Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

18.01.2004, 22:00

Basiretli Ta'zim ve Bilinçli itaat Ruhu

Basiretli Ta’zim ve Bilinçli ıtaat Ruhu


Günümüzde insanlığın kıvrandıran ve perişan eden çok büyük dertler vardır. Bu dertlerin öncelikle teşhis edilmesi, sonra da tedavisine başlanması hem şart hem de çok acildir. Bu şuursuzluk ve neme lazımcılık ve bu acıklı hal ve korkunç durum, her şeyden önce derdin teşhisini iyi koyacak ve muhatabın durumuna ve anlayış seviyesine göre hareket edecek kimseler, yani işin erbabı ve sahasının uzmanı olan kimseler ve aynı zamanda bu hususlarda tecrübeli ve deneyimli şahsiyetler istemektedir. Bu işi sahiplenecek kimseler şunu çok iyi bilmelidirler ki, onlar sürekli olarak rahmet ve hürmetle hatırlanacak ve hiçbir zaman unutulmayacaklardır.

Bu işin erbâbı olma ruhunun kalb ve kafalara yerleştirilmesi, gençliğin hidayeti ermesi ve istikameti bulması adına çok önemlidir. Çünkü bu şuura ermiş olan bir ruh bilir ki, hem azamet ve haşmet, kuvvet ve kudret, hem de şefkat ve merhamet, fazıl ve ihsan sahibi olan Yüce bir Zât var ki O Zât gerçek bir marifet ve muhabbete, samimi bir ibadet ve itaat hem layık hem de müstahaktır.

Bu kimseler ayrıca şunu da iyi bilirler ki, âlemlerin Rabb’i tarafından Rasulüllah ünvânı ile âlemlere bir rahmet, bir terbiyeci olarak gönderilen, insanları Yüce Allah’a ve O’ndan gelen hakikatlere, gerçek kurtuluşa ve ebedi saadete çağıran bir davetçi olarak görevlendirilen ve hayatı boyunca insanları cehâlet, gaflet ve dalâlet karanlıklarından ve bataklarığından çıkarıp iman, hidayet, ve istikamet semalarına yükseltmek için çıpınan son derece şerefli bir elçi var ki. Ona da cân-ı gönülden itaat ve ittiba etmek etmek ve getirdiği esaslara sahip çıkmak gerekir. Mesela:

ımran bin Husayn’ın babası henüz Müslüman değildi. Bir gün Hz. ımran, Rasul-i Ekrem sallallahü aleyhi ve sellem ile birlikte oturduğu bir sırada babası Husayn onların ve yanına geldi. Efendimiz’in huzurunda oturan Hz. ımran, henüz müşrik olan babasına karşı iltifat hususunda hiç istifini bozmadı ve ayağa kalkmadı. Efendimiz sallallahü aleyhi ve sellem Husayn’a sordu:

- Ey Husayn, senin kaç tane ilahın var?

- Benim sekiz ilâhım var.

- Bunlar nerede bulunurlar?

- Bir tanesi (Allah) gökte, diğerleri yerde bulunur.

- Sen acıktığında veya susadığında kimden rızk istersen?

- Göktekinden (Allah’tan) isterim.

- Peki bir ihtiyacın olduğunda, ihtiyacını kimden halletmesini istersin?

- Göktekinden; (Allah’tan.)

- Peki hastalandığında şifayı kimden istersin?

- Göktekinden; (Allah’tan.)


Husayn’ın verdiği bu cevaplardan sonra Rasulüllah sallallahü aleyhi ve sellem şöyle buyurdular:

- Bak her türlü derdini gökteki, yeni Yüce Allah’a söylüyorsun ve senin her türlü derdini gökteki ilâh yani Yüce Allah hallediyor. Ama sen tutup yerdekileri yani putları O’na ortak koşuyorsun. Bu yaptığın dğru mu?

Bunun karşısında ne diyeceğını şaşıran Husayn şöyle bir ikrarda bulundu:

- Hayret doğrusu. Ben şimdiye kadar bunu hiç düşünmemişim. Gerçekten ben ne kötü bir sapıklık içinde imişim. Ben doğrusu şu anda bütün yaptıklarımdan pişmanlık duyuyor ve gerçek din olan ıslam’a giriyorum. Ey Allah’ın Rasülü! Uzat elini, sana biât edeyim.

Evet kendisine basiretli bir ruh verilmesi neticesinde Husayn böyle diyor ve bilinçli olarak kelime-i şehadeti getirip Müslüman oluyor.

ışte tam o anda bambaşka bir hadise ile karşılaşıyoruz:

O ana kadar orada sükunetle duran, olup bitenleri hayretle seyreden, babasının verdiği cevapları duyan ve babasının ancak o anda kazandığı o şuuru çok daha önceden kazanıp Müslüman olan Hz. ımran (r.a.), babasının Müslüman olması karşısında çok etkilendi ve çok sevindi. Öyle ki, sevincinden dayanamayıp oturduğu yerden ok gibi fırladı ve “işte şimdi babamsın” deyip babasının boynuna sarıldı ve ellerine kapandı.

***

şimdi de bilinçli itaat ruhunu görmeye ve anlamaya çalışmalım:

Kendisinin hidayete ermesiyle ve istikameti bulmasıyla yetinmeyip başkalarının da hidayete ermelerine ve istikameti bulmalarına vesile olmaya çalışan seçkin şahsiyetlerin, her şeyden önce metot olarak Rasulüllah sallallahü aleyhi vesellem’in ahlak noktasında top yekun bütün insanlara kazandırdığı şuur basiretin ne olduğunu, özellikle de gençlerin ıslah ve terbiye edilmesi noktasında Onun nelere dikkat ettiğini ve muhatabı ilzam etmenin değil, onu ikna etmenin ne derece önemli olduğunu bilmeleri gerekir.

Bir gün bir delikanlı Nebi sallallahü aleyhi ve sellem’e gelerek dedi ki:

“Ey Allah’ın Rasulü! Bana zina etmem hakkında izin verir misiniz?”

Orada bulunan kimseler hemen o kimseye yöneldiler, onu ayıpladılar ve onun bu istediğini engellemeye çalıştılar. Rasulüllah sallallahü aleyhi ve sellem ona sırasıyla sordu:

- Bunun annene yapılması hoşuna gider mi?

- Hayır vallahi. Allah beni senin yolunda feda etsin, dedi. Rasulüllah sallallahü aleyhi ve sellem de,

- Bütün insanlar da bunun annelerine yapılmasından hoşlanmazlar, buyurdu.

- Peki, bunun kızına yapılması hoşuna gider mi?

- Hayır vallahi ey Allah’ın Rasulü! Allah beni senin yolunda defa etsin.

- ışte bütün insanlar da bunun kızlarına yapılmasından hoşlanmazlar.

- Peki bunu kız kardeşine yapılmasından hoşlanır mısın?

- Hayır vallahi, Allah beni senin yolunda feda etsin.

- ışte insanlar da bunun kız kardeşlerine yapılmasından hoşlanmazlar.

- Bunun teyzene yapılmasından hoşlanır mısın?

- Hayır vallahi, Allah beni senin yolunda feda etsin.

- ışte insanlar da bunun teyzelerine yapılmasından hoşlanmazlar.

- Peki bunun halana yapılmasından hoşlanır mısın?

- Hayır vallahi, Allah beni senin yolunda feda etsin.

- ışte insanlar da bunun halalarına yapılmasından hoşlanmazlar.


Bundan sonra Rasulüllah sallallahü aleyhi ves sellem, mübarek elini o delikanlının üzerine koydu ve onun için şöyle dua etti:

- Allahım! Günahını bağışla, kalbini temizle ve fercini sağlamlaştırıp koru.

Yapılan ikna edici ve tatminkar nasihatler sonunda aklı tatmin ve nefsi teskin olan ve yapmak istediği fiilin ne kadar çirkin bir şey olduğunu anlayan ve böyle bir duaya mahzar olan o delikanlı, artık ondan sonra yaşadığı sürece (meşru ve helal olmayan) hiçbir şeye kesinlikle iltifat etmedi.”
(Ahmed b. Hanbel, Müsned, 5/248)

Bir başka rivayette Rasulüllah sallallahü aleyhi ves sellem, onu bu haliyle bırakmadı, nefsi arzu ve isteklerini kalbi ve ruhi arzu isteklere dönüştürdü ve onun bu duygusunu meşru ve helal bir tarzda, yani onu birisiyle nikahlamak suretiyle tatmin ve teskin etti.

ışte başkalarının hidayetine, ıslahına ve istikametine vesile olmak için uğraşırken basirete, şuura ve ikna etmeye dayalı olarak yapılan bir ıslah ve terbiye örneği ve işte böyle bir ıslah etme ameliyesinin pratikteki belirtileri ve son derece verimli olan neticeleri.

Yüce Yaratıcı’dan ötürü O’nun yaratıklarına karşı duyulması gereken şefkat ve hürmet de, basiretli ta’zim ve şuurlu itaat ruhundan kaynaklanmaktadır. Yeni ancak bu şuura erenlr Yüce Yaratan’dan ötürü yaratılanları sever ve sayarlar.

Öyle ise biz inananlar için en önemli gündem maddesi, bu basiretli tazim ve bilinçli itaat ruhunu bir an önce diriltmek olmalıdır.

Vehbi Yıldız
Su, ayağının toprağına ulaşayım diye başını taştan taşa vurarak ömürler boyu, durmaksızın başıboş gezer...

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir