Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

  • Konuyu başlatan "insirah"

Mesajlar: 1,518

Konum: istanbul

Meslek: NURolog

  • Özel mesaj gönder

1

25.09.2006, 22:38

Ah o eski Ramazanlar gitti; bir Ramazan var, o da

BURHAN EREN
Yıl 1921. ıstanbul işgal altında oruç açtı... Yıl 1933. O yıl ve takip eden 17 yıl boyunca, ‘Tanrı Uludur’ nidaları eşliğinde iftar sofralarına oturuldu… Çocukluk yıllarını o dönemde yaşamış kimilerinin, içini kulaktan dolma ‘Direklerarası eğlenceleri’yle doldurduğu ‘Nerede o eski Ramazanlar’ hayıflanmasına verilecek en güzel cevap, ‘şimdiki Ramazanlarda’ olmalı belki de. Çünkü o yılların Ramazanları, bu kutsal ayın toplumsal bir hayata dönüştürülmesi ve ruhaniyetinin teneffüs edilmesi bakımından, ne daha öncesiyle ne de bugünkü Ramazanlarla kıyaslanmayacak kadar sönüktü. Sözün özü bugün ‘eski Ramazanlar!’ nostaljisi yapanların çoğunun yaşı tutmuyor. Peki bugünküleri, o yılların Ramazanlarından daha sahici kılan şey ne? Bir daha ele geçmeyecekmiş gibi davrandığımız 70-80 yıl öncesinin Ramazanlarının gerçekte ne kadar hüzünlü ve kırılgan geçtiğini biliyor muydunuz? ışte bugünün Ramazanlarının daha iyi anlaşılmasına katkı sağlayacak, yakın tarihten bu yana küçük bir Ramazan seyri…

PROF. DR. ORHAN OKAY:
şimdilerde eski Ramazanlar da aranıyor. Eski Ramazanlar gerçekten daha mı güzeldi? Yoksa her kaybettiğimiz şey gibi o da mı bize güzel geliyor? Televizyon kanallarında konuşan otuz-kırk yaşlarındakiler bile çocukluk Ramazanlarının daha güzel olduklarından bahsediyorlar. Çocukluğumuzun her şeyi güzeldir. Ağaçtan düşüp kolumuzu bile kırmış olsak. şimdi insanın bu hissî davranışını dikkate alarak söyleyeyim ki benim çocukluğumdaki, yani altmış küsur yıl öncesinin Ramazanları da bugünkünden daha güzel değildi. Ve ileriki nesiller bizim bugün yaşadığımız Ramazanları da hasretle anacaklar. (…) Ramazan’ı, Osmanlı toplumunda özel bir zaman haline getiren, teravih ile sahur arasının doldurulması örfüdür (veya âdeti). Bu ayda esnaf ve devair de gündüz daha az çalıştığından teravihten sonra uyumak çok defa düşünülmezdi. Aileler arasında sohbetler, aile oyunları, bazı meclislerde dinî-ilmî bahisler (son yüzyıllarda sarayda verilen huzur dersleri gibi), bazı mekânlarda şiir ve edebiyat sohbetleri gibi zamanı faydalı, hiç değilse zararsız geçirme gibi bir gelenek teşekkül etmişti. Ancak bir süre sonra bunun Ramazan’ın ulviyetine yakışmayacak derecede seviyesiz gösterilere döndüğü görülmektedir. Muhtemelen 19. yüzyıl sonlarına doğru yani Tanzimat’ın getirdiği alafrangalaşmanın tesiriyle başlamış olan Direklerarası eğlenceleri gibi. Ancak bunun da zannedildiği kadar genelleşmediğini, hepsi üç-dört yüz metre uzunluğunda bu caddenin bile sadece bir kısmında çoğu Ermeni ve Rum truplarına ait kanto ve benzeri gösterilerin yer aldığını, bunun dışında daha seviyeli tiyatrolar, musiki fasılları, şiir sohbetleri yapılan mekânların bulunduğunu belirtmek gerekir.


AHMED şAHıN:
ışte burada o eski Ramazanlar!

Sultanahmet Camii avlusundaki kitap fuarına giderek okuyucularımla sohbet edip kitaplarımı imzalamaya başladım. Hem de gecenin yarısına kadar aralıksız sürdü bu imza işi. Bir ara bulduğum bir boş andan istifade ile hemen ben de herkes gibi camiye girip namaz kılmak istedim. Ana kapıya doğru geldiğimde camiye girmek isteyenlerin ta sokaktan sıraya dizildiklerini önce hayretle, sonra da sevinçle seyrettim. Orta kapıdan girmenin mümkün olmayacağını anlayınca Ayasofya tarafındaki yan kapıya giderek oradan girmeyi denedim ve nihayet muvaffak da oldum. Ama bu defa da içeride namaz kılmaya yer bulmak mümkün olmadı. Yarısından sonrasını hanımların doldurduğu yirmi bin kişilik Sultanahmet Camii’nde gece yarısından sonra bile boş yer bulmaya imkan yoktu. Büyük çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu cemaat Kadir Gecesi’nde kıyam halinde namazdaydılar. Bu muhteşem manzarayı görünce artık ben bizim kuşağın tekrar ettikleri; ‘Nerde o eski Ramazanlar!’ sızlanışına son vermenin zamanı geldiğine inandım. Yoksa cami içindeki bu muhteşem cemaat fiilen bizlere cevap vererek diyor ki: ‘Boşuna sızlanmayın dedeler, amcalar! ışte burada o eski Ramazanlar. Sultanahmet Camii’nde. Hem de gecenin yarısından sonrasında bile ibadet halinde!..’

2

26.09.2006, 23:35

Nerede o eski ramazanlar sorusunu soranlar,teravih'den sonra oturup sahura kadar oyun oynayan,çeşitli vesilelerle eğlenen insanlarsa eğer(bu zamanında hacivat-karagöz ve çeşitli ortaoyunları sayesinde olmuş) ben bunu çok da gerekli görmüyorum.
Ramazan oyun-eğlence ayı değildir! Her zamankinden daha çok zikir,tefekkür,ibadet yapılacak aydır.Allah Rasulu zamanında ne yapılmış ona bakmak lazım.Ne Osmanlıyla kayıtlı kalabiliriz,ne de cumhuriyetin ilk yıllarındaki değişiklikle...Sahabe ne yapmış,Efendimiz(sav) bu ayı nasıl geçirmiş?Hacivat karagöz mü seyretmiş,ortaoyunu mu seyretmiş,o dönem Mekkesinde hikaye anlatan hikayeleri mi dinlemiş? Hayır!! ıbadet etmiş,tesbih etmiş,tefekkür etmiş,insanlara da bunu tavsiye etmiş.Ramazan ayı,oyun oynama,oyun seyretme,toplu halde -edeplice bile olsa-eğlenme,masivayla uğraşma ayı değildir bence.12 ayda sadece 1 ay Ramazan.Bir dahakini görüp göremeyeceğimizi bile bilmiyoruz.Daha çok ibadet,daha çok tesbih,daha çok zikir,daha çok tefekkür yapacakken,"yapmak gerekliyken",nerde o eski ramazanlar diye ortalıkta dolaşmayı çok da gerekli görmüyorum.Hatta lüzumsuz buluyorum.Bu yüzden arayacağım eski ramazan falan da yok.Olsaydı da,Rasulullah dönemindeki olurdu zaten.
Ama,yukarıda yazıldığı gibi toplu halde ibadete koşma,bağışalnma dileme,Ramazan ayının hakkını verme konusunda soruluyorsa bu soru--ki gerçek hayatta henüz bu anlamda sorana rastlamadım--söyleyecek sözüm yok...Ahir zamanı mı yaşıyoruz ne?
" cennet cennet dedikleri
birkaç köşkle birkaç huri
isteyene ver sen onu
bana seni gerek seni..."

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

3

27.09.2006, 16:28

özge kardeş yazına katılıyorum...ramazan eğlence veya güzel vakit geçirilicek bir ay değil... bu ay Allah'a yakınlaşma, O'na daha çok ibadet etme ayıdır... bu şekilde bakmayanlar için tabi böyle yorumları duymak normal... eğlence dediğimiz nedir ki

Elbette biçare insanların ebedperest kalbini ve aşk-ı bekaya meftun olan ruhunu güldürecek, sevindirecek, meşru dairesinde ve müteşekkirâne, huzurkârâne, gafletsiz, mâsumâne eğlencelerdir ve sevap cihetiyle bâki kalan sevinçlerdir
Lemalar Yirmi Sekizinci Lem´a sh.274
eğlencelerimiz de teravih kılmak, Allah'ı daha çok anmak...vb..
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

4

27.09.2006, 18:58

kesinlikle öle bu ayda bol bol ibadet edip,tövbe etmeliyiz..Allah'a sığınmalıyız.dünyanın çeşitli yerlerinde işkenceye maruz kalan kardeşlerimizide unutmamalıyız dua etmeliyiz.Allah'yardımcımız olsun..


bu arada alkan kardeş sen nerelerdesin yaaa seni göremiyorum uzun zamadır :?:

5

27.09.2006, 19:14

Alıntı sahibi ""alkan_unal""

eğlencelerimiz de teravih kılmak, Allah'ı daha çok anmak...vb..


evet,evet,evet...... :!:

Alkan

Usta

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

6

27.09.2006, 19:23

gerçekten zamanla ramazan anlayışımız değişmiş,değiştirilmiş... ramazan bizim bayramımızdır doğru ama manevi bayramımız...

Fakat Ramazan-ı şerif orucuyla o fabrikanın hademeleri anlarlar ki, sırf o fabrika için yaratılmamışlar. Ve sair cihazat, o fabrikanın süflî eğlencelerine bedel, Ramazan-ı şerifte melekî ve ruhanî eğlencelerde telezzüz ederler, nazarlarını onlara dikerler. Onun içindir ki, Ramazan-ı şerifte mü'minler derecâtına göre ayrı ayrı nurlara, feyizlere, mânevî sürurlara mazhar oluyorlar. Kalb ve ruh, akıl, sır gibi letâifin o mübarek ayda oruç vasıtasıyla çok terakkiyat ve tefeyyüzleri vardır. Midenin ağlamasına rağmen, onlar mâsumâne gülüyorlar.

ramazan risalesinden


Alıntı sahibi ""moonben""


bu arada alkan kardeş sen nerelerdesin yaaa seni göremiyorum uzun zamadır :?:


mübarek ben burdayım gördüğün gibi sen nerelerdesin :)
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir