Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

30.06.2006, 10:13

Gençlik sarhoşluğu

Gençlik sarhoşluğu

Bediüzzaman Hazretleri, Eskişehir Hapishanesinin karşısındaki lisede bir Cumhuriyet Bayramında avluda dans eden kızları görür, içi burkulur.

Diyor ki:

“...O elli-altmış kızlardan ve talebelerden kırk-ellisi kabirde toprak oluyorlar, azap çekiyorlar. Ve on tanesi; yetmiş-seksen yaşında, çirkinleşmiş, gençliğinde iffetini muhafaza etmediğinden, sevmek beklediği nazarlardan nefret görüyorlar. Kat’i müşahede ettim. Onların o acınacak hallerine ağladım. Hapishanedeki bir kısım arkadaşlar ağladığımı işittiler, geldiler, sordular. Ben dedim: şimdi beni kendi hâlime bırakınız, gidiniz.” (Üçüncü Mesele, Asayı Musa)

Bediüzzaman devam ediyor:

“Evet gördüğüm hakikatdır; hayâl değil. Nasıl ki bu yaz ve güzün âhiri kıştır. Öyle de: Gençlik yazı ve ihtiyarlık güzünün arkası kabir ve berzah kışıdır. Geçmiş zamanın elli sene evvelki hâdisatı sinema ile hâl-i hâzırda gösterildiği gibi, gelecek zamanın elli sene sonraki istikbal hâdisatını gösteren bir sinema bulunsa, ehl-i dalâlet ve sefâhetin elli-altmış sene sonraki vaziyetleri onlara gösterilse idi, şimdiki güldüklerine ve gayr-i meşrû keyiflerine nefretler ve teellümlerle ağlayacaklardı.” (a.g.e)
Bediüzzaman bu zamanı görmüş gibi yazmış!!.
1935’te kaleme aldığı eser, sanki bu günü anlatıyor gibi taptaze...

Yıl 2006...

Gençler şimdi “aşk”ı için kan döküyor. Sokak ortasında tabancalar patlıyor!!!
Liseli gençler bir “elli yıl sonraki”ni göremedikleri için ellerinde bıçak, arkadaşını doğruyor!!

Ya son olaya ne demeli?

19 yaşındaki liseli genç, 16 yaşındaki sevgilisiyle korkunç bir plan yaparak cinayet işlediği haberini...

Detaylar korkunç. Kız arkadaşının verdiği anahtarla içeri giren zanlı, babayı öldürüyor. Genç kız ise, önce ablasını, sonra da annesini öldürüyor. Sonra da suçu “dayı”sına atmaya çalışıyor.

ışte Bediüzzaman böyle bir gençliği gördüğü için ağladı. Sırf bir parça dünya lezzeti yüzünden cinayet işleyen, kan döken ve ebedî hayatını kaybeden bir gençliğe bizim de ağlamamız, feryat etmemiz gerekmiyor mu?
TEHLıKENıN FARKINDA OLMAK
Cumhuriyet gazetesinin “Tehlikenin farkında mısınız?” ilânı Sanayi Bakanlığı’nın incelemesi altındaymış.
Bakanlığın incelemeye gerekçe olarak, ‘’Tehlike kelimesi ile ıslâm dini ya da bu dinin çeşitli argümanlarının ima edilmekte olduğu, bu durumun ıslâmî değer yargılarına önem veren toplum kesimi tarafından farklı algılanabileceği’’ iddiasıyla yapılan başvuruları göstermesi hayli ilginç.
Ne zamandan beri, “Tehlike” ile “ıslam” yanyana bulunmuş ki?
Anayasanın 24. Maddesi ne der:
“Herkes vicdan, dini inanç ve kanaat hürriyetine sahiptir. Dinin inanç ve kanaatlerinden dolayı kimse kınanamaz ve suçlanamaz.”
Bitti. Bunun üzerine daha konuşulmamalı.


Davut şahin
YENı ASYA / 31.05.2006

2

30.06.2006, 20:36

Allah razı olsun :( :( :(
'

Bağ-ı cennette ümidim bu durur kim Zatî'yi
Cümle müminlerle ol server ede hem sâyesi


_

3

09.07.2006, 16:36

yuregınıze saglık.rabbım razı olsun ınş

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir