Âlem-i ıslâm’da en fazla irtidat temâyülünün ülkemizde olduğunu dehşetle görmekteyiz. Zındıka komitesinin kesif çalışmaları neticesinde, Müslümanlardan bir güruh, âdeta Cenab-ı Hak’la muâraza edercesine Hıristiyanların da Cennet’e gideceklerini, onlarla iman esaslarında birlikteliğimiz olduğunu söylemektedirler. Halbuki onlar, hiçbir sempozyumda, hiçbir panelde, hiçbir “diyalog ve hoşgörü” toplantılarında, bir tek defa olsun Peygamber Efendimizin (asm) peygamberliğini tasdik etmemiş, Kur’an-ı Kerim’i kabullendiklerini beyan etmemişlerdir. Kaldı ki onlar ıncil’le birlikte dağıttıkları kitaplarda açıkça, Peygamber Efendimizi (asm) ve Kur’an-ı Kerim’i inkar etmekte, şirkâlud ve baştan sona küfür dolu görüşlerini açıkça dile getirmekte, böylelikle “Hıristiyanları zorla Cennet’e girdirmeye (!) çalışan Müslümanları tekzip etmektedirler.
Elimde Can Nuroğlu (muhtemelen müstear isimdir) adlı kişinin “Hey Gavur Anlatsana” isimli kitapçığı var. Bu kitap ıncil’le birlikte ücretsiz dağıtılıyor. (Nasılsa para zibil gibi...) Burada yazılanlardan bir kısmını, Bizim “Hıristiyanlar Cehennem’e gidecek diye gözyaşı döken” Müslümanların (!) uyanmasına vesile olması için iktibas edeceğim. Bu adam şöyle diyor:
“...Aslında Mesih’ten sonra bir başka peygamberin gelmesi kutsal kitap’a ters düşüyor. Çünkü ıncil’in ve önceki peygamberlerin bildirdiği gibi, Tanrı ısa Mesih aracılığıyla bütün insanlar için tam bir kurtuluş sağladı. Dolayısıyla Tanrı’nın başka bir peygamber aracılığıyla yeni bir vahiy indirmesi ya da farklı bir yol göstermesi çelişki yaratır ve aslında Mesih’in mesajını geçersiz kılmış olur. (bkz. ıbraniler 1: 1-8, Vahiy 22:1
. Sonuç olarak, ıncil Hz. Muhammed’in gelişine ilişkin tek bir söz bile söylemiyor.” (s. 39) [Buradaki yalanlara, iftiralara ve küfür inancına cevap vermeyeceğiz. Bu gibi sözlere binlerce eserle cevap verilmiş.]
“Neden Kur’an-ı Kerim’i kabul etmiyorsunuz?” ara başlığı verildikten sonra şöyle deniliyor:
“ Müslüman arkadaşlarımızın en çok sorduğu sorulardan bir tanesi de, ‘Biz sizin kitabınızı kabul ediyoruz, siz neden bizim kitabımızı kabul etmiyorsunuz.’ Sorusudur. Bu soruyu soran kişilere, ‘kabul etmenin’ ne demek olduğunu sormak istiyoruz. Bize göre kabul etmek, içeriğini bilip mesajına tam olarak inanmak demektir. Bu tür soruları bize soran arkadaşlarımıza biz de soruyoruz: ‘Sen gerçekten ısa Mesih’in Tanrı’nın oğlu olarak bütün insanların günahı için ölüp dirildiğine inanıyor musun?’ Çünkü ıncil’in net olarak anlattığı Mesih budur.’ Aldığımız cevap, ‘Hayır! Biz O’nu sadece peygamber olarak kabul ediyoruz’ şeklinde oluyor. O zaman ‘Biz sizin kitabınızı kabul ediyoruz’ diyen kişi, ıncil’in asıl mesajını kabul etmiş değil inkar etmiş oluyor.” (s. 40-41)
“Tevrat, Zebur ve ıncil’de açıklanan Tanrı’nın kurtuluş planına göre her şey Mesih ısa’da tamamlanmıştır, böylece Mesih’e iman eden her can bütün günahlarından aklanmış olur. “(s.41)
“Sonuç olarak insanın kurtuluşu için Tanrı’nın sağladığı tek bir yol var o da kendisini insanlık uğruna fidye olarak sunan Tanrı’nın oğlu ısa Mesih. “(s.66)
“Hey Gâvur Anlatsana” deyip anlatan bu kişinin yazdıklarını Türkiye’deki kiliseler benimsiyor ve bu kitabı ıncil’le beraber dağıtıyor. Türkiye’de misyonerlik faaliyetinde bulunanlar bu kitabı dağıtıyor. Görüldüğü gibi adamlar zır kâfir... Peki bizimkilere (!) ne oluyor? Neden “ılâ Cehennem’e zümerâ” diyeceklerine, “Aman gavurcuklarıma bir şey olmasın!” diyorlar? Akıllarından zorları mı var?
Burhan Bozgeyik
