Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

17.02.2007, 14:08

Fiil Allah'a aittir.

Fiil nasıl Allah'a ait olabilir.

Mesela, ben ata binmek fiilini icra ediyorum. Allah'a mı aittir?

Konuyu detaylı münazara etmek isterdim.
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

2

17.02.2007, 15:54

Hızır(a.s) Haktan halka gelen fiilleri bilmektedir,denmiş.

Bu ne demektir?

ıcra ile Tebliğ arasında ki münasebet nedir, fark nedir,ne demektir?
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

3

17.02.2007, 16:08

Re: Fiil Allah'a aittir.

Alıntı sahibi ""Ceka""

Fiil nasıl Allah'a ait olabilir.

Mesela, ben ata binmek fiilini icra ediyorum. Allah'a mı aittir?

Konuyu detaylı münazara etmek isterdim.


Buyrun abi istifadesi bol olan bir yazı:

Alıntı

Muhammed Ünverdi: “1- Risâle-i Nur’da icat yaratma mânâsında kullanılmış. ıcat kelimesini insanlar veya başka varlıklar için kullanmak doğru olur mu? Meselâ ‘Ben yeni bir makine icat ettim’ demek doğru olur mu? Bilindiği gibi, yaratma kelimesi Cenâb-ı Hak’tan başka hiçbir varlığa isnat edilmez. Risâle-i Nur’a göre Allah’ın icad edişini biraz açar mısınız? ''

Bütün fiiller Allah’a aittir. Allah’a mahsustur. Allah’tandır. Bize ait fiillerin sorumluluğu bizim olmakla birlikte, bizim fiillerimizi yaratan da Allah’tır. Fakat Allah bize bir irade ve bir iş yapabilme gücü verdiği için, sorumluluğunu da omuzumuza yüklediği için, biz eli mahkûm, fiillerimizde O’na mahsus fiilleri kullanıyoruz.

Eli mahkûm diyorum; çünkü biz fiilleri gerçek halleriyle kullanamayız. Fiiller gerçek halleriyle Allah’a aittir. Sadece icat etmek fiili değil, görmek, işitmek, yaşamak, konuşmak, yapmak vs. bizim de kullandığımız, fakat aslen Allah’a ait fiillerdendir. Böyle fiiller çoktur. Böyle ortak fiilleri kullanırken şirk düşüncesi içinde olmamak yeterlidir.

ıcad eden şüphesiz Cenâb-ı Allah’tır. O’nun her yarattığı şey yeni bir icaddır. Her varlık O’nun eşsiz icadıdır. Dünya O’nun icadıdır, Âhiret O’nun icadıdır. Dünyanın içindeki her şey O’nun icadıdır. Her yeni gün O’nun bir yeni icadıdır. Keza ahiretin icadıyla bizim istikbalimizi ışıklandıran Allah’tır.1

Bediüzzaman’a göre insan bir cüz’î iradeye sahiptir ve bu cüz’î irade icatsızdır. Yani ne iyiliği, ne de kötülüğü icat etmeye kabiliyeti yoktur. Sadece onunla şerlerin ve kötülüklerin faili, yani işleyeni olabilir. Bunun için de kötülüklerin mesuliyeti insana aittir.

Hayır ve iyilik hususlarında ise, insan iradesi ve insan eli gerçek fail değildir. Çünkü zaten nefs-i emmâresi o iyiliğe taraftar değildir. O iyiliği isteyen Allah’ın rahmeti, icad eden de Allah’ın kudretidir. Fakat insan, iman ile, arzu ile, niyet ile o iyiliğe sahip olabilir. Demek Allah icad eder, kul iman eder. Kul iman ile sahip olduktan sonra da o iyilik, ona evvelce verilmiş olan vücut ve iman nimetleri gibi geçmiş hadsiz ılâhî nimetlere bir şükür hükmünde olur. Allah’ın vaadi ile verilecek Cennet ise, Rahman’ın fazlından başka bir şey değildir. Görünüşte bir mükâfattır, hakikatte ise fazıldır.2 Bu durumda insan bir kısım eşyaya icadı olduğu için sahip oluyor değil; Allah’ın fazlı, lütfu, rahmeti ve ikramı sebebiyle sahip sayılıyor.

Tabiat Risâlesinde eşyayı ve maddeyi Allah’ın var kılması olarak ele alan ve eşyanın icadının Allah’a verilmemesi durumunda bir tek şeyin icadının bütün kâinat kadar müşkül olacağını bildiren Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri, bu durumda bir çekirdeğin bir ağaç kadar zorlaşacağını beyan ediyor. ıcadın Allah’a verilmesi durumunda ise koca kâinatın bir ağaç kadar, bir ağacın bir çekirdek kadar, koca Cennetin bir bahar kadar, bir baharın da bir çiçek kadar kolayca yaratılacağını açıklıyor.3

Bediüzzaman’a göre kudret, kaderin plânı ve modeli üstünde icad eder.4 Allah’ın iki tarzda icadı vardır:

Birinci tarz icat: Allah eşyayı ihtira ve ibda ile icad eder. Yani hiçten ve yoktan yaratır ve vücut verir. Ona lâzım olan her şeyi de hiçten icad edip eline verir.

ıkinci tarz icat: Allah eşyayı inşa ve sanat ile icad eder. Yani hikmetini ve çok isimlerinin cilvelerini göstermek gibi çok ince hikmetler için, kâinatın önceden yarattığı zerrelerinden ve unsurundan bir kısım varlıkları inşa ediyor. Her emrine tabi olan zerreleri ve maddeleri onlara gönderir ve onlarda çalıştırır.

Demek Allah’ın hem ibdâ’ ile yani yoktan var etmek sûretiyle, hem de inşâ ile, yani daha önce yoktan var ettiği mevcut unsurlardan sanatla bir araya getirmek sûretiyle icadı vardır. Varı yok etmek ve yoğu var etmek, en kolay ve hem de Allah’ın sürekli yapa geldiği umumî kanunudur. Bir baharda üç yüz binden fazla canlı çeşidinin şeklinden sıfatlarına, hatta ana zerrelerinden başka bütün hallerine kadar hiçten var eden Allah’ın kudretine karşı “Yoğu var edemez!” denemez.1

Bize gelince; biz ‘ıcat ettim’ fiilini kullanırken; kendi çapımızda bir buluş gerçekleştirdiğimizi, bu buluşun Allah’ın icat edişi çapında bir icat olmadığını kastetmemiz yeterlidir. Çünkü bizimkisi buluştur, keşiftir; var olan nesneleri ve maddeleri bir araya getirerek, ana vasfını değiştirmeden yeni bir ürün meydana getirmekten ibarettir. Zaten yaratılmış olan yağı, şekeri, unu bir araya getirip helva yapmaktan ibarettir. Bunu biliyor ve itiraf ediyorsak icat fiilini bu mânâda kullanmamızda sakınca olmaz.

Yani “Ben yeni bir makine icat ettim” demek, tabiî ki—hâşâ—”Onu yoktan yarattım” demek değildir. Eğer bu mânâda kullanırsak şüphesiz şirk olur. Burada kullandığımız icat etmek, “buluş ve keşif”ten başka bir şey değildir. Bunu bilerek bu anlamda kullanmamızda bir şirk tehlikesi olmaz.

Görmek ve işitmek fiillerinde olduğu gibi. Gördüm derken, kendi çapımızda bir görmek ile gördüğümüzü, görüşümüzün Allah’ın görüşü çapında bir görüş olmadığını, bir kul nasıl ve ne kadar görüyorsa bizim de o sınırlar içinde görebildiğimizi kastetmemiz, görmek fiilini bize kullanma izni verir. Yoksa “Gördüm” demekle, Allah’ın gördüğü gibi bir görüşü kastedersek hem yalan söylemiş, hem de şirke düşmüş oluruz.

Çünkü Allah’ın görmesinde vasıta yoktur, aracı yoktur, madde yoktur, uzaklık yakınlık kavramı yoktur, büyüklük küçüklük mefhumu yoktur. Göze, ışığa ihtiyaç duyma problemi yoktur. Bakıp görmeme problemi yoktur. Gözden (dikkatten) kaçma problemi yoktur. Yani Allah’ın görüşü bizim görüşümüzden çok farklı bir görüştür. Sonsuz ve sınırsız bir görüştür. Görmek fiilini kullanırken de şirke düşmemek için Allah’a ait olan bu ayrıcalıkları kast etmememiz gereklidir.

Dipnotlar:

1- Lem’alar, s. 12

2- Lem’âlar, 87, 88

3- Lem’alar, 193

4- Lem’alar, s. 195

KAYNAK:

Yeni asya gazetesi

Süleyman Kösmene

4

17.02.2007, 16:45

Allah razı olsun .Ancak yazıda şöyle bir paragraf var ben tam anlamadım. Gerçi bu konuda ayrı bir başlık açmıştım,ama yinede yazayım.


Bediüzzaman’a göre insan bir cüz’î iradeye sahiptir ve bu cüz’î irade icatsızdır. Yani ne iyiliği, ne de kötülüğü icat etmeye kabiliyeti yoktur. Sadece onunla şerlerin ve kötülüklerin faili, yani işleyeni olabilir. Bunun için de kötülüklerin mesuliyeti insana aittir.

Nisa Suresi 80, kötülüğün insana ait olduğunu iyiliğin Allah'a ait olduğunu söylüyor.Ben kötülüğün fiilden gelmediğini ya hiç olduğunu yada hiçe atmak olduğunu anlamıştım.

Fikrimi diğer başlıkta yazmak istiyorum

Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

Hasan_Sinan

Moderatör

  • "Hasan_Sinan" bir erkek

Mesajlar: 2,136

Konum: Almanya

Meslek: Uzman Pazarlamaci

Hobiler: Okumak Okumak Okumak

  • Özel mesaj gönder

5

18.02.2007, 13:51

Iradei cüziye bilim tarafindan tespit ve ispat edildi. Stern dergisinin subat ayi dergisinde buna ilskin bir yazi vardi bulursam foruma eklerim insaallah.
Kur’an’a hücum edilecek; î’câzı, onun çelik bir zırhı olacak.Ve şu î’câzın bir nevini şu zamanda

izhârına, haddimin fevkinde olarak, benim gibi bir adam namzet olacak.Ve namzet olduğumu anladım.

6

18.02.2007, 14:19

ceka kardeşim;

elhak doğrudur. Bütün fiillerin yaratıcısı Allahtır.
ister hayır, isterse şer olsun.
her fiil Allah tarfından yaratılır.
şimdi:
yerden bir taş alıp kaldıran kişi,
bu fiili be yapıyorum der ise;
o zaman,
dünyayı bu şekilde döndürüp yerçekim ivmesini 9.81 olarak ayarlamak zorunda.
dünyayı güneşe bu mesafede döndürmek zorunda.
güneşi kainat içinde öyle bir noktaya yerleştirip, dengeyi sağlamak zorunda.
kainatı bu şekilde düzenleyip idare etmek zorunda.
demek ki yerden bir taş alıp kaldırmamız,
kainatın bu şekilde yaratılmasına bağlı.
şayet taşı ben kaldıryorum dersem, bu kaldırma işleminin tüm silsilesine de sahip olmam gerekir.
ama öyle mi?
hayır.
ben daha kendi vücudumda ne oluyor, onu bilmiyorum
kötülük de Allah tarafından yaratılır.
ama isteyen biziz.
cüz-i irademiz ile isteriz, Allah da yaratır.
cüz-i irade nedir?
cüz-i irade izafi bir kavramdır.
hakiki vücudu yoktur, bir şeye bağlı olarak vuku bulur.
yani, metre ve derece gibi bir şey.
şimdi metre nedir?
kendi başına bir manası yok.
ama 3 metre, 10 derece dediğimiz zaman bir anlam kazanıyor.
cüz-i irade de böyle bir şey.
temayül başladığında Allah'ın külli iradesi müsade ediyorsa bir değer ve bir fiil kazanıyor.
yoksa tek başına bir anlamı yok.
cüz-i irade Allah'ın külli iradesine muvafık ise iş görür.
yoksa Allah müsaade etmez ise cüz-i irade istediği kadar meyil etsin, boş.
şimdi.
ben Mars gezegenine gitmek istiyorum.
cüz-i irademi bu yolda sarf ediyorum.
ama bu iş olmuyor, çünkü Allah buna müsaade etmiyor.
demek ki cüz-i iradenin bir mana kazanması için Allah'ın iradesine tevafuk lazım.
bunun için denilmiş ki,
Külli irade konuşunca cüz-i irade susar.
işte insan iradesini hangi yönde kullanırsa Allah'ın müsaade ettiği gerçekleşir.
kötüyü isterse, Allah kötüyü yaratır.
iyiyi isterse de Allah iyiyi yaratır.
ama Allah kullarının kötüyü istemesinden razı değildir.
yaratır ama razı değildir.
işte bunun için kötülük insana aittir. hem bazen insan yapmamakla bile kötülük işler.
ıyilik ise Allah tarfından verilen bir fiildir.
çünkü iyiliğin tüm şartlarını yine Allah yaratır.

7

19.02.2007, 11:27

Re: Fiil Allah'a aittir.

Alıntı sahibi ""Ceka""

Fiil nasıl Allah'a ait olabilir.

Mesela, ben ata binmek fiilini icra ediyorum. Allah'a mı aittir?

Konuyu detaylı münazara etmek isterdim.


SEN FııLı NE ıCRA edebilirsin,yede yaratabilirsin,nede neticesini yaratabilirsin.

sadece sana gelen meyili fiile dökülmesi için cüzi iradenle seçeçeksin.

seçme dışında senin hiçbir gücün yoktur.

neyi seçtinse Allahda onu yaratıyor.
Bugün ne kadar risalei nur okudum acaba?

Okumamışsam karlımıyım acaba?

8

19.02.2007, 14:42

Hulusi Kardeşim neticesini nasıl yaratabilirim?

Pek anlamadım!

:)
Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

pegasoszaza

Orta Düzey

Mesajlar: 206

Konum: ANTALYA

Meslek: TOPTAN

Hobiler: HıZMET

  • Özel mesaj gönder

9

19.02.2007, 15:04

s.a.arkadaşlar
çok muazzam ve ilgi çekici bir konu.ALLAH razı olsun Cevat arkadaşımdan...
bu konu benim tefekkür sınırlarımı en çok zorlayan ve çok az cevap bulabildiğim bir konu...

şöyle bir kurgu yapsak;
misal ben Cuma namazı için eveden çıkıyorum,fakat biraz gecikmişim ve çok acelem var.evden çıkınca caddenin karşısında bir inşaat var ve camiye en yakın mesafe buradan .bu rada bir parantez.;istanbulda yaşayan bir asker arkadaşım var fakat görüşmüyoruz ve benim antalyada ve neresinde yaşadığımdan bihaber..işyerinden kendisine ekonomik sebeplerden ötürü ücretsiz bir aylık izin veriliyor.ve o arkadaşımda yaşlı aile büyükleri bulunan antalyada ki akrabalarına ziyerete karar veriyor.ve tevafuk akrabalar bizim iki sokak ötede oturuyor..parantezi kapatalım;başka bir parantez açalım;karşıdaki inşaat firması şehir dışından piyasa fiyatlarının altında tuğla bulup satın alıyor ve antalya ya naklettiriyor.yalnız nakil ucuza gelsin diye mersine devam edecek bir tırla anlaşıyor ve bu tır ında benim gibi acelesi var.dolayısı ile inşaat tada bir zamansızlık ve benim gibi acele edilmesi gereken bir durum var.bu parantezide kapatalım.ben evden çıktım ve inşaatın tam altından geçerken birisi arkamdan seslendi ve beni çağırdı.gördümki asker arkadaşım ve ona yönelmek için hamle yaptım.hamlem ile birlikte korkunç bir gürültü duydum ve acı hissettim.arkada inşaatın üst katlara tuğla taşıyan vencin halatları kopmuş ve aparat ile birlikte yüzlerce tuğla yere düşmüştü.ben de küçük parçalardan nasibimi aldım sıyrıklarım oldu.fakat altında ezilmedim....

şimdi şuna gelelim....
1-altında kalabilirdim..neden kalmadım?
2-neden o saatte hiç görüşmediğim bir arkadaş bana seslendi?
3-neden o arkadaşın firması mali sıkıntıya girdi?
4-neden işçilerine ücretsiz izin verdiler?
5-neden antalya daki akrabalarını ziyaret etmeye karar verdi?
6-müteahhid neden tuğlayı şehir dışından aldı?
7-neden mersin e gidecek bir tırla anlaştı?
8-neden tırın acelesi vardı?????? vs.vs...
gibi sorular uzatılabilir....
görünüşte benim cüz-i iradem ile gitmeye çalıştığım cami yolunda başıma ufak bir kaza geldi......
ama bu ufaklığın içindeki kurguya bakılınca ben kendi irademi ve başıma gelen kaza-kader i henüz tam olarak bir yere yerleştiremedim...
Rabbim çok büyü-k muhakkak....şu sıralar en çok takıldığım ve üstünde yol almaya çalıştığım bir konuyu ben sormadan tevafuken cevat arkadaşıma sordurdu...
ALLAH RAZI OLSUN....
Sözlerin kalbinin sesi ve yansıması değil ise, gevezeliğin manası ne...?...

10

19.02.2007, 15:11

Tüylerimi diken diken ettin. Allah razı olsun.

Bir müddet yazın okunsun diye bekliyeyim. Ben de bu konu ile alakalı yazı yazmak isterim.


Üstadın dediği gibi "Haddini bil yapan sen değilsin"

Muhabbetle
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

11

19.02.2007, 19:05

gerçekten çok etkileyici sondaki yazı

Allah razı olsun

bu kadar güzel anlatılabilirdi vesselam
'

Bağ-ı cennette ümidim bu durur kim Zatî'yi
Cümle müminlerle ol server ede hem sâyesi


_

Yer Imleri:

Bu konuyu değerlendir