Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Zehracan

Süper Moderatör

  • Konuyu başlatan "Zehracan"

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

1

12.12.2007, 20:07

Kuran'la konusan kadın

Tebe-i Tâbiîn neslinden Abdullah ibn Mübarek hazretleri anlatıyor: Hacca gidiyordum. Irak-Suriye topraklarından geçerken yalnız bir kadına rastladım. Selâm verdim; selâmımı "Söz olarak Rahîm bir Rabden selâm sözüdür onların duyacağı" (Yâ-Sîn: 58 ) âyetiyle aldı.


"Buralarda ne yapıyorsun?" diye sordum. "Allah kimi yoldan çıkarmışsa, ona yol bulduracak yoktur" (A'râf: 186 ) âyetini okudu. Anladım ki, yolunu kaybetmiş.


Nereye gittiği soruma "Bir gece kulunu Mescid-i Haram'dan alıp Mescid-i Aksâ'ya götüren Allah'ı tesbih ederim" (ısrâ: 1) âyetiyle karşılık verdi. Anladım ki, geçtiğimiz hacc mevsiminde haccını tamamlamış, Kudüs'e gidiyor.


"Ne zamandan beri böyle yolunu kaybettin?" dedim. "Tam üç gece (yani üç gündür)" (Meryem: 10 ) dedi.


Yiyecek verme teklifinde bulundum. "Sonra orucunuzu gün batıncaya kadar tamamlayın" (Bakara: 18 7 ) âyetini okudu.


"ıyi de Ramazan'da değiliz" dedim. "Kim Allah için nafile bir hayır yaparsa, Allah her hayrın karşılığını verendir, her şeyi hakkıyla bilendir" (Bakara: 158 ) âyetiyle cevap verdi.


"Yolculukta oruç açılabilir" dedim. "Ama orucu tutarsanız, bu hakkınızda daha hayırlıdır" (Bakara: 184 ) âyetini okudu.


Niye benim gibi konuşmadığını sordum. "Ağzından tek bir söz bile çıkmasın ki, yanında onu gözleyen ve o sözü kaydetmeye hazır bir gözcü bulunmamış olsun" (Qâf: 18 ) dedi.


"Kimlerdensin?" diye sordum. "Bu konuda bilgin yok (ailemi söylesem de tanımazsın). Sonra göz de, kalb de (görmeden, kesin bilgiye dayalı olmadan verdiğin her hükümden) sorumludur" (ısrâ: 36 ) âyetiyle cevap verdi.


"Hata ettim, hakkını helâl et!" dedim. "Bugün size kınama yok. Allah, sizi bağışlasın" (Yusuf: 92 ) dedi.


Deveme bindirip kafilesine ulaştırma teklifinde bulundum. "Hayır adına ne işlerseniz Allah onu bilir" (Bakara: 215 ) âyetiyle mukabele etti.


Devemi yanına getirdim. Binecekken, "Mü'min erkeklere söyle, bakışlarını sakınsınlar" (Nûr: 30 ) âyetini okudu.


Gözlerimi çevirdim; binecekken deve ürküp kaçtı, bu arada elbisesi az yırtıldı. "Başınıza musibet olarak ne gelirse, bu bizzat işleyip, onu hak etmeniz sebebiyledir" (şûrâ: 30 ) âyetini mırıldandı.


"Sabret, deveyi bağlayayım!" dedim. "Bu hususta Süleyman'ı anlayışlı ve daha isabetli davranır kıldık" (Enbiyâ: 79 ) âyetini okuyarak, devemi yönlendirme konusunda benim daha başarılı olduğumu kasdetti.


Deveye bindi ve "Bunu bize baş eğdiren Allah'ı tesbih ederim; yoksa bunu biz başaramazdık. Ve sonunda şüphesiz Rabbimize döneceğiz!" (Zuhruf: 13-14 ) âyetlerini okudu.


"Haydi!" diye deveyi hızlandırdım. "Yürüyüşünde (ve davranışlarında) vakur ol ve sesini yükseltme. Seslerin en çirkini, (bağıran) eşeğin sesidir!" (Lokman: 19 ) mukabelesinde bulundu.


Yürürken şiir okumaya başladım. "Kur'an'dan kolayınıza geleni okuyun!" (Müzzemmil: 20 ) dedi.


"şiir okumak haram değil ki!" dedim. "Bu hususu ancak gerçek idrak ve basiret sahipleri düşünüp anlar!" (Bakara: 269 ) cevabını verdi.


Bir süre gittik; sonra evli olup olmadığını sordum. "Ey iman edenler! Cevabı verildiğinde sizi üzecek meselelerden sormayın!" (Mâide: 101 ) âyetini okudu.


Derken kafilesine ulaştık ve "Kafile içinde kimsen var mı?" dedim. "Mal ve evlât dünya hayatının süsüdür!" (Kehf: 46 ) dedi.


Anladım ki, evlâdı var. ısimlerini sordum. "Allah ıbrahim'i dost edindi; Allah Musa ile konuştu; Ey Yahya, Kitab'a kuvvetle tutun!" (Nisâ: 125, 164; Meryem: 12 ) âyetlerini okudu.


"Ey ıbrahim, ey Musa, ey ısa!" diye kafileye seslendim. Nur yüzlü üç genç "Buyur!" diye çıkageldi. Onlara para verip, "Bununla içinizden birini şehre yollayın! Yemeklerin helâl ve temiz olanına baksın ve size bir yiyecek getirsin. Dikkatli davransın!" (Kehf: 19 ) dedi.


Yiyecek gelince bana, "Geçmiş günlerinizde yaptıklarınızın karşılığında şimdi afiyetle yiyip için!" (Hâqqa: 24 ) dedi.



Çocuklara, "Annenizin bu durumunu bana söylemezseniz bu yemekten yemem!" dedim. "Annemiz" dediler,
"Ağzından Cenab-ı Allah'ın gazabını çekecek yanlış bir söz çıkar korkusuyla 40 yıldır böyle sadece Kur'an'la konuşur."



ıbn Mübarek, bu hadiseyi Kur'an'da her şeyin bulunduğuna delil olarak anlatırdı.
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

2

12.12.2007, 20:37

Allahu ekber.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

  • "ıspartalı" bir erkek

Mesajlar: 123

Konum: Almanya

Meslek: Ticaret

  • Özel mesaj gönder

3

13.12.2007, 00:42

Masaallah. biz ne yapacagiz onu düsünelim, kimbilir günde kac kere tövbe etmemizi gerektirecek sözler sarfediyoruz. Bilerek ya da bilmeyerek isledigimiz hatalardan, kusurlardan, günahlardan dolayi her an tövbe edelim. Allah rahmetini bizlerden esirgemesin. amin.
Zaman ihtiyarlandıkça, Kur'an gençleşiyor.

Zehracan

Süper Moderatör

  • Konuyu başlatan "Zehracan"

Mesajlar: 8,190

Hobiler: Risale-i Nur, DUA...

  • Özel mesaj gönder

4

18.12.2007, 16:56

Amin amin amin

birkac sure ezberlemekten aciziz, Allah affetsin bizi.
"İnsan vardır fark edilmez süsünden.
Kimi farksızdırkoyun sürüsünden.
Her gördüğün şekle kapılma,
insan anlaşılmaz görüntüsünden...(!)"

5

25.12.2007, 22:25

kendini tamamen Allah a Allah kelamına adamak böyle birşey sanırım.
kısacık duaların arapçasını bilsek bile ne anlama geldiğini bilmiyoruz .
Kıyılara vura vura hayatım, yosun tuttu düşlerim...
Aynaları kullanarak eskittim, eksidi gülüşlerim...

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir