Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

  • "Nesl-i Cedit" bir erkek
  • Konuyu başlatan "Nesl-i Cedit"

Mesajlar: 33

Konum: Şanlıurfa

Meslek: Ögrenci

  • Özel mesaj gönder

1

21.03.2010, 23:13

Kaf-Nun fabrikasını anlayarak dua etmek...

Kûn, "ol", demektir. Mesela herhangi bir şahıs, yol kavşağına çıkar da, gelen arabalara "dur" derse hiç kimse durmaz. Fakat trafik polisi "dur" derse, arabalar durur. Kumandan "dur" derse, koskoca ordu durur. Kâinatı yaratan ve yaşatan Allah "ol" deyince her şey olur.
Ol, der kar yağar. Ol, der ağaçlar çiçek açar. Ol, der meyveler olgunlaşır. Ol, der kuşlar göçer. Ol, der balıklar yüzer. Ol, der güneş açar. Ol, der rüzgâr eser. Kocaman galaksilerden, küçücük atomlara kadar her şey O'nun emrindedir. Güneş sistemi ne kadar büyük, mikroplar ne kadar küçük. O'nun için kolaylık zorluk yoktur. Her yaratığın sinesinde "ol" emri vardır ki olmuş; yoksa olamazdı. Bazen bir iş için, "olamaz, imkânsız" derler. Allah için imkânsız olan hiçbir şey yok.
Dün olmayan gonca bugün dalında sallanıyorsa, bu bir başka âlemden dünyamıza geldiğini gösterir. Dünkü yumurta bugün civcivse, bir başka âlemden geldiğini gösterir. Allah yıldızları gezegenleri kaldırıp gökyüzüne takmış. O'nun kudretine acziyet giremez. Sinekteki sanat, Ay'ın Dünya etrafında dönmesinden basit değildir.
İşte Müslüman dua ederken bütün bunları düşünerek dua etmelidir. Ayette buyurulmuş ki: "Allah kuluna şahdamarından daha yakındır." Bu meseleden bizim anladığımız mana şudur: "Allah, bizim hücrelerimizle, vücudumuzda meydana gelen her bir faaliyetle bizzat meşgul oluyor. Allah bizi meydana getiren her bir hücremiz kadar bize yakın." Bunu anlamayan bazı insanlar "Allah dualarımı işitmiyor mu? Sesimi duymuyor mu?" diye isyan ediyorlar. Allah'ın hâkimiyetini anlayanlar da bilir ki, kalbimizi çalıştıran kalbimizden geçenleri bilir, dilimizi yaratan ne söylediğimizi bilir, kulağımızı yaratan sesimizi işitir.
Allah elimi kolumu felç etti. Buna isyan etmeye hakkım yok. Çünkü ben elimin kolumun mecazi sahibiyim. Organlarımın hakiki sahibi Allah'tır. Ondan gelene razı olmak lazım. Böylece insan rahat eder.
"Felç oldum. Gezemiyorum. Araba kullanamıyorum. Köyüme gidip, bağımla bahçemle uğraşamıyorum!" diye isyan etmek yerine, "Hastalık bu! Vazifesini bitirince gider. Bu hastalık geldi. Beni oturup yazmaya mahkûm etti. Ben burada hasta halimle yazıyorum. Kitaplarım, uzak köylerde okunuyor. "Elhamdülillah." diyorum ve kalbim huzur buluyor. Yıllar önce İzmit Körfezi'nde bir gemi battı. Öğrenciler öldü. Bir öğrenci, gemiye yetişemediği, kaçırdığı için, kendi kendine çok kızmış. Daha sonradan geminin battığını duyunca, gemiyi kaçırmasına mani ve aslında "vesile" olan engellere şükretmiş.
Bir tanıdığım anlatmıştı: "İşyerinde elektrik ocağını yanar vaziyette bırakıp eve gelmişim. Aklıma geldiğinde vakit çok geçmişti. Hemen dükkâna gittiğimde gördüm ki bir fare prize yaklaşmış, kısa devre olmuş, fare ölmüş, sigorta atmıştı. Allah, fareyi sebep ederek dükkânımı kurtardı."
İşte hayat böyledir. Gidişatın kötü olduğunu düşünüp, üzülürüz; ama sonradan anlarız ki her şeyin bir sebebi var. Zaten insan dikkat ederse, en çok sıkıntı anlarında "Allah" diyor. Bu bile insanı teselli etmeye yetmeli. "Ne güzel, isyan etmiyorum. Allah'a el açıyorum." demeli.


HEKİMOĞLU İSMAİL

Bu konuyu değerlendir