Giriş yapmadınız.

Sayın ziyaretçi, Muhabbet Fedâileri sitesine hoş geldiniz. Eğer buraya ilk ziyaretiniz ise lütfen yardım bölümünü okuyunuz. Böylece bu sitenin nasıl çalıştığı konusunda ayrıntılı bilgilere ulaşabilirsiniz. Eğer sitenin tüm olanaklarından faydalanmak istiyorsanız, kayıt yaptırmayı düşünmelisiniz. Bunun için kayıt formunu kullanabilir ya da bu bağlantıya giderek kayıt işlemi hakkında daha fazla bilgi alabilirsiniz. Eğer önceden kayıt yaptırdıysanız buradan giriş yapabilirsiniz.

1

04.07.2006, 09:02

ıntihar mı daha günah? Zina mı?

lütfen acele cevap verir misiniz?

2

04.07.2006, 09:17

selamun aleyküm efendim

bu dünya imtihan dünyası.Rabbimiz katında ne canımıza kıymamız doğru ne de zina edilmesi.

Ölüm acısı çok şiddetlidir

ıntihar etmek, küfre yakın çok büyük günah olduğu için, ölürken dayanılmaz acılara maruz kalınır. Ölüm acısı, sanıldığı gibi bir an değildir. ıntihar edince ahirette de daha büyük acılara girilir. Ahiret sıkıntıları dünya sıkıntıları gibi değildir. Çok ağırdır. Dünya sıkıntılarına dayanamayıp intihar eden, ölüm acısına ve ahiret sıkıntılarına nasıl dayanır? ıntihar eden, dirilene kadar intihar acısını duyar. Kendini öldürmek, başkasını öldürmekten daha büyük günahtır.
Kur'an-ı kerimde mealen buyuruldu ki:
(Kendinizi öldürmeyiniz!) [Nisa 29]

Bir düşünün dua edin Rabbim demek benimde imtihanım bu sen bana yardım et en kısa zamanda selamete çıkabilmemi senin rızana uygun hareket edebilmemi nasip et diye dua edin.inşallah bizlerde ederiz...

Eğer siz Allahın rızasını kazanmayı seçerseniz Rabbim sizi sevdiğinizle beraber eyler ebedi alemde...

Bizi yoktan var eden ,güneşi,ayı ve daha neleri hizmetçi eden Rabbimizin rızasını gözetmemiz lazm.Onun emirettiği gibi yaşamamız lazım.insan bazı şeyleri gerçekleştirmek çok istiyor çok doğal bu ama bize hadsiz nimetler veren Rabbimizin emirlerine uymayarak hareket edersek hiç bir zaman mutlu olamayız belki yüzümüz güler mutlu olduğumuzu zannederiz ama ruhumuz o an ağlamaktadır inanın!!!!! :!:

hakkınızda en hayırlısı olsun inşallah...
_________________

3

04.07.2006, 10:03

intihar edenin hiç kurtulma şansı yok.
zina edenin var.ciddi tevbe ederse kurtulma şansı var.imanlı ölme şansıda var.
amma intiharın yok.

4

04.07.2006, 10:05

Cenaze namazı kılınmayacak kimseler var mıdır?

ıntiharın büyük günah ve vebali mucip oluşundan dolayı bazı âlimlerimiz, cenaze namazı kılınmaz diyecek kadar ileri bir hükümle intiharın günahlığına işaret etmişlerdir.

ahmet şahininyorumu.

amma zina edenin cenaze namazı kılınır.

5

04.07.2006, 10:08

1) Hz. Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: "Resûlullah (sav) buyurdular ki: "Kim kendisini dağdan atarak intihar ederse o cehennemlik olur. Orada ebedî olarak kendini dağdan atar. Kim zehir içerek intihar ederse, cehennem ateşinin içinde elinde zehir olduğu halde ebedî olarak ondan içer. Kim de kendisine demir saplayarak intihar ederse, cehennemde ebedî olarak o demiri karnına saplar." (1)

2) Yine Ebu Hureyre (ra) anlatıyor: "Resûlullah (sav) ile birlikte Hayber gazvesinde hazır bulunduk. Müslüman olduğunu söyleyen bir adam için, Efendimiz: "Bu, ateş ehlindendir!" buyurdular. Savaş başlayınca çok şiddetli şekilde savaştı ve yara aldı. Ashabtan bazısı: "Ey Allah'ın Resûlü dedi, az önce ateş ehlinden dediğiniz kimse, çok şiddetli şekilde kahramanca savaştı ve de öldü!" dediler. Resûlullah (sav), yine: "Cehenneme (gitmiştir)" buyurdular. Bu cevap üzerine Müslümanlardan bazıları nerdeyse şüpheye düşecekti. Askerler bu halde iken, Aleyhissalâtu vesselâm'a: "O asker henüz ölmemiş, ancak ağır şekilde yaralanmış!" dediler. Gece olunca, adam yaraya dayanamadı. Kılıncının keskin tarafını alıp üzerine yüklendi ve intihar etti. Durum Aleyhissalâtu vesselâm'a haber verildi. Bunun üzerine: "Allahuekber!" buyurdular ve devam ettiler: "şehâdet ederim ki, ben Allah'ın kulu ve Resûlüyüm!" Sonra Hz. Bilal radıyallahu anh'a halk içinde şöyle ilan etmesini emrettiler: "Cennete sadece Müslüman nefisler girecek. şurası muhakkak ki, (ıslâm'ın lehine olan ameller kişinin imanına delil değildir), Allah bu dini, fâcir bir kimse ile de güçlendirir." (2)

3) Câbir ıbn Semüre (ra) anlatıyor: "Resûlullah'a (sav), intihar eden bir kimse haber verilmişti: "Ben üzerine namaz kılmıyorum!", buyurdular." (3)

[1] Buhari, Tıbb 56; Müslim, ıman 175
[2] Buhari, Cihad 182, Megazi 38, Kader 5; Müslim, ıman 178
[3] Ebu Davud, Cenâiz 51

6

04.07.2006, 10:10

ZıNA

ıslâm burada toplumu arındırıp pis unsurlardan temizleme amacı güden yoluna devam ediyor. Bunun için ilk önce zina suçu işledikleri kesinlikle ispatlanan fahişe kadınları izole edip toplumdan uzaklaştırıyor. ıkinci adım olarak da aralarında Hz. Lût kavminin yaptığı türden sapık cinsel ilişkiye girişen homoseksüel erkeklerin eziyetli bir cezaya çarptırılmalarını karara bağlıyor. Yalnız bu eziyetli cezanın türü ve sınırı belirlenmiyor. Daha sonra zina suçu işleyen erkek ve kadınları aynı cezada birleştiriyor. "Zina haddi" diye bilinen bu ceza, Nur suresinde belirlenen biçimi ile sopalama ve Peygamberimizin hadisinde son şekline kavuşan niteliği ile taşa tutarak öldürme (recm) cezasıdır. Bu cezaların her ikisinde de güdülen amaç toplumu pislenmekten, mikrop kapmaktan korumak; onun temiz, iffetli ve şerefli niteliğini güvenceye bağlamaktır.

ıslâm şeriatı her durumda ve bütün cezalarda gerekli güvenceleri sağlıyor. Öyle ki, söz konusu güvenceler sayesinde insanların hayatını son derece ciddi bir şekilde etkileyen önemli cezalarda haksızlık yapılması, hataya düşülmesi, zayıf ve şüpheli kanıtlara dayanılarak karar verilmesi ihtimali kesinlikle ortadan kaldırılmış oluyor.

şimdi ilk ayeti ele alalım:

"Zina suçu işleyen kadınlarınızın aleyhinde içinizden dört erkeğin şahitliğine başvurunuz. Eğer dört kişi aleyhde şahitlik ederse o kadınları ölünceye kadar Allah kendileri hakkında başka bir yol gösterinceye kadar evlerinizden dışarı salmayınız."

Bu ayet, son derece büyük bir özen ve ihtiyat içeriyor. Sebebine gelince burada kendilerine zina cezası uygulanacak olan kadınlar `kadınlarınızın' ifadesi ile sınırlandırılıyor. Yani bu kadınların "müslüman" olmaları gerekir. Bunun yanısıra zina suçunun işlendiğini kanıtlamak üzere şahitliklerine başvurulacak olan erkekler de "içinizden olan dört erkek" ifadesi ile sınırlandırılıyor. Yani şahitlerin de "müslüman" olmaları gerekir. Bu ayete göre zina suçu kanıtlandığı takdirde kimlerin zina cezasına çarptırılabilecekleri ve bu suçun işlendiğini kanıtlamak üzere kimlerin şahitliğine başvurulabileceği kesinlikle belirlenmiş oluyor.

ıslâm, zina işleyen müslüman kadınların bu suçunu kanıtlamak üzere müslüman olmayan erkeklerin şahitliğine başvurmaz. Bunun yerine dört müslüman erkeğin şahitlik etmesini şart koşar. Bu dört şahidin "sizden" olmaları gerekir. Yani bu müslüman toplumun öz üyeleri olacaklardır. Bu toplumda yaşayacaklar, ıslâm şeriatına boyun eğmiş olacaklar, ıslâm'ın yönetim mekanizmasına itaat edecekler, ıslâm toplumunun meseleleri ile yakından ilgili olacaklar, bu şeriatte nelerin ve kimlerin yeri olduğunu yakından bilecekler.

Bu konuda müslüman olmayanların şahitlikleri geçerli değildir. Çünkü müslümanların ırzı, ıslam'ın güvenlik ve takva titizliği konularında onlara güvenilemez. Üstelik bu toplumun temiz ve iffetli olması, orada adaletin geçerli olması hususunda onların ne yararları ve ne de gayretleri söz konusudur. şahitlikle ilgili güvenceler, zina hükmü değiştikten ve bu konuda sopalama ile taşa tutarak öldürme cezaları yürürlüğe girdikten sonra da hiçbir değişikliğe uğramaksızın geçerliliklerini korumuşlardır. Ayeti okumaya devam ediyoruz:

"Eğer dört kişi aleyhte şahitlik ederse o kadınları evlerinden dışarı salmayız."

Yani bu kadınlar toplumun içine girmesinler, onu kirletmesinler, evlilik yapmasınlar, diğer toplumsal faaliyetlere katılmasınlar.

"Ölünceye kadar..."

Hayatlarının sonuna kadar evlerindeki tutukluluk halleri devam etsin.

"Ya da Allah kendileri hakkında başka bir yol gösterinceye kadar..." Yani ya Allah onların durumlarını, konumlarını değiştirinceye, ya suçlarına başka bir ceza biçinceye ya da haklarında dileyeceği herhangi bir başka uygulama buyuruncaya kadar. Bu ifade zina suçu ile ilgili bu hükmün nihaî ve sürekli olmadığını, belirli bir döneme ve toplumun belirli şartlarına ilişkin, geçici bir hüküm olduğunu, ilerde kesin ve kalıcı bir hükümle yer değiştireceğini ima eder niteliktedir. Nitekim daha sonra bu ihtimal gerçekleşti ve Nur suresindeki bir ayet ile Peygamberimizin bir hadisine bağlı olarak bu hüküm değişti. Fakat -az önce belirttiğimiz gibi- tahkikat aşamasına ilişkin güçlü güvenceler aynen geçerli kaldı.

ımam .Ahmed b. Hanbelî'nin Muhammed b. Cafer, Said, Katade, Hasan ve Hıtan b. Abdullah Rakkaşı yolu ile bildirdiğine göre bu konu ile ilgili olarak sahabilerden Ubade b. Samit şöyle diyor; Peygamberimize vahiy geldiğinde O, bu olaydan etkilenir, tedirgin olur ve çehresinin rengi değişirdi. Birgün yüce Allah tarafından 'kendisine yeni bir vahiy gelmişti. Cebrail yanından ayrılarak göğe uçtuktan sonra Resulullah bize dönerek şöyle buyurdu:

"Dinleyin beni. Allah zina işleyen kadınlar hakkında `başka bir yol' gösterdi. Evli erkeğin evli kadın ile ve bekar erkeğin bekar kadınla işleyeceği zinalar hakkında. Evlilerin cezası yüz değneklik dayak ile taşa tutularak öldürülmek; bekarların cezası ise yüz değneklik dayak ile bir yıllık sürgündür."

Aynı hadisin Müslim ve Eshabussunen tarafından kaydedilen ve Katade, Hasan, Hıtan ve Ubade b. Samit yolu ile Peygamberimize dayandırılan rivayetinde hadisin sözleri şöyledir:

"Dinleyin beni. Allah zina suçu işleyen kadınlar hakkında `başka bir yol' gösterdi. Bekâr erkek ile bekâr kadın arasında işlenen zina suçunun cezası yüz değneklik dayak ile bir yıl sürgündür. Evli erkek ile evli kadın arasında işlenen zinanın cezası ise yüz değneklik dayak ile taşa tutularak öldürülmek(recm)dir."

Öte yandan bu konuda elimize Peygamberimizin fiili uygulamasını gösteren belge de vardır. Müslim'in kaydettiğine göre Peygamberimiz, Maiz ve Gamidiye kabilelerine mensup iki zina suçlusu kadını "taşa tutarak öldürme cezasına çarptırmış, ayrıca onlara yüz sopa vurdurmuştur". Ayrıca zina suçlusu bir yahudi çift hakkında verdiği hükümde de bu çiftin taşa tutularak öldürülmelerini kararlaştırmış, bunun dışında kendilerine yüz sopalık dayak cezası vermemiştir.

Peygamberimizin bu fiili uygulamaları, bu cezaların bu konudaki en son hüküm olduğunu gösterir.

Ayetleri okumaya devam ediyoruz:

"Zina suçu işleyen çiftin her ikisini de eziyetli cezaya çarptırınız. Fakat eğer tevbe eder de uslanırlarsa artık yakalarını bırakınız. Çünkü Allah tevbeleri kabul eder ve merhametlidir."

Tefsir bilginleri arasında en çok taraftar bulan yoruma göre bu ayetteki "zina suçu işleyen çift" deyiminden maksat birbirleri ile sapık cinsel ilişki kuran iki eşcinsel (homoseksüel) erkektir. Bu, sahabilerden Mücahid'in görüşüdür. Öte yandan ıbn-i Abbas Said b. Cubeyr ve daha bazı tefsir bilginleri ayetin "Onlara eziyetli ceza veriniz" cümlesini "Onlara hakaret ediniz, onları kınayınız ve kendilerini nalınlarınız (takunyalarınız) ile dövünüz" şeklinde açıklamışlardır. Devam ediyoruz:

"Eğer tevbe eder uslanırlarsa artık yakalarını bırakınız."

ılerde anlatacağımız üzere tevbe; kişilik, yapı, istikamet, izlenen yol, tutum ve davranış alanlarında köklü bir değişimin göstergesidir. Bundan dolayı ceza uygulamasını durduruyor. Bu anormal sapıklar tevbe edip iğrenç suçlarından vazgeçtiklerini belirtince müslüman toplumun eli de yakalarını bırakıveriyor. Tabii ki, bu "yaka bırakma" emri sadece bu konu ile sınırlıdır, yani bu sapıklara uygulanan eziyet verici cezaya son verilecektir.

şimdi de şu tatlı esprili ve derin anlamlı sonuç cümlesini okuyalım:

"Çünkü Allah tevbeleri kabul eder ve merhametlidir."

Söz konusu cezayı koyan O olduğu gibi tevbe ve uslanma durumunda bu ceza uygulamasını durdurmayı emreden de O'dur. ışlemin ne ilk aşamasında ve ne de son aşamasında insanların hiçbir inisiyatifi yoktur. ınsanlar sadece yüce Allah'ın yasasını, direktifini uyguluyorlar, o kadar. O "Tevvab" ve "Rahim"dir. Yani tevbeleri kabul eder ve tevbe edenlere karşı merhametli davranır.

Bu imalı (dolaylı anlatımlı) cümlenin bir başka nazik mesajı da kalpleri yüce Allah'ın ahlâkın gereklerine göre düzenlemeye özendirmektir. Madem ki "yüce Allah tevbeleri kabul eder ve merhametlidir" buna göre O'nun kulları vaktiyle işlenmiş, fakat sonradan tevbeye ve uslanmaya bağlanmış suçlar, günahlar karşısında birbirlerine karşı hoşgörülü ve merhametli olmalıdır. Bu tutum suçu hoş görme ve fuhuş günahı işleyenlere acıma anlamına gelmez. Böyle bir durumda hoşgörü ve merhamet söz konusu değildir. Hoşgörü ve merhamet tevbe eden, uslanan, suçundan arınan mahkûmlara karşı gösterilecektir. Bunlar yeniden topluma kabul edilecek, kendilerine geçmişleri hatırlatılmayacak; tevbe ederek bir yana bıraktıkları, arındıkları ve arkasından iyi hal gösterdikleri eski günahları yüzünden kınanmayacaklardır. Tersine bu durumda eski suçlarını unutarak yeniden temiz, pak ve onurlu bir hayata girme hususunda yardımcı olmak gerekir. Bunun tersine eğer toplum bu adamların suçunu ikide bir yüzlerine vuracak olursa bundan dolayı içlerinde eziklik duygusu, suçluluk kompleksi oluşur. Bu da onların tevbelerini bozarak tekrar ve inatla eski suçlarını işlemeye yönelmelerine, böylece hem dünyalarını hem de ahiretlerini mahvetmelerine, aynı zamanda yeryüzünde fesad çıkarmalarına, çevrelerini kirletmelerine ve toplumdan öç almaya kalkışmalarına yol açabilir.

7

04.07.2006, 10:12

netice intiharın ne kadar büyük günah olduğu anlaşıldı.selam
kardeş.banada dua et.

8

04.07.2006, 10:30

Bir Müslüman için hayatta en büyük hedef Allah'ın rızasını kazanmak olmalıdır. Allah'ın rızasını kazanmak da ancak ihlas ve samimiyetle mümkün olur. ıhlas ise gerek ibadet ve gerek günlük hayatta sadece Allah'ın rızasını gözeterek hareket etmek demektir.

ınanç ibadet ve diğer davranışlarımızın Allah teala nezdindeki değerlendirilmesinde yegane ölçü ihlastır. ıhlassız yapılan amelin Allah katında hiçbir değeri yoktur. Zira ihlas ibadetin hem ruhu ve hem de özüdür. ıhlastan uzak ibadet, cansız cesed ve kuru ağaç gibidir. Nitekim Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de mutlaka ihlasla kendisine ibadet etmemizi emretmektedir. Peygamber Ffendimiz de konu ile ilgili olarak şöyle buyurmaktadır. "şüphesiz Allah Teala, sadece kendisi için ve ancak kendisinin rızası gözetilerek yapılan amellerden başkasını kabul etmez"

Müslüman olarak, hiçbir zaman şu gerçeği hatırdan çıkarmamalıyız: Bizim bütün davranışlarımız, sözlerimiz ve kalbimizden geçen bütün düşüncelerimiz, Cenab-ı Hakkın bilgisi dahilindedir.[3] Bu sebeple bütün davranışlarımızda, insanların değişik tepkilerini düşünmeden önce, Allah Teala'nın değerlendirmesini hesaba katmalıyız.

Allah'ın rızasını kazanma niyetiyle, Müslüman'ın yaptığı her meşru iş; bir ibadet gibi, kendisine sevap kazandırır. Bu bakımdan Müslüman; ilim tahsilinde, iş hayatında, mesleki çalışmalarında, ailevi ve ictimai münasebetlerinde, daima niyetini düzgün tutmalı ve sadece Allah'ın rızasını gözeterek hareket etmelidir.

Herzaman Rabbimizin rızasını kazanmaya çalışalım.
as Kardeşim Rabbim yardımcın olsun inşallah en kısa zamanda selamete çıkarsın.dilerim Allahtan hem dünya da hem ahirette mutlu olacağın kararı verirsin.

Ama unutma Rabbimiz bizi yarattı Ondan iyi kimse bizi bilemez O bizim iyi olmamızı ister kullarına sonsuz merhameti olan Rabbimin rızasını kazanırsın inşallah

selametle..Allaha emanet olun..

9

04.07.2006, 10:42

:arrow: '' Hanefî mezhebine göre ise henüz bulûğ çağına ermemiş kız çocuklarının, kendini idare edemeyecek durumda aklen noksan olanların ve bunakların velilerinin izni
olmadan nikâhları caiz olmaz. Bunların dışında kalan kadınlar, velilerinin izni olmadan da evlenip nikâh akdedebilirler. Çünkü nikâhta kadının ifadesi muteberdir. ''


Bu durumda tevbe edip nikahımı kıyabilirim..? :?

ıntihar etmem gerekmiyor? :|

10

04.07.2006, 11:37

:shock: :shock: :shock:
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

11

04.07.2006, 14:03

"De ki: Ey günahta aşırı giderek nefislerine zulmetmiş olan kullarım! Allah’ın rahmetinden ümidinizi kesmeyin. Muhakkak ki Allah bütün günahları bağışlar. şüphesiz ki O çok bağışlayıcı, çok merhamet edicidir." Zümer Sûresi: 39:53:

12

04.07.2006, 18:38

Kardeşim as; ıslam kolaylık dinidir. Rahmet dinidir. Rabbimizin merhemeti gazabını geçmiştir. Ona samimiyetle giden elleri boş dönmez.Pişmanlık duyuyorsun o zaman;Tevbe et. Tevbe et.Tevbe et.
Ama; kardeşim yaptığınız fiilin tekrarlanması bir zorunluluk değildir. Gerçi insan nefs taşıyor ama; biz günahta sabırla mükellefiz. şimdi bu fiil zorda kalınma ihtimali olmadan bir anlık nefs oyunuyla yapılır. Bu yüzden tekrar yapma korkusu ile dinde gedik açıcı fetvalar peşinde koşmamak gerkiyor. Tevbe ettiysen zaten sorun yok. Eğer ki zorunluluk olduğunu söylüyorsan,bu demektir ki....... O zaman oda istiyorsa dağları delersin...
Mesela; fetvaya göre domuz eti açlıktan ölmeyecek kadar yenir ve ancak sonuna kadar mücadele ettikten sonra. şimdi sizin durumunuz farklı olduğu için geçmişten pişmanlık duymakla yetinmeniz gerekir. Allah affedicidir.
Partnerinize duyduğunuz yoğun ilgi size sabırsızlık veriyor. Bir an önce evlenmek arzunuz bu yüzden. Bu duygunun adı ise aşktır. Aşk ise çıkarcıdır. Beklentisi vardır. Sabırsızdır. Bu yüzden alakasız ve haketmeyen kişilere cömertçe dağıtılır. Yanlış yapma ihtimali yani yanlış kişeye aşık olma ihtimali istatiksel olarak yüzde 80 'i buluyor.
şimdi ben size yanlış kişiye aşık oldunuz demiyorum. Ama; duygunuzun adı aşk olduğundan sağlıklı bir karar veremiyeceğinize emin olun.
Aşk çıkarcıdır. Birşeyler birşeyler bekler. Ulaşamama duygusudur, mutluluk anını kaybetmek korkusudur. Aşk mesafelere düşmandır. Vefasızlığa tutulmaya mahkumdur. Aşk bazen isyankardır. Yanılgıdır. Keşkeler dünyasıdır. Üşenmeye bile üşenmektir. Ümitsizlikle aşkını koruma arzusuyla tembelliktir. Çılgın fikirlere gebedir.
Sevgi ise almadan vermektir. Bekletmeden beklemektir. Beklemeyi bilmektir.
Bilsin sevmeyi kalbin. Bölsün insanlara, kuşlara ve güllere. Almadan vermelisin. Bilmesin isterse insan, kuş, gül sevgini ve bilmesin senin verdiğin gibi almayı ve beklemesin isterse seni.
..ve hiç yorulmazsın severken.
Sevgiyle kal..
Sakın, sakın, sakın! Çabuk, bu şimdiye kadar demir gibi kuvvetli tesanüdünüzü tamir ediniz...

13

05.07.2006, 18:29

ıkisi de günah. Zina etmiş olmanın suçluluğuyla intihar etmek çok daha da büyük günah. ınsan günah işleyince pişmanlıkla Allah'a yönelmeli. Af edilmeyi ümitle beklemeli...

Kusura bakmayın ama soru bana saçma geldi. Yani sorunun amacını çözemedim?

14

07.07.2006, 15:02

Alıntı sahibi ""talhagenc""

ıkisi de günah. Zina etmiş olmanın suçluluğuyla intihar etmek çok daha da büyük günah. ınsan günah işleyince pişmanlıkla Allah'a yönelmeli. Af edilmeyi ümitle beklemeli...

Kusura bakmayın ama soru bana saçma geldi. Yani sorunun amacını çözemedim?


o sabah çok kötüydüm.. sanki başka seçeneğim yok gibi gelmişti.. bilmiyorum bazen oluyor bana. .gözüm bişi görmüyor tek bir düşünceye odaklanıyorum.. eğer affı varsa intihar edecektim.. 1 saat sonra düzeldim geçti.. normale döndüm ama arada bir oluyor. gözüm birşey görmüyor.. bu durum beni çok huzursuz ediyor.. bazı arkadaşlarım nazar duası okutmamı tavsiye ettiler.. bilmiyorum.. sürekli dua ediyorum..

15

07.07.2006, 15:09

Depresyonla ilgili olabilir.
Hayat, kurgudan daha acayiptir.

16

07.07.2006, 15:52

Allah acil şifa versin.
inşaallah hemen ileşirsin.

17

07.07.2006, 16:49

Sevgili kardesim. Sanirim düsüncelerin biraz karisik.
Bu cok dogal. Bazen insallarin akillari karisabilir.
Sana bir dost olarak su tavsiyede bulunmak istiyorum. Lütfen en kisa zaman icinde bir uzman hekime bas vur ve yardim iste. Pisikolojik bir sorunun olabilir. Bu tür sorunlari kendi kendine cözmen zor olabilir hatta mümkünde degildir.
Yardim isteme konusunda zaten ilk adimi foruma yazarak atmissin.
Tebrik ederim.

Dertsiz kul olmaz unutma. Hepimizin az veya cok derdi vardir. Ama hic bir dert yasamimiza son vermege degmez. Yasamak her seye ragmen cok güzel. Allah´in bize verdigi sonsuz nimet ve firsatlari düsün.

Güzel düsün hersey güzel olsun. Allah seni dost insanlarla karsilastirsin. Allah´a emanet ol.
Sevgi ve Selamlar

18

08.07.2006, 10:54

Zaten bende böyle düşünüyorum.. Normalde çok sakin biriyim ama öyle anlarım oluyor ki hiçbirşeyi gözüm görmüyor.. Daha önce de yazmıştım tuhaf birşey bu o an aklına yapacak başka birşey gelmiyor insanın.. Hata edip isyan etmekten korkuyorum.. Allah kimseye vermesin. .Hastalık boyutunda değil sanırım herzaman olmuyor en son 3 sene önce falan olmuştu. .Yaşadıklarım kaldırabileceğimden daha yüklü olduğu zamanlarda oluyor sanırım.

Allah hepinizden razı olsun..

19

08.07.2006, 11:18

Sana Dogan Cüceloglunun kitaplarini tavsiye ederim. Mesela "Savasci" ile basla.Faydasi olur diye düsünüyorum. Zor günler geldiginde nasil basa cikacagini ögrenmelisin. Bence bir dahaki zor zamanlara kendini simdiden hazirlamalisin.
Sevgi ve selamlar

20

31.07.2006, 15:54

dogan cuceloglu'nu severek okuyum.. içimizdeki biz, içimizdeki çocuk...

Bu konuyu değerlendir