Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

17.02.2010, 14:46

"SOHBET" insanı olgunlaştırır ...

SOHBET insanı olgunlaştırır



Kimlerle arkadaşlık yaparsanız, kimlerle oturup kalkarsanız, onların
ahlâkından size, sizin ahlâkınızdan onlara bir şeyler geçer.

İnsan, beraber bulunduğu kişilerden etkilenir.

İnsanoğlunun mayasında var olan bu özelliğe, en genel manada, sohbet
deniliyor.

Sohbet; bir arada bulunma, birbirinden etkilenmenin adı.


İnsanlara peygamber gönderilmesinin temelinde, yaratılıştaki bu etkilenme
özelliği yatıyor.

Sahabe nesli, en hayırlı nesil olma lütfuna Resul-i Ekrem s.a.v. Efendimiz
ile beraber olmakla ulaşmıştı. Öyle bir gönül beraberliği ki bu, adeta O’nun rengine boyanmışlardı.

Peki bizim gibi Saadet Asrı’ından nice asırlar sonra yaşayanlar, o nur
yüzlüyü göremeyenler ne yapacak?

İnsan aynı insan, ihtiyaçları aynı. İlâhi nuru bize de taşıyacak, bizim de
içimizi-dışımızı güzel kılacak beraberliğe, sohbete ihtiyacımız yok mu?

Evet; bir model insan ve onun etrafında bir ışık halesi gibi beraberlikler,
yani sohbetler, her yerde, her zamanda en büyük ihtiyacımız.

İnsan hayatı sohbet üzere kuruludur. Sohbet, kendi cinsiyle bir olmak, ortak dille dertleşmek ve aynı
hayatı paylaşmaktır. İnsan, ünsiyete muhtaçtır. Ünsiyet, birileri ile yalnızlığı gidermek, derdi dindirmek,
sevgiyi paylaşmak ve muhabbet etmektir.

Tek başına olmak, Yüce Allah’a mahsus bir haldir. Peygamberler bile hayatı
insanlarla paylaşmak zorundadır. Tek başına din de yaşanmaz dünya da. Onun
için ilk insan ve ilk peygamber Hz. Adem a.s. tek başına bırakılmamıştır.
Her şeyden önce hayatı paylaşacağı, muhabbet edeceği bir eş yaratılmış, Hz.
Havva validemiz kendisine arkadaş yapılmıştır. Böylece, insanlık hayatı iki
insanın muhabbet, sohbet ve beraberliği ile başlamıştır. Kıyamete kadar
gelecek bütün insanlar da bu usül üzere yaşayacaklardır.

İKİ SOHBET, İKİ SONUÇ

İki türlü sohbet vardır. Birisi güzel, diğeri kötüdür. Güzel olan sohbetin
edebi ve hedefi güzeldir. Sohbetin edebi helal ve harama dikkat etmektir.
Hedefi ise, Allah rızası ve cennettir. Güzel sohbet, güzel arkadaş ve güzel
çevre demektir. Güzel arkadaş, din ve dünya adına hiçbir zarar vermeyen,
sözü ve işi ile faydalı olan kimsedir.

Kötü sohbet, kötü arkadaş ve kötü çevre ile oluşur. Hedefi dünya menfaati ve boş heveslerdir.
Bu beraberliğin, hedefi gibi edebi de bozuktur. Kötü
sohbet, din ve dünyaya yaramayacak, boş ve nahoş konuşmalardan oluşur. O,
helali bırakıp harama dalmaktır. Yalan, iftira, gıybet, alay ve dedikodudan
zevk almaktır. İnsanların şeref ve namusunu zedeleyecek, kötü işlere
özendirecek, güzel şeylerden nefret ettirecek bütün sözler kötü sohbettir.
Bunu yapanlar kötü arkadaştır. Böyle sohbetlerin yapıldığı yerler kötü
meclistir. Tevbe edilmezse böyle bir sohbet ve dostluğun sonu ahirette
birbirine düşman olmak ve ebediyyen ağlamaktır.

ARKADAŞINI SÖYLE, KİM OLDUĞUNU SÖYLEYEYİM

Sohbet bir aynadır. İnsanın içini yansıtır, cevherini ortaya koyar. Meyil ve muhabbetini gösterir,
fıtratını tanıtır. Yani, insan sevdiği ve hayatını
paylaştığı dostları ile ölçülür, arkadaşları ile tanınır.

Herkes sevdiği ile beraber olur. Bu beraberliğin aslı, sevenlerdeki ortak
özelliklerdir. Aynı cinsler, benzer fıtratlar, ortak yaratılışta olanlar
birbirleri ile kolayca tanışır, sevişir ve kaynaşır. Birbirlerine ayna
olurlar. “Bana arkadaşını söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” sözü bunun
için söylenmiştir.

Bir hadis-i şerifte şöyle buyuruluyor:

“Ruhlar, değişik sınıflara göre dizilmiş ordular gibidir. Ruhlar aleminde
birbirleri ile tanışanlar (ortak özellikler taşıyanlar), dünyada kolayca
tanışıp kaynaşırlar. Orada birbirlerine yabancı olanlar, burada da zıtlaşıp
dururlar.” (Buharî, Müslim, Ebu Davud)

Hadis-i Şerif’te bildirildiği gibi insanların birbirleriyle tanışıp
kaynaşmaları farklılık gösterir, ama insanların her zaman uyumlu
olabildikleri insanlarla birlikte yaşama imkanına sahip oldukları
söylenemez. Bizimle aynı meşrep, aynı mizaçtan olmayan insanlarla da yaşamak zorunda kalabiliriz.
Her iki halde de, yani uyumlu ya da uyumsuz olduğumuz insanlarla birlikte yaşadığımız sürece, en
temel insanî ilişkimiz sohbettir. Burada önemli olan sohbetin Allah için olmasıdır.

SAMİMİYET YOKSA SOHBET OLMAZ

Allah için sohbetin temelinde ilâhi sevgi yatar. Bu sohbet, hakkı öğrenmek,
öğretmek ve yaşamak için yapılır. Böylesine yapılan sohbet, Allah yolunda
dost olmanın ve bu dostlar ile güzel ahlâkı elde etmenin temelini oluşturur.

İşte bu, Allah yolunda cemaat olmaktır. Bu cemaat, asıl vazifesinin iyiliği
öğretmek ve kötülükten sakındırmak olduğunun farkındadır. Ki bu vazife
müslümanlara farzdır. Her müminin bu farzı gücü nisbetinde yerine getirmesi
gerekir.

Bu farzı yerine getirmede birinci adım, kalben iyiliği sevip kötülükten
nefret etmektir. İkincisi, iyilerle beraber olup, kötülerden kaçınmak;
üçüncüsü ise, insanları iyi işlere davet edip, kötü işlerden sakındırmaktır.Dördüncü ve en önemli adım ise,
güzel ahlâkı bizzat yaşamak ve buna ölene kadar devam etmektir.

Allah Rasulü s.a.v.: “Din nasihattan ibarettir.” (Buharî, Müslim, Ebu Davud) buyurmuştur. Nasihatin iki manası
vardır. Biri samimiyet, diğeri hayra davettir.

Bu hadis-i şerif, Allah için sohbette nasihatın önemine dikkat çekmiştir.
Hadisin devamında bu samimiyetin, Allah’a, kitabına, Rasulü’ne,
müslümanların başındaki imama ve bütün müslümanlara karşı korunması
gerektiği belirtilmiştir.

MÜMİNİN HER HALİ SOHBETTİR

Bir müslümanın en başta gelen işi, kendisini ve diğer insanları Allah’a,
Kur’an’a, Sünnet’e, birliğe, cemaate ve müminleri sevmeye davet etmektir. Bu daveti, sözü ve yaşantısı ile
yapmalıdır. İşte buna gerçek sohbet denir. Bu sohbeti yapan gerçek bir dosttur ve onunla beraber olmak herkese
rahmettir.

Sohbetin zamanı olmaz, ama sohbetin faydalı olması için edep ve sevgi
şarttır. Gönüllerin birbirine sevgi ile açılmaları ve samimi olmaları
gerekir. Ayrıca iki taraf da Allah rızasını düşünmelidir. Bu düşünce işin
başında olduğu gibi, sonunda da devam etmelidir. Bu niyetle kurulan her ilim ve zikir meclisi birer sohbet çeşididir.

Ayrıca maddi ve manevi ihtiyaçlarını gidermek niyetiyle bir mümin kardeşinin
hal ve hatırını sormak, selamlaşmak, ondan dua istemek, ona hayır dua etmek,
görünen bir kusurunu düzeltmek, kendisine güzel tavsiyelerde bulunmak da
sohbettir.

Bütün bunlar her müminin yapması gereken sohbet ve dostluk türleridir. Buna,
hayırda yardımlaşma, birbirine hakkı öğretme ve sabrı tavsiye etme denir.

İYİLERLE BİRLİKTE İYİYE ULAŞMAK

Sohbetin en kıymetlisi, salih insanlarla olanıdır. Bu sohbet, Allah dostları
ile beraber olmak ve onların nazarı altına girmektir. Buna manevi terbiye
denir. Böyle bir sohbet ve beraberlik bütün hayırların anahtarıdır. Çünkü bu
sohbetle gönülden gönüle ilâhi sevgi akar, ruhlar feyzlenir.

Allah dostlarının sözünden çok hali insanı etkiler. Onları görenler Allah’ı
hatırlar, güzel ahlâka yönelir. Sahabenin Allah Rasülü s.a.v ile yaptığı
sohbet böyleydi. Efendimiz s.a.v.’in saadetli kalbinden aldıkları nur ve
sevgi ile Yüce Allah’ı tanıdılar, sevdiler. Hallerini ıslah edip
güzelleştiler ve ebedi saadete erdiler.

Sahabe-i Kiram hep bu sohbet ile ayakta duruyordu. Efendimiz s.a.v.’den ayrı
kaldıklarında, bunu kendi aralarında yapmaya çalışıyorlardı. Abdullah b.
Revaha r.a. bazen arkadaşlarına: “Gelin, Allah için oturup meclis kuralım,
bir saat imanımıza iman katalım.” derdi. Bunun ne demek olduğunu anlamayan
bir sahabi, gidip durumu Hz. Peygamber’e anlattı. Efendimiz s.a.v: “Allah
İbnu Revaha’ya rahmet etsin. O, meleklerin katıldığı ve övündüğü zikir
meclislerini seviyor. Sizi ona davet ediyor.” (Ahmed) buyurdu.

Saadet asrından sonra böyle bir sohbet, ancak Hz. Peygamber s.a.v.’in ahlâkı
ile ahlâklanmış Allah dostları ile yapılabilir. Her insan böyle bir sohbete
muhtaçtır. Çünkü kalplerin ilacı ondadır. Bir edep ehlini görmeyen edebi
öğrenemez.

MANEVİ TERBİYE YOLU SOHBET

Bütün Allah dostları, kâmil insanlarla sohbet etmek üzerinde durmuşlar ve bu
gönül beraberliğinin manevi terbiye için şart olduğunu belirtmişlerdir.

Büyük veli Şah-ı Nakşibend k.s. diyor ki: “Bizim terbiye yolumuz sohbet
üzere kuruludur. Hayırlar, Allah için salih insanlarla beraber olmadadır.
Onlarla sohbete devam ede ede hakiki imana kavuşmak nasip olur.”

Ömer b. Abdulaziz rh.a. ise: “Medinei’nin fakihlerinden Ubeydullah b.
Abdullah ile bir mecliste bulunmak, benim için bütün dünyadan daha sevimli
ve daha hayırlıdır. Onun gibilerle oturup kalkmakla akıl nurlanır, kalp
huzura erer, edep elde edilir.” diyor.

Alimlerden Cafer b. Süleyman rh.a., salih insanlarla beraberliğin kendisine
ne kazandırdığını şöyle anlatır:

“Kalbimde bir katılık hissettiğim zaman, kalkar hemen Muhammed b Vasi’in
yanına gider, meclisine katılır, yüzüne bakardım. Böylece kalbimdeki katılık
gider, içime ibadet neşesi gelir, tembellik üzerimden kalkar ve bu neşe ile
bir hafta ibadet ederdim.” (Zehebî, Tarihu’l-İslam; Gazalî, İhya,)

MUHABBETTE SADAKAT ARANIR

Allah dostları ile yapılan sohbet ve beraberlik ölene kadar devam etmelidir.
Çünkü insan, manevi desteğe ve salih insanlar ile Allah yolunda beraber
olmaya devamlı muhtaçtır. Bu dostluk ve beraberlik özellikle ölüm anında
gereklidir. Benim artık sohbete ve desteğe ihtiyacım yok, ben bana yeterim
demek son derece yanlış ve tehlikelidir.

Büyük veli Ebu’l-Hasan Şazelî k.s.’nin talebelerinden birisi bir müddet
sohbet ve zikir meclisinde bulunmuştu. Sonra sohbetleri terketti. Bir gün
Hazret bu talebe ile karşılaştı. Ona: “Niçin bizden ayrıldın, sohbetlerimizi
terk ettin?” diye sordu. Talebesi: “Bu zamana kadar sizden aldıklarım ve
öğrendiklerim bana yeter, artık size ihtiyacım kalmadı” cevabını verdi.
Büyük arif bundan rahatsız oldu ve onu şöyle uyardı:

“Eğer bir kimse, birisinden aldığı feyz ile yetinseydi, Hz. Ebu Bekir Sıddık
r.a.’ın, Hz. Peygamber s.a.v.’den aldığı feyz ile yetinmesi gerekirdi.
Halbuki o, Allah Rasülü’nden vefat edene kadar ayrılmadı. Sen nasıl
ayrılıyorsun?” (İbnu Acibe, el-Fütuhatü’l-İlâhiyye)

Allah dostlarını bulduktan sonra onların sohbetinden ayrılan kimse, sudan
çıkmış balığa benzer. Kısa zamanda gücü biter, nefesi tükenir, karada ölür
gider.

Allah dostları ile yapılan sohbet kalbin hayatıdır. Din, böyle bir sohbetin
feyzi ile güzel yaşanır. Kalp bu sohbetle uyanır. Gönül bu sohbetle huzura
ulaşır. İnsan bu sohbetle halini değiştirir, ahlâkını güzelleştirir. Sohbet,
mümin için günlük bir gıdadır. Onu devamlı almalıdır. Her gün olmazsa hiç
değilse haftada veya ayda bir sohbete katılmalıdır. Bu da olmazsa, rehber
insanların eserlerini okumalı, örnek hallerinden ibret almalıdır.


(alıntı)
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~Yolun ucunun nereye varacağını düşünmek beyhude bir çabadan ibarettir.
Sen sadece atacağın ilk adımı düşünmekle yükümlüsün.
Gerisi zaten kendiliğinden gelir...

( ŞEMS-İ TEBRİZİ )


Bu konuyu değerlendir