Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

30.11.2010, 18:03

Facebook’u Niçin Beğenmiyorum!

Facebook’u niçin beğenmiyorum!
30 Kasım 2010, 10:39

Zübeyir Ergenekon
ergenekonya42@yahoo.com
Aslında bu yazının başlığı “Niye Facebook kullanmıyorum?” şeklinde olacaktı, ama geçen haftalarda benim de bir facebook hesabım olunca, böyle bir başlık atma hakkını kaybettim.

Öncelikle Risâle-i Nur’lardan 24. Söz’ün 5. Dalı’nın 1. meyvesine odaklanıyor zihnim. Kalbimizde kâinatı istila edecek bir muhabbet var. Bu muhabbet halka veya Halık’a yönelik kullanılacak. İnsan, bu sonsuz sevme duygusunu, bir çok yere dağıtıyor ve bunun neticesi olarak bir çok elem çekiyor. Oysa insanın yapması gereken: “Mâdem öyledir, ey nefis, aklın varsa bütün o muhabbetleri topla, hakiki Sahibine ver, şu belâlardan kurtul. Şu nihayetsiz muhabbetler, nihayetsiz bir kemâl ve cemâl Sahibine mahsustur; ne vakit hakiki Sahibine verdin, o vakit bütün eşyayı O’nun nâmiyle ve O’nun aynası olduğu cihetle ızdırapsız sevebilirsin. Demek, şu muhabbet doğrudan doğruya kâinata sarf edilmemek gerektir. Yoksa, muhabbet, en leziz bir nimet iken, en elîm bir nikmet olur.”

İmânî bir dersten teknolojinin kullanımına dair bir pratik çıkartabiliriz. Facebook yapısı itibariyle, bir çok insan ile irtibat kurmayı gerektiriyor. Bu da, eğer mânevî temellerimiz tam oturmamış ise, muhabbetin yanlış kullanılmasını netice verebiliyor. Kesret dairesinde boğulmaya müsait bir zemin hazırlıyor. Bir çok vesile gibi, Türkiye’de 22.9 milyon kullanıcısı (Vikipedi) bulunan bu sistem de, muhabbetin yanlış kullanılmasına vesile olabilir ve nazarımızı dağıtabilir.

2. sebep: Facebook’a önem vermememin diğer bir sebebi de bilgi yönetimi. Facebook da insan arkadaşlarından birçok yayın almakta ve bunları takip etmektedir. Merak etmediği, ihtiyacı olmadığı birçok konu hakkında video izlemekte, yorum yapmaktadır. Oysa insan, ihtiyacı olan bir konuyu ya da videoyu internetten çok rahat bulabilir. Facebook’un bu özelliği insanın bilgiyi yönetememesine vesile olmakta ve zihninin dağılması neticesini vermektedir. Özellikle, içerik yönünden 5 para kıymeti olmayan yayınlar ve mesajlar insanın hem vaktini almakta, hem de zihnini bulandırmaktadır. Şimdiye kadar Facebook’a ihtiyaç duymamamın altında bu sebep yatıyor. Bu meseleye, Asâ-yı Musâ’nın dördüncü penceresinden bakarsak konu daha iyi anlaşılacaktır. Facebook’ta karşılaştığımız ve konuştuğumuz konuların kaçta kaçı kalp dairemize hitap ediyor? Mânevî alanlarımıza hitap eden mesajlar ve yayınlar ne kadardır? Birçok arkadaşımız dünyevî olarak birçok içerik paylaşmakta ve biz de bunların bombardımanı altında kalmaktayız. İmânî sohbetlerde ve konuşmalarda insanların mânevî dünyalarına açılırız ve bunlar ön planda tutarak yaparız sohbetlerimizi. Oysa Facebook da insanların dünyevî yönleri ile de muhatap olmamız kuvvetle muhtemeldir.

3. sebep: Facebook yapısı itibari ile bizim mânevî dinamiklerimize göre ayarlanmış bir sistem değildir. Facebook yapısı itibari ile “arkadaşların önerisi” ile kullanıcı sayısını arttırır. (2008 Ağustos’unda Facebook’un aylık 100 milyon aktif kullanıcısı vardı. İnsanlar birbirini Facebook’a çağırdı ve bu sayı 7 ayda iki katına çıktı. 2009 Nisan’ında ise, bu sosyal ağın ulaştığı insan sayısı 200 milyondu. 2009 Temmuz’unda ise dört aydan kısa bir sürede Facebook kullanıcı sayısı 50 milyon daha artarak 250 milyona ulaşmıştır. (Vikipedi) Bu da birçok insan ile iletişim kurmamıza sebep olur. Sevdiğim ve kalplerimizin aynı titreşimde olduğu birçok arkadaşım, kardeşim var. Bunların sayısı iletişim çağında yüzleri geçmiştir. Bunların hepsinin “şahsî olarak ne yaptığı” ile ilgilenemem. (Facebook’un “şu an ne düşünüyorsun” kısmına yazılacak her şeyi okuyamam. Gereksiz olma ihtimali yüksektir, bunlardan birçoğunun. Bir dakika, en başına dönelim. Gerçekten insan her düşündüğünü yazmalı mıdır? Bu ne kadar doğrudur? Facebook’un bize sunduğu bu uygulamayı ne kadar sorguladık!) Buna ne gücüm yeter, ne de zamanım. Yetse de fânî bir şahıs olarak hiçbir şeye derman olamam. Biz “fikirlerde” buluşmalıyız.” Efkârımız ile meydanlara çıkmalıyız. Bu sebeble, forum, site ve mail gruplarını “sağlıklı iletişim” için daha doğru buluyorum. Bunun gibi “yorumla, beğen, paylaş” gibi birçok özellik, su-i zan yapmamıza sebep olabilir. Gıybet kapılarının aralanmasını doğurabilir. Gerçekten insan her düşünceyi, her önermeyi, her paylaşımı yorumlamalı mıdır? Buna ne gerek vardır… (Yine kullanmakla öğrendiğim gereksiz bir özellik: Bir paylaşıma yorum yaptım diyelim. Başka insanlar yorum yaptıkça sistem beni bilgilendiriyor. “O da, şu da yorum yaptı” şeklinde. Reklam kokan bir uygulama. Hiç tanımadığınız kişilere nazarınızın dağılmasına sebep oluyor.) Yine şu kadar insanın sizi beğenmesi ne kadar önemlidir. İmanlı insan, kendini insanlara beğendirmeye çalışmaz. (Bu arada, küçük bir hatırlatma. Bediüzzaman’ın Facebook sayfası olursa sakın beğenmeyin! Zira Üstadımız “Ben kendimi beğenmiyorum. Beni beğenenleri de beğenmiyorum” diyor!) Bir de bu beğenme sayısı ile başarının ölçülmesi ki, çık işin işinden çıkabilirsen. Dikkatle incelediğimizde, Facebook’ta yer alan birçok uygulamanın “Facebook kullanıcı sayısını artırmaya yönelik” olduğu görülebilir. Bu reklam ve pazarlama altında, bir çok gereksiz uygulama bizi beklemektedir… Facebook’un “veri madenciliği” yöntemi ile ticarî hedeflere yönelik çalıştığını daha iyi anlayabiliriz ama bu başka bir yazı konusu.

4. Sebep: Facebook’un mahremiyeti kaldırdığı, haberleri de son zamanlarda artmıştır. (http://www.sentezhaber.com/facebook-ozel…-kaldiriyor.htm) Uzmanlar, facebook ortamında her şeyin paylaşılmasının doğru olmadığını söylemektedirler. İnsanın, anlık olarak durumunu bildirmesi doğru mudur? Mânevî yönden ilerlemiş bir çok zâtın, insanlarla olan diyaloguna bir sınır koyduğunu biliyoruz. Bazen “özel kalmak”, paylaşmamak daha güzel olabilir. Bir de samimane paylaştığımız duyguların gerçek muhatapları var mı? Bediüzzaman Hazretleri’nin bahsettiği gibi “Bu dünyada medar-ı tesellilerim” hitabına liyakati var mı, paylaştığımız kimselerin? Daha da önemlisi, Facebook insanı kesret dairelerine yönlendiriyor. Paylaştığımız birçok şeyi, Rabbimize açtık mı? Derdimizi ona söyledik mi? “İmanı elde eden ruh-u beşer, mânisiz, müdahâlesiz, hâilsiz, mümanaatsız, her hâlinde, her arzusunda, her anda, her yerde o ezel ve ebed ve hazâin-i rahmet mâliki ve defâin-i saadet sahibi olan Cemîl-i Zülcelâl, Kadîr-i Zülkemâlin huzuruna girip hâcâtını arz edebilir. Ve rahmetini bulup kudretine istinad ederek kemâl-i ferah ve sürûru kazanabilir” ifadelerini Facebook sistemi ile âlâkadar görüyorum. Bu teknolojiler insanı “Hakiki sahibinden, Malikinden ayırmamalıdır.” İnsan, duâ ile, niyaz ile her an ona yaklaşmalıdır. Hayatımızdaki değişik haller içerisinde yuvarlanmamız da ona ulaşmak için değil midir?

5. Sebep: İrtibat Nur Talebelerinin bir düsturudur. Müfritane irtibat, Üstadımız Bediüzzaman’ın bir tavsiyesidir. Facebook da görüntüler ön plana çıktığı için “sağlıklı bir diyalog” imkânı zedelenmektedir. Oysa mail gruplarında, daha özel dairelerde, fikrin ön planda olduğu paylaşımlar yapılabilir. Bir ağabeyimiz Facebook’u “sanal flört alanı” şeklinde nitelemişti. Bu cihetiyle de, dikkatli olmamızı ve nefsin desiseleri karşısında daima teyakkuzda bulunmamızı gerektiren bir ortam Facebook. Şöhretperestlik hastalığına yakalanmamaya da dikkat etmek gerekiyor…Tarihlere şaşaalı geçmek ve insanların nazarında iyi görünmek gibi bir çok desiseye karşı dikkatli olmak gerekiyor.

Sonuç itibariyle Facebook’un neresine baksam, duygu ve düşüncelerin mahremiyetine dikkat edilip edilmeden teşhir edilmesini görüyorum. Bu his, ehl-i ahiret için tehlikelidir. İnsanın duygu ve düşüncelerini “ticarî hedeflerde“ kullanmak da “maddeperest” asrın harikası olsa gerek. (Facebook’un reklamlarda rakiplerini solladığı haberi, geçtiğimiz günlerde medyada yer aldı. Bu duruma sebep ‘mahremiyetimize’ dayalı olarak gelişmesinin etkisi büyüktür.)

Bu uygulama, elbette hayır ve kemalât için kullanılabilir. Hizmet için, diyalog için, irtibat için ve daha nice güzel hayırlı işler için kullanılabilir. Yalnız bunun için “mânevî dinamiklerin yerinde olmasını şart” görüyorum. Yoksa kuvvetli sel suları bizi de götürebilir.

Bu konuyu değerlendir