Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

Alkan

Usta

  • Konuyu başlatan "Alkan"

Mesajlar: 1,694

Hobiler: Risale-i Nur, Kur'an dinlemek

  • Özel mesaj gönder

1

28.08.2005, 16:39

Medrese-i Yusufiye

"Kadere iman eden kederden emin olur” (Hadis-i şerif)
MEDRESE-ı YUSUFıYE
Biteviye zindan türüyor vatanımda. Bir uçtan bir uca… Umarsızlığın yansıması mı ne? Çeşit çeşit, tip tip değişken isimler adı altında… Prangalı, zincirli vatanımın gerdanına, alfabenin harfleri dizilmiş boy boy; anlamsız, manasız: D tipi, E tipi, F tipi, H tipi, M tipi… Yani: Zindan.

Yer ve gökte, ana ve ara yönlerde sahibinin seciyesini, hislerini yansıtan tek sözcük dolaşır dillerde: Beton…

Yürek beton, akıl beton, gözler beton… Donuk ve taşlaşmış ağır bir duruş, ton ton…

Betonları yaran filizler yeşerdi tip tip zindanlarda. şer niyetli mekanlar, hayra dönüşen inkılaplar yaşadı. Zambaklar bitiverdi beton dünyada. Kardelenler direndi zemheri kışa. Bir cemre düştü ilkin soğuk zindana. ıkinci, üçüncüsü derken bir sıcaklık, bir ipilti çığ gibi doğdu yüreklere parlak ve coşkun.

şarkından garbına, şerden hayra bir metamorfoz, bir değişim yaşandı zindanlarda. Çünkü Yusuf girmişti zindana. Yusuf ahlaklı, Yunus ağızlı, sıcak bağırlı Yusufiler tanıdı soğuk betonlar. Farklıydılar her şeyleriyle, ayrıydılar… Ağızları gül sözlü, kendileri nur yüzlü, tavırları özlü mü özlüydü. ıman kokuyorlardı, Kur’an okuyorlardı. Secde ediyor, baş eğiyorlardı Yusuf’un Rabbine.

Bağırlarını sıcak tuttu tüm tipler: D’ler, E’ler, F’ler, H’ler, M’ler… ılahi korkudan su fışkırtan taşlar misali aşk fışkırttı, sevgi fışkırttı, Yusufi kokular yaydı taş bağırlı betonlar.

Gün be gün ilahi davanın külbe-i hüznüne dönüştü zindan, gönül erleri için. Bir özlem okunur oldu gözlerde, bir sevda türküsü söylenir oldu dillerde. Gönüller, yürekler endişe sahibi iman erleri için yanar oldu. Seherlerde ellere konar oldu dua güvercinleri. Kıyamlar, secdeler şule şule tutuştu gecelerde. Kutlu bir doğum yaşadı zindan. Medrese-i Yusufiye’ye dönüştü o an. Gam ve keder yurdu, sabır ve irfan mektebi oldu.

Bir iştiyaka şahid oldu zindanlar: ılim, ihlas ve kemal… Atalet tahliye edildi. Nezafetse baş tacı … Yalan, hile ve dolan hücrelere tıkıldı. Doğruluk, dürüstlük, güven yerlerini doldurdu. ılim cirit atıyordu zindanda. Bir koğuşta Sarf, bir odada Nahiv, bir zindan da Fıkıh, diğerlerinde de on iki ilmin her biri…

Bina’sından Cami’sine ğayet’inden Muğni’sine, hadis’inden Kütüb-i Sittesi’ne, Tefsir’inden Beyan’ına ilmin renk cümbüşünü yaşadı zindan. ıhlas koktu yürekler, kardeşlik koktu. Sertaçtı Üstad Bediüzzaman, yüreklere kıvılcım saçan, gönülleri yakan “Sözler”iyle, eserleriyle… Zindanın hasılatı zindansız olur muydu?

En büyük kitap en çok okunan kitaptı Kur’an… Sesi hayran, duvarlar aşan; kendisine kurban Yusufilere okunan Kur’an… sebeb-i varlığımız…

Bir sabahı yaşanırdı zindanın; ilim, irfan eşliğinde. Kimi saatinde Risale-i Nur-u Üstat; kimi saatinde tefsir-i Kurtubi, Seyyid Kutub; kimi saatinde Siyer-i Nebiyi ibn-i Hişam, Asım Köksal; kimi saatinde fıkh-ı Cezeri, Zuhayli; kimi saatinde irfan-ı Gazali, Çil Hadis ve kimi saatinde de Zencani ve cami ‘Derebe Zeydun Amren’i[1] işler Yusufiler öğleye dek.

Beş vaktin toplu namazları cemaat sevabının tokadını çarpar şeytanın şirretli yüzüne. Yardımlaşma, dayanışma tek yürek kılar. Tüm canları, “Festebikul- hayrat”[2] için atan tek yürek. Öğle çayları, istirahatlar, tekrarlar, mütalaalar, müzakereler…

ıkindi, Kur’an saatidir zindanda. Her koğuştan ilahi nağmeler süsler nakış nakış. Melekler iner, rahmet yağar bol bol. Gönüller yumuşar, şeytanlar kaçar bu zamanlar.

Akşama dek bedenlerin ve nefislerin hakkı verilir havalandırmalarda. Futbol, basketbol, koşu ve sair, amaçtan çok araç olan sporlarla… “Dünya zindanındakilerini” kıskandıran bir sevgi, bir saygı bir kardeşlik gülşeninde. Seyircisi duvarlar ve mavi gökler olan sahalarda…

ıkinci alemi yaşanır zindanın akşamdan sonra. Gün batımı, kızıl şafak görünmez. Çay sohbetleri bir başkalaştırır zindanı. Gece; gönüller yapan, mana inşa eden alemdir. Secdelere, kıyamlara, ilahi kelama, gül deren avuçlara şahitlik eden gecedir. Bağrında gözpınarlarının damla damla süzülüşlerini, mazlum ve perdesiz yakarışları besleyen yine gecedir. Karanlıkta evrimleşen yürekler kıpır kıpırdır zindanda. Diri ve canlı…

şafakla beraber rahmet meleklerinin beyaz kanatları süzülür koğuşlara. Gündüz alimini muştular aydınlık. Yeni bir günü, yeni bir dirilişi…

Yer yer Yasin’ler yükselir Cuma gecelerinde alem-i ervaha. Yer yer hatimler, fatihalar uçar duvarlar ötesine.

Bazı bazı halaylar coşturur zindanı. Gönüller gibi dillerde de dolaşır tek ses:

Yusuf’un medresesi

Lalelerin bahçesi

Kur’an okur bülbüller

Seyrederler Firdevsi

ınim inim sevda marşları inletir zindanı. Yankı yapar Yusufi sesler mavi semanın altında. Bir coşku, bir aşk, bir susamışlık yayılır duvarlardan.

Sonra sevinçler okunur ziyaret günlerinde sıla kokan gözlerde. Annelerin, babaların, eşlerin, çocukların dillerinde hasret yüklü sözcükler uçuşur. Söz, sükut eder. Çift camlar ve şahitlik eden duvarlar utancından eriyesi olur. Anneler, eşler gözü ve gönlü yaşlıyken, çocuklar mavi düşler yaşarlar; “Haydi eve gidelim baba! Eve ne zaman geleceksin?” masumiyet kokan deyişlerde.

ışte zindanın hikayesi! Tohumun yeşerdiği toprak. Yusuf’a Mısır azizliğine kadar saadet yolunu gösteren yer. Yusufi Yunuslar için bir Hut, bir zikirhane; cevşenlerle, celcelutiyelerle… Zahirde karanlık, zulümat; batında aydınlık kokan nurlu mekan. Bir medrese, bir Hira.

Modern asrın inzivagahı, çağdaş dervişler diyarı. Ruhu fıtrata yakın kılan yer. Kalbi ve nefsi düşmanlarla soyut mücadele arenası. Musibetlere ve başa gelenlere karşı, sabır ve irfan mektebi… “Kadere iman eden, kederden emin olur”un muştugahı, sırgahı.

Bir eğitim, bir diriliş, bir uyanış, bir yeniden doğuş yuvası. Bilmeyene söylemek mi gerek: “MEDRESE-ı YUSUFıYE” kısacası.



--------------------------------------------------------------------------- -----

[1] Zeyd Amr’a vurdu. (Sarf, Nahiv ilmi için darb-ı mesel olmuş bir ibaredir.)

[2] Bakara Suresi: 148 (Öyleyse hayırlı işlerde birbirinizle yarışınız.)





Hayat ıman Ve Cihad'dır
"ey bedbaht nefsim! acaba ömrün ebedi midir? hiç kat'i senedin var mı ki, gelecek seneye, belki yarına kadar kalacaksın?

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir