafat’ın göğsüne düşer.



Arafat’a geçiş, sûretten asla geçiştir. Arafat’a çıkış, sembolleri aşıp sembollerin gösterdiğine yakın olmaktır. Allah’a kul olmak adına kutsal bildiğimiz, hatırını saydığımız bütün sembollerin ve göstergelerin görevi sadece sembol ve gösterge olmaktan ibarettir. Sembollerin sembol olduğunu unutursak semboller körleşir, anlamsızlaşır. Göstergelerin aslını unutursak, göstergeler matlaşır, kılavuz olma özelliğini yitirir.



Harf de öyle değil midir? Harf kendisinden çok başkasını göstermeye ayarlıdır; kelimeyi okutmak için, manaya ulaşmak için araçtır. Harfin kendisini görüp, harfin gösterdiğiyle ilgilenmeyen, harfin harfliğini de iptal eder, okuyamaz hale gelir. Semboller bir hatırlatmadır; dini yaşamayı kolaylaştırır, aşkın olanı “görmeye” hizmet eder, nazarı gayba âşina eyler.



Ancak, sembollere takılıp kalınırsa, semboller unutturabilir de. Dini, semboller üzerinden yaşarken böyle bir risk içinde olmalıyız ki, “dini Allah’a has kıl”mamızı ister Rabb’imiz bizden. Yani, dini görünüşte yaşıyor olabiliriz; ama yaşayışımız tamamen yatay düzlemde kalıp, dikey boyuttan kopmuş olabilir. Gözünü gökten ayıran ve güneşi unutan, şahin avlamak için şahinin gölgesinin peşine düşer. Ne acınası bir avcılık!



Kâbe sembollerin en güçlüsüdür, göstergelerin en güzelidir. Allah’ın “bir”liğinin sembolüdür; her insan Kâbe’yi görür görmez, gönlüyle gördüğü “bir”liği gözüyle de görür hale gelir. Bu kadar net bir görüntü ve yansıma sunan Kâbe, gelin görün ki, bir zamanlar, içinde putları barındırır hale gelmişti.



Başkasını hatırlatmak için oradayken, yalnız kendi kendisini hatırlatır hale gelmişti. Birilerinin gözünde, “Allah’ın evi”, Allah’tan yüz çevirme aracı oluvermişti. Cahiliye döneminin uzaklarda kaldığını sanıyorsak, aldanırız. Bir zamanlar, cahiliyeyi inşa eden müşriklerin taşıdığı nefisten bizde de var ve şeytan hâlâ yolumuzu kesmekle meşgul. şu halde, Allah için yaşadığımız dini Allah’a has kılmaktan çıkarmamız pekâlâ mümkündür.



“Kâbe’yi arkada bırakmak” ifadesini yazarken bile kalbim ürperiyor; okurken de sizin kalbiniz ürperiyor olmalı. Bu ürperti, doğmayı göze alan bebeğin yaşadığı çelişkinin sancısından bulaşıyor gibi. Uzaklaşarak yakınlaşmak çelişkisidir bu. Annelerin anneliği sadece rahimde ağırlamaktan ibaret değil ki… Annenin kucağına koşmak da tatlıdır. Annenin elinden tutmak da güzeldir. Yüzüne bakmak da hoştur. Sesini duymak da sevimlidir. Bunca yakınlık, göbeğimizin kesilmesine razı olmadan olmuyor işte.



Her birimiz yuvalarımızı Allah adına kurduk, kuracağız. O’nun izniyle birbirimize helâl olduk, olacağız. Bedenlerimizin mülkü O’na ait, ruhlarımızın sılası O’nun katındadır. Eşimiz her şeyden önce ve her şeyden sonra, “Abdullah” unvanıyla, yani “Allah’ın kulu” olarak yanımızdadır. Ne gençliği, ne güzelliği, ne zenginliği... helâl eş olması için yeter. Allah’a kul değilse, kimse kimseye helâl değildir.



Öyleyse, evimizi önce “Allah’ın evi” bilmeliyiz; eşimizi önce “Allah’ın verdiği” görmeliyiz. Yeryüzünde Allah’ı hatırlatan ayetler olarak bilmeliyiz birbirimizi. Yeryüzünde Allah’ın lûtfettiği en değerli armağanlar olarak tanımalıyız birbirimizi. Yoksa, sevginin çabucak tükendiği, aşkın hemencecik eskidiği yuvalarımıza, sahici olmayan, köksüz ve asılsız romanslar ithal etmek zorunda kalırız.



Az önce yüzünü hatırladığınız eşiniz size göklerden indirilmiş armağandır.

Yolunu beklediğiniz eşiniz yeryüzündeki yaşayışınızı anlamlandıran ayan beyan bir ayettir.

Bir an, eşinizin “eşiniz” olduğunu unutup onu size “eş eyleyen”i hatırlamaya ne dersiniz?

ılişkimizi Allah’a has kılmaya niyetlenir gibi.

Bir an, “ev”i arkada bırakıp evi “ev yapan”ı hatırlamaya ne dersiniz?

Tıpkı Arafat’a çıkar gibi...



Senai Demirci

nurunözü1

Profesyonel

Mesajlar: 997

Konum: bursa

Hobiler: hat sanatı,ebru sanatı,kitap,internet

  • Özel mesaj gönder

2

04.04.2005, 23:08

Allah razı olsun paylaştığın için kimyagerus..
Birincisi

Alıntı

Hangi anne bebeğini ömür boyu karnında taşımak ister?
:lol: :lol:
ıkincisi Arafat,kâbe bu iki kelimeyi duyduğum zaman gönlüm burkuluyor.Bu sene istemiş ama gidememiş birinin burukluğu bu sanırım.(kurradan çıkmadığımızı duyduğumda acayip gönlüm kırılmıştı)
Okurken insan duygulanıyor özellikle bu yazı çok hoş ve hüzünlendiriciydi.Ama bende sorun var önceden çok ümitli olmama rağmen önümüzdeki sene için hiç ümidim yok.Nedendir bilmiyorum.Sanki olmayacakmış gibi,gidemeyecekmiş gibi hissediyorum.Hayatım hep böyle düz dümdüz geçecekmiş gibi geliyor.(ben oraya gitmeyi insan hayatında ki en büyük değişiklik sebebi olarak görüyorum.Daha fazla iman daha fazla aşk daha fazla efendimiz zamanını anlama ve yaşama vs vs )
Off ne bileyim öyle içimden geçenleri yadım işte konuyla alakalı yada değil.Belki bu aralar biraz rahatlamak için içimdekilerin bazılarını paylaşmalıyım.Hakkınızı helal edin ama dua istiyorum sizden bu umutsuzluk beni çok fazla rahatsız ediyor....

3

05.04.2005, 08:48

sıkıntılar zaman zaman biz insanları öyle sarar ki birde bakmışızki çok zamanımız bu sıkıntılarla uğraşarak geçer RABBıM her sıkıntının hüznün acının sonunda mutlaka bir güneş ve aydınlık yeni bir umutla doldurur insan yüreğini ve dilerimki YÜCE MEVLAM seninde yüreğini sıkıntılardan umutsuzluklardan kurtarırda yerini güllerle dolduru

ALLAH yar ve yardımcın olsun Dualarımdasın ınşallah
selam ve dua ile kalın
nur

nurunözü1

Profesyonel

Mesajlar: 997

Konum: bursa

Hobiler: hat sanatı,ebru sanatı,kitap,internet

  • Özel mesaj gönder

4

07.04.2005, 15:38

Allah razı olsun inşaAllah sizde benim duamdasınız...

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir