Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Sultan

Stajyer

  • Konuyu başlatan "Sultan"

Mesajlar: 99

Konum: Kütahya

Meslek: Dağcı

Hobiler: Kızak, yüzme, orman gezileri

  • Özel mesaj gönder

1

02.06.2004, 17:54

Duyarlı-gayretli insan Mustafa Başoğlu'nun açıklaması

Türkiye Sağlık ışçileri Sendikası Genel Başkanı Sayın Mustafa Başoğlu, geçen haftaki yazımız üzerine bir açıklama gönderdi. Mezkûr açıklamayı siz değerli okuyucularımıza arz ediyorum:

“Son yıllarda hazırlanan ‘Dinlerarası Diyalog’un son toplantısı, bildiğiniz gibi, Mardin’de yapıldı. 1965’lerde Papalığın aldığı karar uyarınca, ‘Hıristiyan inancında olanların Müslümanlarla diyalog kurarak, Müslümanları Hıristiyanlaştırma’ hedefi, ülkemizde giderek adım adım amacına ulaşmaktadır.

Önceleri, farklı dinî inanç mensuplarını bir araya getirip birbirleriyle konuşup anlaşmalarını sağlamak için yapılan bu toplantıların, giderek ıslâm’ı Hıristiyanlaştırma noktasına doğru gelişmekte olduğu görülmektedir. Mardin’de ezanla çan sesinin birleştirilerek dünyaya yayılması, herhalde giderek ‘Kur’an’la ıncil’in veya Tevrat’ın aynı olduğu; cami, kilise ve havranın birbirinden farklı olmadıkları sonucunu gerçekleştirecektir.

(Nitekim gerçekleşti: Diyalog adına çıkarılan ‘da’ isimli derginin 5. sayısında, Ankara’daki Hacıbayram Camii ile Moskova’daki Sergiyev Posat isimli kilise karşılaştırılmakta ve ‘Hacıbayram Camii’ndeki manevî havayı kilisede hissetmemek mümkün mü? Orada da manevî hava varsa, kilisede de aynısı var’ diye yazılmakta, bir Diyalog konuşmasında da, ‘Ben yurtdışına gittiğimde kiliselere gidiyorum, oralarda manevi zevk alıyorum’ denilmektedir. A.E.)

Mardin toplantısı nedeniyle basına yaptığım ve basın organlarında yer almayan açıklamada, ezanla çan sesinin bir arada takdim edilmesinin ıslâm’ı yozlaştırma amacı taşıdığını vurgulamama rağmen, ıslâm’a hizmet eden bazı kesimler tarafından bile ilgi görmedi.

Kendileriyle diyaloğa girdiklerimizin, ıslâm’ı tanımak ve ‘Yanlış yapıyorsam kendimi düzelteyim’ amacında olmadığı, aksine ‘Müslümanların yanlış yaptıkları ve ikna edilerek Hıristiyanlaştırılmaları gerektiği’ anlayışında olduğu, yapılan toplantılardan açıkça anlaşılmaktadır.

Ezan, ıslâm’ın özüdür. Allah’ın birliğini, Peygamber Efendimiz Muhammed Mustafa’nın Peygamberliğini, kurtuluşun ıslâm’da olduğunu insanlara günde 5 defa hatırlatmaktadır. Ezan’la mukayese edildiğinde çan sesinin hiçbir özelliği olmadığı, kendiliğinden anlaşılacaktır.

Dinlerarası diyaloğu başlatmak isteyenlerin, konuşarak karşı tarafa ıslâm’ı anlatma amacı güttükleri önceleri düşünülebilirdi. Ama gelişmeler bunun tam tersine olmaktadır. Öyle olunca ‘yanlıştan dönmek, fazilettir’ ilkesine dayanmak gerekmez mi?

Diyalog çalışmalarının, ülkemizde misyoner faaliyetlerini hızlandırdığı da açıkça görülüyor.

‘Allah indinde geçerli olan üç semavî din’ söylemi, insan eliyle yozlaşmış ıncil ve Tevrat’ı, aslını Yüce Allah’ın koruduğu ve kıyamete kadar da koruyacağı Kur’an’la eşit seviyeye çıkartır. Bugünkü Hıristiyanlık ve Museviliğin de, Müslümanlık gibi Allah indinde geçerli din olduğunu ıslâm’a ibra ve tasdik ettirmeye çalışmak, çok tehlikeli bir gidiştir.

ıslâm’dan önceki inanç sistemlerinden herhangi birisi Allah indinde hâlâ geçerli din olsaydı, Allah, son din olarak ıslâm’ı göndermezdi. ıslâm’dan önceki bazı inanç sistemlerinin asıllarının semavî olmaları, onların bugün de aynı özelliği koruduğu anlamına gelmemektedir. Nitekim, Kur’an-ı Kerim’de, ‘Bugün dininizi tamamladım. Sizden din olarak ıslâm’a razı oldum’ buyurulmaktadır.

Hz. Peygamber’in görevi, dini sadece tebliğ etmektir. Yani, ‘Dinde zorlama yoktur.’ ıslâm’da, diğer inanç sahiplerine -bu mânâda- hoşgörü vardır. Ama bu, ıslâm’dan önceki dinlerin geçerliliği anlamında yorumlanamaz. Farklı inanç mensupları birbirleri ile konuşup tanışabilirler. Bu zaten ıslâmiyet’in yayıldığı günden beri devam etmektedir.

Batılılar, son zamanlarda, Hz. ıbrahim ve Hz. ısa’yı öne çıkararak, Hz. Muhammed’i yok sayma ya da unutturma amaçlarını ‘ıbrahimî Dinler’ sloganının arkasına gizlenerek yapmaktadırlar. Hz. ıbrahim, Hz. ısa, Hz. Musa ve diğer peygamberlerin tebliğ ettiği din ile Hz. Muhammed’in tebliğ ettiği din aynıdır.

Samimi Müslüman aydınlarımızın bu konu üzerinde önemle durması gerektiğine inanıyor, hayırlı hizmetlerinizde başarılarınızın devamını Yüce Allah’tan diliyorum.”

________________________________
Ali Eren
Vakit Gazatesi - 02.06.2004
Sevgi Çiçekleri

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir